Fitre, fıtrat kelimesiyle aynı değeri içeren kavramdır. İftar kelimesi de bu kökten gelir. İcat etmek, kesmek, ikiye ayırmak, yarmak manalarına gelir. Fitre, Ramazan ayında müminlerin oruç tutup, Ramazan Bayramından önce yardıma muhtaç insanlara belirlenmiş bir miktar kadar sadaka vermesi olarak tanımlanıyor çünkü insanlar kavramların gerçek anlamları üzerine olmayı bırakıp kendi yaptıkları uygulamalar üzerinden tanımlamalar getirmişlerdir. Bilinç, kavramları yapmış olduğu uygulamalar üzerine tanımlar. Fitrenin de Ramazan ayında oruç tutan Müslümanların, yardıma muhtaç olan insanlara verdiği sadaka tanımı böyle doğmuştur. Bu, İslam’ın zahiri yönünde sosyalleşme sınıfına girer, doğru ve güzel bir uygulamadır. Hatta geçenlerde bizi birisi aradı ve ne kadar fitre vermek gerektiğini sordu. Bunun ölçüsünün çok basit olduğunu, “Fitre veren değil de fitre verilen sen olsaydın ne kadar fitre verilmesini istiyorsan o kadar ver” dedik. Ölçüsü budur. Bir de fitrenin, insan olarak yaratılmış ve yaşıyor olmanın şükrünü yapmak anlamı vardır. Şimdi, işin içine yaşam girince, biz insanlar için yaşam ayrı bir değer, insan dışındaki diğer canlılar için ayrı bir değer taşır. İkisini aynı kefeye koyamayız. Bir bitkinin yaşamı, nebadat boyutu, nebadatta da bir yaşam var. Mahlûkatta da bir yaşam var, bir de insanî yaşam var. Nebadatın yaşamını ele alırsak Cenab-ı Allah’ın dışında her şey gelip geçici, fani olucu, ancak Allah’ın Zatı bakidir gerçekliğinden bakınca, nebadatın yaşamının bir başlangıcı ve bir sonu, ikisinin arasında da ona belirlenmiş bir ömür vardır. Cenab-ı Allah, Enam suresi 2. Ayeti kerimesinde,
O, sizi bir çamurdan yaratan, sonra size bir ecel, bir ömür süresi tayin edendir. Bir de O'nun nezdinde muayyen bir ecel vardır. Sonra, bir de kalkmış şüphe ediyorsunuz!
buyurmaktadır. Bir ağaç yaşamın içerisinde var olmaya başlar ve ölünceye kadarki sürdürdüğü yaşamı, ağaç olmaklığının gereği neyse onun üzerine devam eder. Bir elma ağacının yaşamın içinde yaşıyor olmasının gayesi elma meyvesi vermektir. Elma ağacından armut vermesini bekleyemeyiz. Böyle bir beklentimiz varsa bu bizim cehaletimizdir. Elma ağacı için yaşamak, elma meyvesi vermek oldu yani varlık gayesi neyse onu yerine getirmek oldu. Bir ineğin yaşıyor olma sebebi süt vermesi, dana vermesi, etinden, kemiğinden, derisinden istifade edilmesidir. Bunun dışında inekten bir şey beklenmez. Bir inek alsak, ona mümkün olan en mükemmel hizmeti yapsak en fazla beş kilo daha fazla süt verir, bunun dışında başka bir şey yapamaz. Başka bir şey de beklenmez zaten. İnek de yaşamın içerisindeki yaşamını yaratılış gayesi üzerine sürdürür ve ölür. İnsan söz konusu olunca da yaratılış gayesi üzerine yaşamasıdır onu insan yapan. İnsanın yaratılış gayesinin dışında bir yaşamın içinde bulunuyor olması, insan için yaşamak anlamı içermez. Yaradılış gayesi üzerine yaşamın içinde bulunuyorsan insansındır, bulunmuyorsan yaşamın içinde canlı mahlûk olarak bulunursun. Yaşamın içinde bulunuyor olmakla yaşamak birbirinden farklı şeylerdir. İnsan için yaşamak söz konusu olunca, yaşamanın ne demek olduğunu görebilmek için Cenab-ı Allah’ın, Bakara suresi 30. Ayeti kerimede,
Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” dediği vakit melekler, “Biz seni överek anarken ve yüceltip dururken, orada fesat çıkaracak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” diye cevap verdi.
beyanındaki, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” sözüne bakıyoruz. Bu sebeple, bizler yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak bulunuyorsak ancak işte yaşam o insanî yaşamdır.
.....
Yazının devamı için tıklayınız
.....