Daha önce köşe yazımda yer verdiğim 9 kıtalık Türk'ün Destanı şiirimde;
…………….
Asenalar, Alperenler,
Bu toprağa can verenler,
“Dünya bana dar” diyenler,
Nerdesiniz Başbuğlarım,
Paslı kaldı tunç tuğlarım.
*
Alparslan’ım, Atatürk’üm,
Türk birliği yüce ülküm,
Söylenecek benim türküm,
Ozanımda sazın teli,
Özlem kokar hasret yeli..
Diyorum.
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu da Malazgirt Marşı şiirinde şöyle diyor:
Aylardan ağustos, günlerden cuma,
Gün doğmadan evvel iklim-i Rum’a,
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma,
Yeni bir şevk ile gürledi gökler,
Ya Allah...Bismillah...Allahuekber.
*
Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu,
Ardında Oğuz’un ellibin tuğu,
Andırır Altay’dan kopan bir çığı,
Budur Peygamberin övdüğü Türkler,
Ya Allah...Bismillah...Allahuekber.
*
Yiğitler kan döker, solmaya.
Anadolu başlar vatan olmaya,
Kızılelma’ya hey, Kızılelma’ya...!!!
En güzel marşını vurmadan mehter.
Ya Allah...Bismillah...Allahuekber...!
Ağustos ayı, Türkün muhteşem zaferleriyle doludur. Bundan 951 yıl önce 26 Ağustos’ta Malazgirt Zaferi ile Sultan Alparslan, Türk milletine Anadolu kapılarını ebediyen açtı. Bundan 100 yıl önce 22 Ağustos’ta, Büyük Taarruzla Kurtuluş Savaşı’nı başlatan Büyük Türk Başkomutan Başbuğ Atatürk de Anadolu’dan istilacı milletleri kovarak vatan topraklarını düşmanlara kapattı.
İşte, Türk tarihinden örnek muhteşem iki Türk...
Sultan Alparslan , "Bu Yerler Türk’e Vatan Olsun" dedi;
Başbuğ Atatürk de "Bu Yurt Türk’ün Vatanıdır" diyerek son sözü söyledi.
Bugünleri yaşamamıza vesile olan Türk büyüklerine, atalarımıza minnet ve dua ile rahmet olsun...
Türk dünyasında kısa bir tarihi geziye çıkalım.
Türk milletinin ağustos aylarında, Anadolu topraklarını "vatan" yapmalarının destanı anlatılır.
1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu kapılarının Türkler’e açılmasıyla başlayan bu topraklardaki Türk hakimiyetinin kutlu seferleri gerçekleşmiş ve 30 Ağustos 1922 tarihinde, Atatürk’ün Büyük Taarruzu ile dünyada "Türkün varlığı" tescillenmiş olmaktadır.
Ağustos ayının ruhuna uygun olacağı düşüncesiyle "kutlu seferin" onuru ve "var olmanın" gururu adına, Türk tarihinden kısa bilgi vermek anlamlı olacaktır.
Bilinen 1600 yıllık muhteşem bir tarihin sahibi olan Türkler; Hunlar ve Göktürkler ile Orta Asya’yı yurt edinmişler, Batı Hunlar ile Avrupa’ya, Oğuzlar’ın 24 boyu ile dünyaya yayılmışlardır.
Özellikle Büyük Asya topraklarında, Türk boylarının yaşadıkları coğrafyalarda diğer milletlerin varlığından ve hakimiyetinden pek söz edilmemektedir.
Türkler, Selçuklular’la Anadolu’ya, Osmanlılar’la üç kıtaya hakim olmuşlardır.
İskitler (Sakalar), ilk Türk devleti olarak bilinmektedir.
"Türk" adı, ilk defa Göktürkler’de kullanılmıştır.
Türkler’in en büyük hakanı olarak kabul edilen Mete Han (Oğuz Kağan), ömrünü Çinliler’le mücadele ile geçirmiştir.
Çinliler, Türk akınlarını durdurmak için bugün dünyanın 7 harikasından biri olan "Çin Seddi"ni yapmışlardır.
Orhun Abideleri’nde Bilge Kağan, "Ey Türk!.. Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini (yurdunu) ve töreni (kültürünü) kim bozabilir? Titre ve kendine dön" diyor.
"Kürşat ihtilali"ni çoğunuz bilirsiniz. Kürşat, 40 çerisiyle Çin sarayını basmış ancak yağmur sebebiyle başarıya ulaşamamıştır.
Tarihin akışı içerisinde destanlarla başlayan Türk’ün hayatında pek çok savaş zaferlerle sonuçlanmıştır.
Türk tarihi, dünya tarihinin altın sayfasını oluşturmuştur. Prof. Fritz Neumark, “tarihten Türk’ü çıkarırsanız ortada tarih diye bir şey kalmaz” demiştir.
Türk büyükleri, özleriyle (yaptıkları, yaşadıkları) ve sözleriyle kendilerinden sonra gelecek nesillere örnek olmuşlardır.
Alparslan’ın Malazgirt Savaşı sonrası, esir aldığı Diyojen’e, "savaşta düşmanımdın, şimdi elimdesin, benim misafirimsin" demesi ne kadar asil bir davranıştır.
Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’e, "Bu dünya ikimize dar" derken zafer kararlılığını ne kadar güzel ifade etmiştir.
Fatih Sultan Mehmet’in, "Eğer mümkün olsaydı milletim için dünyayı sırtımda taşırdım" derken millete hizmet etmenin sonsuzluğunu ve sınırsızlığını ifade etmesi çok anlamlıdır.
Genç yaşında İstanbul’u fethederek çağ kapatıp çağ açması dillere destan mucizesi, müjdelenmiş bir olaydır.
Fatih Sultan Mehmet’in söylediği belirtilen, “Türk olmak zordur, çünkü dünya ile savaşırsın. Türk olmamak daha zordur, çünkü Türk ile savaşırsın” sözü, Türk’ü çok güzel tarif etmektedir..
1915 yılında Çanakkale Zaferi, Türk’ün var olma mücadelesinde Türk tarihinin en büyük destanının yazılmasına vesile olmuştur.
Kurtuluş Savaşı’mıza milli güç ve manevi ruh vermiştir.
Bu inançla, kurtuluşumuzun savaşı, 30 Ağustos 1922’de zaferle sonuçlanmıştır.
Başta, Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, yediden yetmişe Türk milleti, bu mucize zaferlerin mimarları olmuşlardır.
Bu tarihi olay ve şahsiyetler, mazlum milletlerin de kurtuluşlarına umut olmuştur.
Evet, şimdi, "biz, bu hallere düşecek millet değiliz" diyoruz ve üzülüyoruz,
Çünkü; tarihimiz ve coğrafyamız değiştirilmek istenmektedir. İstiklalimiz ve istikbalimiz tehdit altındadır.
Milli birlik ve beraberlik ruhu ile iri ve diri olmak zorundayız. Uyuyan destanımızı uyandırmalıyız.
Bilelim ki, "muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur."
Unutmayalım ki, "kudretsiz dimağlar, zayıf gözler hakikati kolay göremezler."