Hani "dediğim dedik çaldığım düdük" diyen adamlar vardır ya;
Ne sözünden döner, ne yolundan döner.
Bu insanlara "yarnı kalın" derler.
Bakmayın öyle saf olduklarına.
Ne açıkgözlerdir bunlar.
Suya gider de adamı susuz getirirler.
Çok da iddiacı olurlarmış.
Bunların geçim kapısıdır bu iddia.
Ya da kendilerince en saf adamları bulurlarmış.
İşte böyle bir adam ki çok iddiacıymış.
Öyle ki alt edemeyeceği adam yok gibiymiş.
Bir şehrin valisi bu şahsın ününü duymuş.
Şehrin en güzel lokantasına gitmiş.
Bu adamı da çağırttırmış.
Önce hal hatır sormuşlar birbirlerine.
İddiacı hemen konuya girmiş;
- Efendim ben burnumu dişlerime değdiririm, demiş.
Vali de;
- Hadi oradan sende, burun dişlere nasıl değecek.
İddiacının dişleri takmaymış. Hemen dişlerini çıkartıp burnuna sürtmüş.
- Bunu saymayalım, demiş iddiacı.
- En iyisi ben dilimi gözlerime sürteyim.
Vali düşünmüş, adamın dili sünecek değil ya. Yine hadi oradan sen de demiş.
İddiacının meğer gözünün birisi takmaymış. Gözünü çıkartıp oracıkta diline sürtmüş.
İddiacı, yavaş yavaş valinin de kıvama geldiğini görmüş.
- Efendim isterseniz şimdi asıl iddiaya gelelim. Kaybeden 10 altın versin, demiş.
Vali;
- Neymiş bu sefer ki iddian ?.
İddiacı;
- Sizin kıçınızın sağ tarafında siyah bir ben var.
Vali tereddüt geçirmeye başlar. Bir müddet suskun durur.
Tam da Mevlana Hazretlerinin beyitlerinin düşeceği bir nokta ;
“Yüzde ısrar etme, doksan da olur
İnsan dediğinde noksan da olur
Sakın büyüklenme, elde neler var
Bir ben varım deme yoksan da olur
Hatasız dost arayan dosttan da olur. “
Kurnazların kendilerini en saf, karşısındaki insanları da en akıllı gösterdikleri bir nokta.
Yoksa kurulan tuzağa nasıl düşecek bu kadar masumiyet bürünmeseler.
Hani tilkinin kargaya ;
"Karga kardeş senin ne güzel sesin var" Dediği nokta..
Karganın ağzını açıp peyniri düşüreceği bir nokta.
Vali bir müddet duraksadıktan sonra ;
- Hadi oradan be adam. Sen benim kıçımı ne biliyorsun..
İddiac;,
- Ben biliyorum efendim, sizin kıçınızın sağ tarafında siyah bir ben var.
Vardı,
Yoktu,
Bir hayli uğraşmışlar.
İddiacı en sonunda,
- Açın efendim o zaman kıçınızı.
Vali şaşkın. Yüzü de kızarmış bir vaziyette. Mahcup bir eda ile kıçını açmış. Masanın etrafında ki iki-üç kişi de şahit olmuş. Kıçında ben yok. O zaman iddiacı valiye dönerek,
- Alın efendim şu 10 altını hakikaten ben yokmuş.
Vali kıçı göründüğü için biraz mahcup, ama iddiayı kazandığı için de bir o kadar mutluymuş.
Bu sırada camdan içeriyi seyreden en az 50 kişi var.
İddiacı dışarı çıkmış bu kalabalığa seslenmiş;
- Evet beyler adam başı 5 altını alalım..
Bu vatandaşlardan iddiacı neden 5 altın topluyor ?
Kaz gelecek yerden tavuğu esirgememişti de ondan..
Dışarıdaki insanlarla da
“Size valinin kıçını göstereceğim" diye iddiaya girmişti.
Fazla ısrar etmemeli insan.
Elinden gelenin en iyisini yapıp, beklemeli.
Vazgeçeceği noktayı çok iyi bilmeli.
Vali bey bu noktayı ayarlayamamıştı.
Kazandı gibi göründüğü iddiayı kaybetmişti aslında..
Ebu Cafer b. Sinan ne diyordu;
“Israr ile devam edilen küçük bir günah, pişman olunmuş, tövbe edilmiş büyük bir günahtan daha büyüktür.."
...
Bir dileğin varsa Mevla’dan iste
Yanılmam deyip de altıncı histe
Ne saflar gördük biz aslında kurnaz
Kaybedince bildik her bir bahiste .
(Dermanî)