Bilmek güzel şey.
"De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler." (Zümer suresi -9 ) ilahi emri bu farkı bildiriyor bizlere.
 
Kendini bilmek de çok güzel bir şey.
Eskiler;
“Sen seni bil sen seni
Sen seni bilmez isen patlatırlar enseni" 
derdi.
Kendini bilen insan gelecek beladan uzakta kalır.
 
Ya haddini bilmek !
“Bilmek güzel şeydir. Hele haddini bilmek ise daha da güzeldir" diyor atamız Abdulhamit Han.

Mevlana’ya sormuşlar;

  • O kadar okursun, o kadar yazarsın, ne bilirsin ?

Mevlana hazretleri cevap vermiş.

  • Haddimi bilirim.

William Butler ;
“Haddini bilmedikten sonra çok şey bilmek bir şeye yaramaz. Suskunluk kimseyi yanıltmasın çünkü susan konuşursa kimse kaldıramaz” diyor.
 
Eskiler İslam’ın şartı 6 derler.  Altıncısı da haddini bilmektir diye eklerler.
Haddini bilmeyene de haddini bildirirler.
Haddi aşan akıl fukaralarına da rastlanmaz değil.
Kunduru buğday bir yolculuğa çıkacakmış. Yerine de arpayı bırakmış. Ona bazı nasihatler veriyormuş.
Bak ben gidiyorum. Benim yokluğumu aratma.
Ekmek olayım mı
Ol,
Börek olayım mı
Ol
Baklava olayım mı
O kadar da ileri gitme, demiş kunduru buğday.
 
Haddini bilmenin insana sağladığı yararlara bakmak lazım.
Hz. Ali Efendimiz “Haddini bilen helak olmaz" diyor.

Haddini bilmeyenlerin ne kadar taşkın olduklarını görmez misiniz ?
Arpa gibi öyle insanlar var ki. Bir makama geldikleri zaman her şeye saldırırlar.
Bir bakarsın bir ilahiyatçı gibi nutuklar atar.
Bir bakarsın bir doktor gibi  mideden girer bağırsaklardan çıkar.
Bir de bakmışsın adam astronot olmuş, uzaydan paraşütle atlıyor.
Sen kimsin diyecek olsan, yemediğin azar kalmaz.
Hani makam sahibi ya !
Altındaki insanlar işimi kaybedeceğim korkusuyla konuşamıyor ya.
 
Bu insanlar sınırı aştıklarının farkında bile değillerdir.
Her yaptıkları yanlışta alkışlanmışlar. Her yaptıklarının da doğru olduğuna inanıyor.
Bu kişilerin ebcette kırk yanlışı vardır ama yine de  kendilerinde bir keramet görür. Baktıkları zaman yıldızlardan aşağı uzanırlar.
Bunlar had bilmez. Hudud bilmez.
Gönül bilmez.  Kırılmadık gönül de koymazlar.
Seneca “Mutluluk bile haddini aşarsa azap olur” derken bu gerçeği görmek lazım.
Haddini bilmeyenlerde rahmet bir anda felakete bir azaba, bir eziyete dönebilmektedir.
Nitekim, bir saksıdaki çiçeğe bile bir bardak su vermek gerekirken 3-5 bardak su döktüğümüz zaman çiçeğin sudan boğulduğuna şahit olacaksınız.
 
İşte böyle haddini bilmez biri Süleyman Nazif’e  ;
"Kur’anı tercümeye başladım. Bu tercümeye yorumlar da katıyorum. Bu mükemmel çalışmanın sonunu getirmeden ölürsem diye aklım çıkıyor."
Adamın bu kendini beğenmiş konuşmaları karşısında Süleyman Nazif alaycı bir tavırla ;
"Üstat, benim de, Allah etmesin, ölmez de tercümeyi tamamlarsanız diye korkudan aklım çıkıyor"
 
Bizim de aklımız çıkıyor ama,
Bacakları eğri bir Skoda kamyonetin arkasında yazılan yazıya razı oluyoruz ;
“Kaderimse çekerim.."
 

Boşa kavuk sallayıp gezinme yeryüzünde
Döne döne okuyup kitaptan öğren  dini
Eğri otur doğru kalk, kendine bir düzen ver
Sınırı zorlamadan bileceksin haddini. 
       (Dermanî) 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.