Hayatına 4 Grammy, 1 Emmy, onlarca şarkı ve onunla özdeşleşen onlarca film karakteri sığdırdı. Anlatmak istediklerini anlaşılamamanın getirdiği asi kararlılıkla sakınmadan söyledi...
Nashville'de müzik yapmak için askeri kariyerini terk eden Oxford mezunu bir Yüzbaşı düşünün… Bu kararıyla dört Grammy kazandıktan sonra oyunculuğa geçen, Sam Peckinpah ve Martin Scorsese ile birlikte yaptığı çalışmayla bir de Altın Küre kazanan bir isim.. Şarkıları Johnny Cash'ten Janis Joplin'e kadar pek çok duayen tarafından seslendirilen, 40'lı yaşlarına geldiğinde Cash, Waylon Jennings ve Willie Nelson ile birlikte listelerde zirveye çıkan bir müzik grubunun kurucusu olan biri…
80'li yaşlarına kadar kayıt yapmaya ve performans sergilemeye devam eden, ezilenlerin yanında dik durmaktan çekinmeyen o isim, 88 yaşında hayata veda eden Kris Kristofferson’dan başkası değil…
KONFORU SEÇMEDİ, İDEALLERİNİN PEŞİNDEN GİTTİ
Kristofferson’un tarzı sıklıkla bohem, entelektüel, sert ve meydan okuyan sıfatlarıyla anılıyor. O, İngiliz edebiyatı okuyan bir askerdi, şair William Blake idolüydü. ABD’li country müzik üstadı Hank Williams’a hayrandı. Ancak müziğe geçiş onun için biraz daha zordu, zira ordu mensubuydu. Orada kalıp öğretmen olmak ve hayatının geri kalanını bu konforda sürdürmek kulağa cazip gelse de o zor olanı göze aldı, tutkusu olan müziğin izinden gitmeye karar verdi. Bu kararını şu sözlerle özetlemişti:
“İçimdeki bir şey beni zor şeyleri yapmak istemeye yöneltti. Bunun bir kısmı yazar olmak istememdi ve dışarı çıkıp yaşamam gerektiğini düşündüm"
İlk başlarda çok çabaladı, hafta sonları petrol platformları için açık deniz üzerinde helikopter pilotluğu yapmak dışında müzik kariyerine en çok yaklaştığı an Columbia Studios'ta temizlik görevlisi olarak çalışmaktı..
Şarkı yazarı olmaya kararlıydı; başaramazsa roman yazacaktı. Ancak bu idealler, toplumun dayattığı iyi bir eş ve genç bir aileye sahip olma sorumluluklarıyla çelişiyordu. Çok fazla alkol tüketiyordu, salaş giyiniyordu. Asker kökenli olan ve country müziğin bir kariyer olduğunu düşünmeyen ailesi onun bu müzik sevdasından cayması için elinden geleni deniyordu. Annesinin bu konuyu "14 yaşından büyük hiç kimse bu tür müzik dinlemiyor. Ve dinleselerdi, tanımak isteyeceğimiz birileri olmazdı" sözleriyle ifade ettiğini hatırlatırdı hep…
ORDUDAN HELİKOPTER KAÇIRAN ESKİ YÜZBAŞI
Nitekim aile kurmaya çalıştı, ancak 1969'da boşandı ve alkol alışkanlığı yüzünden petrol platformlarındaki pilotluk işini de kaybetti. Karanlıkta kendi derinlerinde yaşadığı bir dönemin ardından hayatı bir anda yükselişe geçti: Üç şarkısı country yıldızı Roger Miller tarafından bestelendi ve Bobby Bare, Sammi Smith, Ray Price ve diğerleri tarafından cover'landı.
Aynı yılın ilerleyen zamanlarında hayatının dönüm noktalarından birine gelmişti; çok uğraştıktan ABD’li country müzik efsanesi Johnny Cash'in dikkatini çekmişti. Bu fırsatı kaçırmamak için her şeyi göze aldı; Cash’in evinin bahçesine ordudan kaçırdığı bir helikopter indirip, pilot koltuğundan bir elinde demo kaseti, diğer elinde bir bira şişesi ile indiğinde bunu garantilemişti. Kasette Sunday Mornin' Comin' Down şarkısının kaydı vardı. Johnny Cash şarkıya bayıldı, ve çalışma 1 numaraya yükseldi, Country Müzik Derneği'nin yılın şarkısı ödülünü kazandı.
SİYASİ DURUŞUNU SAĞLAMLAŞTIRDI
Kristofferson'ın yazdığı ilk şarkı ise daha sonra pişman olduğu Vietnam yanlısı bir şarkıydı. Kariyeri boyunca, Bobby Bare'in 1969'daki kaydı ‘The Law is for the Protection of the People’ Orta Amerika'daki sağcı askeri düşmanlığı sorgulayan 1986 tarihli ‘What About Me’ ve 2006 tarihli savaş karşıtı ‘March In the News’ dahil olmak üzere çok sayıda aktivist şarkıda yaptığı yanlışı telafi etti.
Zaman zaman ve belirli kesimlerde, siyasi duruşunu biraz daha dik hale getirdi. Onun en sık anıldığı sözü "Filistinli çocuklar için konserler verdikten sonra önemli bir iş eksikliği buldum... ve eğer böyle olması gerekiyorsa, böyledir. İnsan haklarını destekliyorsanız, her yerde desteklemelisiniz" olarak kayıtlara geçti.
EFSANELER ARASINA GEÇEN SAVUNMA
1992'de, Katolik Kilisesi'nin çocuk istismarını protesto etmek için TV programı Saturday Night Live’da Papa II. John Paul'ün bir resmini yırttığında büyük tepki alan şarkıcı Sinéad O'Connor ile yine hafızalara kazınan bir şekilde destek çıktı:. O’Conner TV programından kısa bir süre sonra New York’taki bir Bob Dylan anma konserinde sahneye çıktığında ve izleyiciler tarafından yuhalarken o sahneye atladı, genç kadının kolunu onun omzuna attı ve şunları söyledi:
"Bu piçlerin seni ezmesine izin verme"
Daha sonra 'Kız kardeşi Sinead'in bu duruşu ona ilham verdi ve onun için bir şarkı yazdı...
2009 yılında aktör Ethan Hawke, Kristofferson’u Rolling Stone dergisi için kaleme aldığında bir diğer siyasi profiline daha hatırlatmıştı: Hawke, Willie Nelson’u anmak için düzenlenen bir etkinlikte Kristofferson'ın yanında durduğunu yazdı. Diğer bir country müzik yıldızının Kristofferson’u "solculuk saçmalıklarından" vazgeçmesi konusunda uyardığını hatırlayan Hawke şarkıcının dizginleri derhal eline aldığını ve verdiği yanıtla dize getirdiğini aktarıyor:
"Hiç ülkene hizmet ettin mi? Cevap hayır, etmedin. Hiç başka bir adamı öldürdün mü? Ha? Hiç başka bir adamın hayatını aldıktan sonra ülkenin sana bunun için verdiği çeki bozdurdun mu? Hayır. O yüzden çeneni kapa!"
KENDİNE HAS BİR TARZ
Siyasi duruşu onun hem bir ‘kanun kaçağı’ hem de ‘dahi bir şarkı sözü yazarı’ olarak anılmasını sağladı. Şarkılarında adalet ve özgürlük temaları hem ön plandaydı. Geliştirdiği şey, sertlik ve derin bir şehvet arasındaki gerilime dayanan bir şarkı sözü türüydü.
Kristofferson'ın ‘Me and Bobby McGee’ şarkısında şu sözler, onun tarzının muazzam bir yansıması gibi:
"Özgürlük, kaybedecek hiçbir şeyin kalmaması için kullanılan başka bir kelimedir
(Freedom is just another word for nothin' left to lose)"
Sinema kariyerinde de önemli işlere imza atan Kristofferson en çok Barbra Streisand ile birlikte rol aldığı (ve aşk yaşadığı) 1976 yapımı ‘A Star is Born’ 1978 yapımı ‘Convoy’ ve Blade serisindeki beyaz sakallı halleriyle hatırlanıyor. Martin Scorcesse’nin yönetmen koltuğunda, Robert de Niro ile Jodie Foster’ın başrollerinde olduğu 1976 yapımı kült film ‘Taxi Driver’da Betsy ile Travis karakterleri arasında geçen ve Kristofferson’a bir saygı duruşu niteliğinde olan diyalog da pek çok sinema tutkunu tarafından sıkça anılıyor.
"TELDEKİ KUŞ"
Özgürlük tutkunu ve ideallerinin peşinde koşmayı seçen Kristofferson, henüz hayattayken mezarına Leonard Cohen'in ‘Bird on the Wire’ şarkısındaki son dizelerin yazılmasını vasiyet etmişti.
“O teldeki kuş gibi,
Gece korosundaki sarhoş gibi,
Kendimce özgür olmayı denedim
(Like a bird on the wire
Like a drunk in a midnight choir
I have tried in my way to be free)”
Ve 28 Eylül 2024 günü Hawaii’deki evinde hayata veda etti.
ABD'li şarkıcı Tom Morello 30 Eylül günü sosyal medya platformu X'ten Kris Kristofferson'a, ona ait olan şu sözleri alıntılayarak veda etti:
"Sandinistalarla birlikte Nikaragua'daydım. Leonard Peltier, Mumia Abu-Jamal, Birleşik Çiftlik İşçileri için mücadele ettim. Uzun zamandır radikaldim. Sanırım çok kötü. Sağcı bir taşralı olarak daha pazarlanabilir olurdum. Ama gerçeği gördüğüm gibi anlatmak için bu işe girdim"
Odatv