21 Ocak 2019 tarihini taşıyan yazımda bu hafta olacaklara işaret etmiştim. Konu ‘Binali Yıldırım’ın TBMM Başkanlığını bırakacağı tarih’ idi. Yazının ilgili bölümü şöyleydi:
‘YSK, Binali Yıldırım’ın AKP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı gösterildiği halde TBMM Başkanlığını bırakmamasına ilişkin itirazlara, ‘Seçim Takvimi’ndeki adımlar’a dikkat çekerek cevap veriyor. Seçim Takvimine göre Siyasi Partiler Belediye Başkan Adaylarının listelerini 19 Şubat’ta YSK’ya teslim edecek. 3 Mart’a kadar olan süreçte geçici aday listeleri ilan edilecek, adaylara yapılan itirazlar YSK tarafından incelenecek ve karara bağlanacak. Bu ve benzeri işlemler tamamlandıktan sonra Kesin Aday Listeleri 3 Mart Pazar günü yayımlanacak. İşte, Binali Yıldırım’ın hem aday olması hem de TBMM Başkanlığını sürdürmesi sorununun 19 Şubat ile 3 Mart arasındaki süreçte çözülmesi bekleniyor. Bu süreçte ya Binali bey TBMM Başkanlığı’ndan istifa edecek ya da yapılacak itiraz üzerine YSK bir karar verecek.’
Bu yazım yayındayken, Binali Yıldırım 24 Ocak’ta, gazetecilerin sorusu üzerine ‘18 Şubat’ta TBMM Başkanlığı’ndan istifa edeceğini’ açıkladı.
İşte o gün geldi ve Binali bey gereğini yaptı. Binali Yıldırım, eski TBMM Başkanları ile iktidar ve muhalafete mensup milletvekilleriyle ‘veda yemeği’nde son kez bir araya gelmeyi de ihmal etmedi.
***
Yerel seçim propaganda gezilerini hem AKP Genel Başkanı hem de Cumhurbaşkanı olarak sürdüren Erdoğan, ‘MHP ile işbirliğinin daha ileri boyutlara götürüleceğini’ söyledi. Ne demek istiyor acaba Erdoğan diye düşünenlere cevabı AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş verdi: ‘Siyaseti iki partili sisteme dönüştürme hazırlığı’
Kurtulmuş, katıldığı bir televizyon programında şöyle konuştu:
‘Yeni bir sisteme geçtik. Bazı kurum ve kuruluşların yeniden dizayn edilmesi lazım. Bürokrasinin de uyum sağlaması lazım. En zor alan da siyasetin buna uyum sağlaması lazım. Şu anda çok sayıda siyasi parti var. Bu partilerin oy oranı en düşük olanlarının bile Türkiye'nin her yerinde teşkilatları var. Belki önümüzdeki dönemde iki aksın etrafındaki sistemden daha ileri gidip iki partili bir sisteme dönecek. ABD’de çok sayıda parti var. Bilinen iki parti var. Bizim böyle bir sisteme geçmemiz belki uzun zaman alabilir.’
Bunu daha da somutlaştırmak gerekirse; MHP ve BBP ile diğer bazı küçük partileri AKP’nin bünyesine katmak, diğer muhalefet partilerini de CHP çatısı altında birleştirmek isteniyor herhalde.
***
AKP’nin Genel Başkanı olan Erdoğan’a, Cumhurbaşkanı sıfatı nedeniyle seçim yasağı uygulanmaması rahatsızlık yaratırken, 'Cumhurbaşkanına hakaret suçunun iptal edilmesi' istekleri de tartışılıyor.
Denge ve Denetleme Ağı (DDA) konuyla ilgili olarak, “Mevcut Hükümet Sisteminde, Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun Yeri Yok” başlığını taşıyan bir açıklama yaptı.
Açıklamada, Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen (TCK) 299. maddenin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne uyum kapsamında yürürlükten kaldırılması için TBMM’ye çağrıda bulunuldu.
DDA, sorunun çözümü için şu önerileri sıraladı:
1) Hakaret suçu bütün halinde ceza kanunundan çıkarılamayacaksa, Venedik Komisyonu’nun da tavsiyesi üzere, Cumhurbaşkanını koruyan (TCK) 299. maddenin kaldırılması için Meclis’te temsil edilen tüm partiler harekete geçmeli.
2) Ya da Anayasa Mahkemesi’ne yeniden başvurarak, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi uyarınca, yeni bir norm denetimi talep edilmeli.
3) 299. maddenin kaldırılması durumunda, sert siyasi eleştirilerin önüne geçilmesi için, genel olarak hakaret suçunu düzenleyen 125. maddeye başvurulması ihtimaline karşılık, bu maddeye, suç siyasilere karşı işlendiğinde, yaptırımın 125. maddede tanımlananın da altına çekilmesini sağlayacak bir güvence konulmalı.
4) Eğer hem 125, hem de 299. maddeler korunacaksa, 299. maddenin tanımladığı cezalar, seçilmişlerin eleştiriye karşı daha toleranslı olmaları gerektiği ilkesinden hareketle, 125. maddenin de altına çekilmeli, sembolik düzeye indirilmeli.
***
Geçen hafta ortaya atılan iki iddia kafaları fena karıştırdı.
Akit TV’de yayınlanan "Ters Kutuplar" isimli programa konuk olan gazeteci Ali Tarakçı, “Şimdi bomba bir haber vereyim. Fethullah Gülen yakalandı, Amerika'dan alındı, sabaha doğru Türkiye'ye, (İstanbul’a) getiriliyor" dedi.
Delinin birinin kuyuya taş atması misali, bu sözler üzerine sosyal medya çalkalandı. Bir süre sonra, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim kalın, gazetecilerin sorusu üzerine haberi yalanladı.
İkinci iddia ise, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile gizlice görüştüğü’ne ilişkin haberdi. İnternet üzerinden yayın yapan Dikgazete’de yazan Ömür Çelikdönmez, “Soçi’de Gizli Zirve: Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü” diyordu… Gazeteci Ceyda Karan, yazıyı Türkiye’deki meslektaşlarıyla paylaşınca herkes, haberi doğrulatmak için harekete geçti. Ancak, yetkililer haberi ne doğruladı, ne de yalanladı.
Böylece iddia askıda kalırken, “İnşallah haber doğru çıkar ve Erdoğan, bir zamanlar Gaziantep’te yaptığı, ‘Kardeşim Esad’ konuşmasının bir benzerini yapar’ diyerek özlemini dile getirenler oldu.
---
İYİ HAFTALAR
remzidilan_48@hotmail.com