Fatma Gül’ün suçu ne idi ki Odessa’yı vurdular.

Bayağı karışık bir cümle oldu, ama olsun.

Küresel gıda krizinin hafifletilmesi yönünde bir antlaşma yapıyorsun,

Ama aradan bir gün geçmeden antlaşmayı ihlal ederek limanları vuruyorsun.

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

Meselenin içinde hiç günahı olmadığı halde tecavüze uğrayanları ifade eder Fatma Gül.

Bunlar için bahane bulmak da çok kolay.

Bunun bir tek izahı olabilir.

Kurtlar suyun başına oturmuş, kuzuları yemeyi kafalarına koymuşlar.

Hani kurt suyun başına durmuş, aşağısında su içmekte olan kuzuya seslenmiş ;

Kuzu kardeş suyumu bulandırıyorsun.

Ama nasıl olur, sen yukarıda ben aşağıdayım.

Valla fark etmez. Seni yemeyi kafama koymuşum. İster aşağıda ol, ister yukarıda.

Bunların arasında ilk hedefin Türkiye olduğunu da aklımızdan çıkarmayalım.

Kriz kapımızdaydı, şimdi bacamızdan içeri düştü.

Bir ülkenin açlığa mahkum bırakılmasının en başlı sebeplerinin başında feraset yoksunluğu gelir. Artık bunu metazori bir şekilde idrak edecek noktaya geldik.

Yusuf Ziya Paşa, "Nush ile uslanmayana etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" der.

Nasihattan ders çıkarmayan,

İlim ve irfanla yol almayan sonunda köteği hak eder.

İleride oluşabilecek tehlike ve olayları sezemiyorsanız yönetme kabiliyetiniz yok demektir.

Şeker pancarı üreticisine kota koyarsanız,

Elinizdeki mevcut şeker fabrikalarını satarsanız,

Şeker ihtiyacını da dışarıdan karşılamak zorunda kalırsınız.

İthalat ile bu işleri halledemezsiniz denildiğinde,

Paramız var ki alıyoruz ifadesiyle yaptığınız savunma,

Bu gün tamamen iflas etmiş duruma geldi.

Paranız olsa da artık alamayacağınız bir noktaya geldi mevzu.

Elin oğlu senin alacağın malları füzeyle vurarak yok etti.

O mallar artık limanlara inip de sana gelmeyecek.

İki misli para da ödesen o malları artık tedarik edemeyeceksin.

Hoş o malları alacak para da kalmadı.

Aynı örneklemeyi yağ için, buğday için, akaryakıt için de söyleyebiliriz.

Örneklemeler farklı olsa da sonuçlar hep aynı olacaktır.

Üretimden vazgeçip ihtiyacını dışarıdan karşılamaya yönelik hareket eden toplumlar, sonunda bir köşeye sıkıştırılarak dişinin arasındaki son kuruşa kadar alınmaya çalışılır.

Maalesef bu gün geldiğimiz nokta budur.

Üretimin olmadığı,

Çözümün bulunmadığı her durumda

Hamasetle yol almaya çalışmak bir yere kadar.

Kara göründüğü zaman geminiz karaya oturuyor işte.

Bunun anlamı şudur;

Üretim yapmadığınız yerde sizi bir gıda krizi bekliyor.

Üretebileceğiniz hiçbir sonuç da yok gibi gözüküyor.

Eskiler "Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz" diye boşa dememiş.

Artık o elden gelecek olan da gelmeyecek.

Herkes kendini ona göre ayarlasın.

Kurtuluş savaşını “İman dolu bir göğüs” ile kazanmıştık.

O imanı göğüslerinizde görebiliyor musunuz?

Bütün mesele şimdi bu!..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.