Şu doğru ve eğrilerimiz biraz azalsa, insan olmaya başlayacağız. Gelin önce iç kulaklarımızı temizleyelim. İşitmemiz gereken; iç ses dediğimiz vicdan ve bir üst bilincin sesi sezgi.. Vicdan ile sezgiyi çoğu zaman birbirine karıştırabiliyoruz. Aralarındaki farkları şöyle sıralamak mümkün sanırım:
*Vicdanın dediğini akıl hemen anlar, ama işine gelmez. Sezgiden geleni aklımız sonradan kavrar.
* Vicdan hep hazır ve vardır. Sezgiler ne zaman, nasıl gelir belli olmaz. Bir konuda emek ve odaklanma yaşadığımızda onunla buluşmayı kolaylaştırırız.
* Vicdan, canı kontrol eder, yaşamsal doğru ve eğrileri bildirir. Sezgi yaratıcılık, ilham, keşif gibi üst hazlarla uğraşır.
* Vicdanın merkezini RUH, sezginin merkezini ÖZ olarak tahmin edebiliriz.
* Vicdan, öz benle uyum, yapay benlerle zıttır. Sezgi benlerle uğraşmaz, enerjinin genişlemesi onu ilgilendirir.
* Vicdan, yatay akıştaki (enerji) ölçeğimiz, sezgi, dikey ve bütünsel akışın kişideki var oluş ölçeğidir.
* Vicdan, sezgi ile bütünleştiğinde BİLİNÇLENME (Kamil olma) süreci başlar.
Netleştirmek istersek; can, vicdanın yardımı ile tatmin olur ve kararını bilir. Canın bu başarısı, ruha enerji (bilinç) olarak akar. Ruh enerjisi artınca, ÖZ de beslenir.
TEKAMÜLDEN BAŞKA, HİÇ BİR ŞEY ŞART DEĞİLDİR.
Ne kadar yargı, ne kadar duygu
O kadar madde, o kadar katı, o kadar şekil,
O kadar hastalık.
Ne kadar sevgi, ne kadar neşe
O kadar hafif, o kadar akıcı, o kadar soyut,
O kadar sağlık.
Doğal yolla saçımız beyaza,
Bilinç yoluyla da ruhumuz aydınlığa akar..
***
Resim yaparak TEKAMÜL edebiliriz !
Resim çalışmalarında da eğrileri doğruları, sıcak ve soğuk renkleri, dolu ve boşluluğu, tüm zıtlıkları denge aralığında kullanmayı deneyleriz. Elimizi, serbest bıraktığımızda yolumuz açılabilir. Renkleri yaşantımıza soktuğumuzda renklerle yaşadığımız akışkanlığı yaşamımızda da sürdürebiliriz. Elimiz bir üst bilinçle buluştuğunda, sihirlidir.
Bilinç, bilinçle beslenir çünkü !..