Engelliler konusu çok derin ve geniş bir konu.
Engellilik, genelde, bireyin hayatını kısıtlayan fiziksel, zihinsel, duyusal ya da sosyal bariyerlerle tanımlanıyor. Ancak engellilik türlerinin bir arada bulunduğu durumlar, yani "çoklu engel grupları" bu vatandaşlarımızın karşılaştığı zorlukları daha da katmanlı hale getirmekte.
Çoklu engel, aynı kişide birden fazla engelin görülmesi durumudur.
Mesela işitme veya görme kaybına ek olarak bedensel engeli olan biri ya da hem zihinsel hem de fiziksel engeli bulunan bireyler bu gruba dahil. Türlü türlü çeşitlemeler olabilmekte.
Bu durum, kişinin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan sosyal hayata katılmaya kadar her alanda ekstra destek ihtiyacı duymasına yol açar kaçınılmaz olarak. Bu da bu insanların çocukluklarından itibaren bilhassa bizim gibi devlet desteğinin pek olmadığı ülkelerde aileler için ayrı bir güç gerekliliği doğurmakta.
Elbette hiçbir ebeveyn evladını yük olarak görmez ama bu, desteğe herkesten çok ihtiyaçları olduğu gerçeğini değiştirmez.
Toplumsal yaklaşım, genellikle yalnızca tek bir engel türünü algılayabildiği kadar algılasa da çoklu engellilik durumları, sadece bireyin değil, ailesinin ve destekçilerinin de daha fazla çaba harcamasını gerektiriyor.
Eğitimde özel yöntemler, iletişimde farklı araçlar ve sağlık hizmetlerinde bireyselleştirilmiş yaklaşımlar kaçınılmazdır.
Ama bu yaklaşımlarda üretilen çözümler, yetkililerin yorumuna bırakılmayacak kadar net ve meselenin özünde hedef kişinin alabileceği en yüksek eğitime erişimini sağlamak ve verim odaklı olmalıdır.
Mesela bir ildeki heyetin “olur” dediğine bir başka ildeki heyet “olmaz” diyememeli, böylesi durumlara yol açan kanun ve yönetmelik maddeleri değiştirilmelidir. Bu süre zarfında değişiklikler gerçekleşene kadar geçerli olan birey ve aile açısından olumlu değerlendirme olmalıdır.
Sürekli değişen ve konuya uzak liyakatsiz insanların masa başında kaleme aldıkları engellinin ihtiyacına odaklanmayan yönetmelikler amaca hizmet etmemekte, hak ihlallerine ve mağduriyetlere yol açmaktadır.
Bu konuda ne yazık ki mağdur edilen oldukça fazla engelli vatandaşımız ve aile var.
Doğuştan çoklu engele sahip olan insanlar da var, sonradan çoklu engellerle mücadele edenlerde de…
Bu noktada küçük soru düşüyor aklıma:
“21 yaşında yakalandığı günbegün ilerleyen hastalığı sebebiyle zaman içinde yürüyemez ve konuşamaz hale gelen dünyaca ünlü fizikçi Stephen Hawking, aynı şeyi bu ülkede yaşayan bir bilim insanı olsaydı ne olurdu?”
(Bu arada Stephen Hawking’in hayatının anlatıldığı “Her Şeyin Teorisi” adlı filmi tavsiye ederim.)
Anlaşılacağı üzere bu bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak, yalnızca fiziksel engelleri ortadan kaldırmakla sınırlı olmayabilir. Sosyal farkındalığın artırılması, kapsayıcı politika ve uygulamaların hayata geçirilmesi bütün engel grupları gibi çoklu engel grupları için de bir gerekliliktir. Mesela, işaret dili bilen rehberlerin varlığı ya da hem fiziksel hem de zihinsel engellilere uygun eğitim materyalleri geliştirilmesi bu vatandaşlarımız ve yakınlarının işlerini kolaylaştırabilir.
Unutulmamalıdır ki her insan kendi içinde bir değer taşır ve herkes eşit haklara sahiptir. Çoklu engel gruplarının zorluklarına ışık tutmak, bu gruptaki vatandaşlarımızın toplumsal hayata katılımlarını sağlamanın ilk adımı...
Eşit ve adil bir dünya, sadece engeli olmayan ya da engelleri aşabilenler için değil, herkes için bir hak olmalı.
Haftanın Notu:
ÖTV muafiyetine ilişkin yönetmelik, zaten evden zor çıkan engelliyi eve daha da hapsetmenin yolunu açar. Devleti yönetenlerin görevi, suistimal gerekçesiyle hak gasp etmek değil, suistimalleri önlemektir. Ayrıca parasını verip aldığınız bir aracı bir yakınımızın ya da bir arkadaşımızın kullanmasının kısıtlanması, doğrudan mülkiyet hakkının ihlalidir. Bu işin bir adım sonrası emlak vergisinden muaf ev sahiplerine “bu evde sizden başka kimse yatamaz” denmesi noktasıdır.