Yeni din ekonomi, yeni tanrı para...
Oha...
Amma velakin büyük şehirler de insanların yeni mabedi oldu.
Dini olanlar ve dinsiz olanlar bu mabetlerde birlikte yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Kimi sanayici, kimi tüccar, kimi esnaf, kimi doktor, kimi avukat, kimi muhasebeci, kimi işçi, kimi memur... Hepsinin genel adı; insan. Bunu var olduğundan bu yana niye unutuyor insan, hiç bilmiyorum. Gerçi var olduğundan beri insanın unutmadığı hemen hemen hiçbir şey yok gibi bana kalırsa. Sadece var oluşu ile birlikte gelen beslenme, üreme, uyuma gibi davranışlarını hiç unutmadığı ve unutamayacağı kesin gibi. “İnsan beşer, durmaz şaşar.” atasözü inanılmaz şeyler anlatıyor bana. Yani insan hiçbir şey değildir gibi. Ulvi, akıllı, erdemli, cart, curt, insanın hayatındaki birçok şey gibi hikâyelerde anlamsız, çünkü hikayeler eğilip bükülürler ama gerçekler her zaman dik dururlar. Dik duranların yanında eğik olanlar her zaman belli ve mahcupturlar.
Hep insanın ilk var oluşundan bu güne büyüklerinin nereden nerelere geldiklerini yeni nesillere anlatmamalarının sebebini merak ederim. Mağara duvarlarına çizilmiş olan geçmişteki yaşam kırıntılarını bu günlere taşıyan resimler beni her zaman büyülemiştir. Hayatımızın içinde o kadar gereksiz şeyler var ki bu yüzden hep asıl olanı kaçırıyoruz. Bizim işimiz sap ile samanı karıştırmak herhalde. Bunları neden yazıyorum. Doğal olmayan insan yaşamı artık beni çok fazla rahatsız etmeye başladı. Babalarımıza geçmişte söylemiş olduğumuz “sen geri kafalısın” gibi sözler aklıma geliyor şimdi. Ben en geri kafalı falan olmalıyım. Çünkü yakın tarihi falan eleştirmiyorum. Nerede ise bütün insanlık tarihini eleştiriyorum.
Hep insanı doğanın bir parçası olarak görüyorum. Doğanın tam parçası olarak, yani bugünkü durumu ile alakası olmayan uzun bir sopanın ucuna kesici bir taş bağlamış ve ailesini savunmak ya da karnını doyurmak için bir dinozora saldıran adamı görüyorum.
İnsan avcıdır...
Aslan da çakal da avcıdır.
Ben insanın avcılığının aslan gibi olmasını kabul ediyorum ama çakal gibi avlandığı zaman bozuluyorum. Bugün iş adamı olmuş, sabahtan akşama kadar karnını doyurmak için etrafında ne kadar insan varsa hepsini kazıklamaya çalışan adamı gördüğüm zaman insanlığımdan utanıyorum. Çünkü ben; insanlık için, insan gibi (biraz da işte aslan gibi) yaşamak gerektiği kanısındayım.
İnsanın içinde yaşama arzusu ile birlikte savaşma arzusu da sanırım her zaman olmuştur. Tarihe bakıldığında insanoğlunun hiçbir zaman rahat durmadığı görülür. İnsanın karnını doyurması için sadece bir yaban hayvanı avlaması hiçbir zaman onun için yeterli olmamıştır. Her zaman mutlaka komşu kabileden veya komşu köyden de birini öldürmeyi vazife edinmiştir kendine. Ondan sonrada kahraman olmuş, kendi köyünde itibar sahibi olmuş, zengin olmuş, köyünün en güzel kadınını almıştır. Böyle olduğunu gören onu öldürmüştür. Çünkü zenginlik ölümün, üçkâğıtçılığın ve şerefsizliğin ardındadır. Herkes birbirini öldürmüştür, öldürecektir. Yani Tanrının insanı diğer yarattıklarından farklı yarattığı falan da bir hikâyedir aslında. Bir köpekle bir insanın yaşantısı arasında ben bir fark göremiyorum.
Köpeklerin de bu dünyada yaşamaya hakları olduğunu söylemek, bunun için hayvan hakları koruma dernekleri falan kurmak saçmalıktan başka bir şey değildir. Yani köpeklerin de, böceklerin de bu dünyada yaşamaya hakları vardır. Bunların hepsi canlıdır, yani bizim gibi. Köpekler insanlar gibi doğarlar, büyürler, yaşarlar ve ölürler.
İnsanlar da köpekler gibi doğarlar, büyürler, yaşarlar (ve ölürler.) Ama insanlar köpekler gibi ölemezler. Çünkü köpekler gibi ölmek zordur. Bunun için insanlar köpekler gibi ölemezler. Köpekler gibi ölmemeleri lazım yani.
Bir sonraki yaşam falan olmalı insanların ölebilmeleri için. İşte insanın yaşarken işine yaramayan aklı ölürken nasıl da işe yarıyor değil mi ? Yani cennet olayını falan düşündüğünüz zaman neredeyse bu hayatınızı riske etmek bile geçiyor aklınızdan ki; cenneti hak etmek için birçok kendini kaybetmiş cahil cühela başka insanlardan nefret ediyor, kin besliyor ve hatta başka insanları öldürebiliyor.
Ölümün korkunçluğunu biraz hafifletiyor cennete gitmek, hatta bayağı hafifletiyor canım. Yani onlarca huri, şarap dereleri, hiç bitmeyen gençlik, bir dönüm bostan yan gel Osman durumları, ne güzel değil mi?
Oysa özlenen şeylerin hepsi bu dünyada mevcut fakat yasak... Neyin peşindesiniz?
İnançları, kültürleri, insanları küçümsemek derdinde değilim, benim derdim başka...
Bu da insanca işte...
Biliyorum; tehlikeli bir paragraf oldu ama tam bize göre, insana yakışıyor yani.. Ama köpeğe, böceğe, çiçeğe hiç yakışmıyor..
Nasıl oluyor bu ? Oysa; canın güzel görmek isteyince köpek de, böcek de, çiçek de güzel, insan da güzel, güzel görmek isteyince ama...
Biraz daha dikkatli...
Hani bir laf var insanca...
Evet..!
Biraz daha insanca…