Üstün olmak kolay değil, bunu hepimiz biliriz…
Üstüne üstlük, ‘Üstün’ olmak da kolay değilmiş… Bunu da biz, dün bir tanıtım toplantısı vesilesiyle öğrenmiş olduk.
Geçtiğimiz Perşembe günü LÖSEV - Lösemili Çocuklar Vakfı‘nın Bursa Almira Hotel’de yapılan ‘Bursa Lösemili Çocuklar Bilim ve Doğa Köy Enstitüsü’nün tanıtım toplantısına Hüsamettin Taşdemir Ağabey ile birlikte katıldık. Davet üzerine gazetemizi temsilen gittiğimizde kendimizi çok farklı bir ortamda bulduk.
Daha önceleri LÖSEV ile ilgili herhangi bir araştırmam olmamıştı. Basından takip ettiğim kadarıyla Lösemi hastalığıyla ilgili çalışmalar yaptıklarını, bu konuda güzel işlere imza attıklarını ve hatta açacakları bir hastane yüzünden iktidarla papaz olduklarını biliyordum. Lakin benim bildiğim; bir çınar ağacının üç beş kozalağını bünyesinde barındıran bir küçük dalmış.
LÖSEV - Lösemili Çocuklar Vakfı, kurucu başkanı Dr. Üstün Ezer ile birlikte koca bir çınarmış.
Koca çınarlar, ortalama beş yüz ila bin yılda “koca çınar” olurlar. Meğer Üstün Hoca, altmışaltı yılda “koca çınar” olabilmiş şahsına münhasır insanlardan biriymiş.
Tanıtım programının başında kürsüye davet edilen Üstün Hocamız anlatmaya bir başladı, pir başladı. Daha önce hakkında detayları bilmediğimiz için, farkında olmadan Üstün Hocamızı küçücük bir çınar tohumu olarak görmüşüz..
Çınar tohumlarını bilir misiniz? Onlarcası bir çınar kozalağını oluşturur. Öyle küçüktürler ki; onların büyüdüklerinde koca koca çınarlar olacaklarına pek inanmazsınız.
Üstün Hoca kürsüye çıktığında bizim için sanki tek bir çınar tohumu gibiydi. Anlatmaya başladığında çimlenmeye de başladığını fark ettik. Anlatmaya devam ettikçe minicik bir gövdede yeşermeye, yapraklanmaya başladığını görüyorduk.
Anlattıkça, anlattıkça genç bir çınar ağacının varlığını fark ettik, otelin toplantı salonu dar gelmeye, şimdiden dalları tavana değmeye başlamıştı sanki…
Üstün Hocamız, anlatmaya devam ettikçe; genç çınar salonun çatısını yırtmaya, camları patlatıp bütün mahalleye, Kent Meydanı’na doğru yayılmaya başladı.
LÖSEV - Lösemili Çocuklar Vakfı ‘nın kuruluşundan bugüne geliş hikâyesini anlatırken; kendisinin de bir minik çınar tohumundan, Bursa ‘mızın simgelerinden biri olan yaklaşık yedi yüz yıllık İnkaya Çınarı gibi bir büyüklüğe nasıl ulaştığını da anlamış olduk.. O koca çınarın tohumlarının, yavaş yavaş ülkemizin her bölgesine yayılıyor olmasını öğrenmiş olmak, ruhumuzu okşadı.
Konu çocuklar olduğunda, ister istemez biz de çocuk olduk. Üstün Hoca Lösemi tedavisindeki yaklaşık yüzde altı, altı buçukluk başarının yüzde doksan dörtlere ulaşmasındaki süreçten bahsederken bazen neredeyse salya sümük ağlamaklı olduk.
Kendisine ‘Mutlu musunuz’ diye sorulduğunda ‘Evet mutluyum ama…’ cevabındaki ‘ama’nın, Üstün Hocanın dolu dolu aklının da koca koca yüreğinin de hala yüzde altılık iyileştirilemeyen çocuklarda olduğunu hissetmek, bizim ruhlarımızın da Onun ruhu önünde saygıyla eğilmelerine sebep oldu.
Ruhlarımız tanışmıştı, lakin salondaki yoğunluktan dolayı Üstün Hocamızla yüz yüze tanışma ve kısa bir sohbeti de başka zamana bıraktık.
‘Umut’ çiçeklere benzer; zor çıkar, zor büyür…
Özel bakıma ihtiyacı vardır umut çiçeğinin…
Üstün Hoca, sadece bağışlara dayanan gelir kaynağıyla binlerce Lösemili çocuğun iyileşmesine katkı sağlamış olan bir ‘Umut Çiçeği Bahçıvanı’ dır… İnanılması zor bir işi başarmıştır ki O, işinin ehlidir. Liyakat sahibi olduğu ihtisas alanında bir çığır açmıştır.
O, aslında gerçek bir devrimcidir. Türkiye‘de yıllardır konuşulan “Köy Enstitüleri” konusunda, ilk defa devasa bir adımı, ‘Bursa Lösemili Çocuklar Bilim ve Doğa Köy Enstitüsü’ projesiyle atmıştır. Bu girişimiyle de takdiri ve teşekkürü fazlasıyla hak etmiştir.
Ben, “İnsanlar isimleriyle yaşarmış” sözünü çok kullanırım…
Üstün Hocamıza ismini kim verdiyse Üstün Hoca da altmışaltı yıllık hayatının bilhassa son yirmi beş yılında isminin hakkını fazlasıyla vermiş.
LÖSEV - Lösemili Çocuklar Vakfı‘nın hikâyesini de Üstün Hoca yazmış.
Üstün Hoca‘nın hikâyesini de Yüce Yaradan yazmış ki; böyle güzel hikâyelerin, ilahi bir dokusu ve dahi bu hikâyelerin diğer insanlara da ilahi bir dokunuşu oluyor.
Üstün Hocamızın ilahi hikâyesi bize de dokundu, adeta mest etti.
Çalışkan, mücadeleci, bilime inanan, Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı örnek bir Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı Üstün Hoca…
Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı olmasının başına açmış olduğu işlere dokundururken naifliğini de kaybetmedi. Ne yalan söyleyeyim ben, onun yerine içimden geçtiği gibi haklarını verdim, Üstün Hocanın işlerine ket vuranlara… Bu da benim sefam olsun…
Ne bizim, ne de başkalarının, ne övgülerine, ne de sövgülerine ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum Üstün Hocamızın… Çünkü O işine bakıyor… Önüne bakıyor… O bir gelecek tasarımcısı…
Helal olsun Üstün Hoca‘ya; helal olsun Üstün Hocaya bu yolculuğunda yarenlik edenlere, helal olsun Üstün Hocayı bu mücadelesinde yalnız bırakmayan Lösemili Çocuklara ve Onların fedakâr / mücadeleci Ailelerine… Kurban olunur bu insanlara…
Önümüz Kurban Bayramı…
Bu vesileyle LÖSEV - Lösemili Çocuklar Vakfı hemen hemen her türlü bağışı kabul ettiği gibi kurban bağışlarını da kabul ediyor…
https://www.losev.org.tr/v6/bagis
Canı alınacak her kurbanın, lösemi hastası bir çocuğa can olabileceğini size hatırlatırım… Hatırlatmak benden, hatır bilmek sizden olsun…
Ve tabi ki hak eden herkes için hayatımızdaki her şey güzel olsun…