İlgi konumuzu gerçekten biz mi seçiyoruz?
Enerjimiizi nerelere harcıyoruz yani!
Peki, ilgilendiğimiz şeyler geçiçi mi?
.
Günaydın Leyla
Günaydın insanlar, günaydın güneş, yağmur, kar!
Günaydın Dünya ve bilmediğim dünyalar,
Evren ve Sonsuzluk GÜNAAAAYDIN!
.
Ben olmadan biz,
Yarım elma olarak, eş olamayız!
Çocuğun tırnağını var edemezken
Sahiplenemeyiz!
Ailemizin içinde olduğu büyük aileyi
Görmezden gelemeyiz!
.
Yediğimiz, sözlerimiz, giysimiz kalitesiz mi?
Dinlediğimiz müzik, gözlerimizdeki bakış, kalitesiz mi?
Daha üflenen nefesin değerini,
Var oluşun mükemmeliğini fark etmedik mi?
Biz mükemmeliz.
Tatmadığımız yiyeceği kötülüyor, denemediğimiz şeyleri eleştiriyor muyuz? Geçmişte yaşanılan acılara, o günkü gibi sarılmak niye? O acılar ki şimdiki enerjimizi arap saçına döndürmekte, faydasız, anlamsız bir kaçak oluşturmakta! Ya gelecek kaygımıza ne demeliyiz? O minicik aklımızla, ezberledikleri ile ahkam kesen aklımıza mı güveneceğiz? Herkeste kendi parçamızı görebliriz. Başkalarında kızdığımız ya da özendiğimiz bizde de var ki dikkatimizi çekiyor. Bütünü göremeyen can gözümüzle, bedenini tanımayan benliğimizle nasıl olgunlaşacağız? Nasıl kırmızı elma olup bir üst bilinç tarafından seçileceğiz?
Yıllar içinde yerleşmiş olan yalnışları ayıklamak gerek. Üç günde alıştığımız davranışları, yirmi bir günde bilinçli olarak değiştirebiliriz. Aklımıza emir verebiliriz! Olgunlaşma kendimize “yalan söylememekle” başlıyor bence. Başla sen de! Sonsa da vicdan ve sezgiyi dinlememiz gelir. Dinledikçe açılır! Bize yol gösteren “vicdanımız” hep yanı başımızda. Vicdan, bizin bir üst bilincimizden, ya da ruhumuzdan gelen sesziz ses. O kendimizi hatırlamamızı ve geliştirmemizi bekler. Bencillik ayarını, tuz gibi gerektiği kadar ayarladığımızda, olması gereken davranışı herkese söyler. Bunun için bir öğrettiye gerek bile yoktur! Bize öyle bir nefes üflenmiş ki sorma gitsin. O nefesin hakkını verdiğimizde, sihire dokunuruz, gerçekten oluşumların olağan üstülüğü karşısında sarhoş oluruz.
“Çekilirsen aradan, arta kalır yaradan.”
.
KISACA;
* Yaratanı severiz, ama ona kavuşmaktan korkarız
* Kaybetiklerimizin, bizimle ilişkisini kavramayıız,
* Sadece kendi kuyumuzda güneş olmak isteriz,
* Geçmişte yaşananlar için bugün üzülürüz,
* Arapçayı bilmeden KUR'AN okuruz,
* Elimize top almadan, GOOOOL diye yırtınırız,
* Minik aklımızla, gelecek için kaygılanırız,
* İçsel barışa ulaşmadan, barış isteriz!
***** BİZ ÇOOOK KOMİĞİZ! *******
.
Ne yapalım, neyle ilgilenelim:
Şikayet ettiğimizi değiştirelim ya da susalım.
Can aklı, can gözü ile hakikati göremeyiz,
Diğer gözlerimizi de açalım.
Geçici olanın peşinden koşmayalım,
Bize zorluk çıkaranlar bizi oluşturanlardır,
Onlara teşekkür edelim.
Tüm oluşumu çocuk bakışıyla gözleyelim,
Yargılarımız aklın oyunudur, oyuna gelmeyelim.
Devamlı keşif eden, yenilenen olalım.
Her şeyi ciddiye almayalım,
Belirli bir yaş aldıktan sonra da, artık başkalarını suçlamayalım.
Bir bütünün içinde, biz de bütünüz.
Ne kıran, ne de kırılgan olalım.
Çoğu zaman,
Boğulduğumuz yerde su bile yoktur!
.
Akalım coşalım, hem deli, hem uslu, çokca esnek olalım,
Çünkü bütün, dört akış içinde sürekli hareket eder, yenilenir, genişler.
Ne mutluluk duyar, ne de üzüntü,
.
Can gözü, gönül gözü, üçüncü göz,
Akış halindedir can, ruh, Öz
Şahane bir bütünüz.
Teşekkürler.......