Bu defa siz okuyucularımla sevgili Deniz Soykan'ın kendi sanat sayfasında yayınladığı bir makalesini paylaşmak istedim;

"..Guru kelimesi; öğretmen, usta anlamına geliyor. Özünde guru nasıldır, nasıl olması gerekir pek bilmiyorum ama sanki bu dönemde guru olmak, hoca olmak, üstat olmak ya da olduğunu savunmak kendini pazarlama yöntemiymiş gibi geliyor bana. Şunu ilk yapan, bunun tek temsilcisi, onun en iyisi falan gibi iddialarda bulunabiliyor olmanın olgunluğun ve bilgeliğin yanından bile geçmediğini düşünüyorum. Belki bu konuda biraz sert bakıyor olabilirim ama birkaç yaşanmışlık beni buna yöneltti. Ne zamanki bir kişi kendini ilk, tek ve en kelimelerini kullanarak anlatıyor, pazarlıyor o zaman kafamda soru işaretleri dolaşmaya başlıyor.

Kendini en hatasız, en bilgili, en mükemmel, en ileri gibi tanıtıp üzerine de egodan bahseden çok fazla hoca, üstat veya guru var (artık adına ne dersek). Ben özel bir insanım imajı yaratıp ‘ben ve diğerleri’ ni yaratmak, kendini ‘diğerlerinden’ üst görmek ve buna rağmen egosuz olmaktan bahsetmek nasıl bir kafa oluyor merak ediyorum. Bazıları efsane yazıyor, anlatıyor.. dediklerine saygım büyük ama söylediğini ve yazdığını hayatına geçirebilen ya da geçirmeye çalışan sayısının çok az olduğunu düşünüyorum. Tabii ki de yapmaya çalıştığın bir şeyi anlatmak, paylaşmak güzel. Her şeyi aş öyle konuş mantığında hiç değilim çünkü her şeyi aşmayı beklersen konuşmana hiç sıra gelmeyebilir, ama aklımın almadığı bu çaba da olup da paylaşanlar değil, tam tersi yönde ilerleyip ballandıra ballandıra da yaptıklarının zıttını anlatmak. Belki de etrafta seni yüceltenler oldukça kendini görmen zorlaşıyordur. Herkes etrafta senin ne kadar mükemmel olduğunu söylerken, senin kendine benim bir üstünlüğüm yok demen acayip bir olgunluk gerektiriyor olabilir.

Birkaç sene önce anlatılan ve yaşanılan hayatlar arasındaki şok edici farkı gördükten sonra kimseye bu en iyi hocadır, en bilendir, en üstündür dememe kararı aldım. Yolumla kesişen her bir hocanın, iyi olsun veya kötü olsun, etkisi büyük ve kıymetli. Yol uzun, öğrenilecek çok şey var ve bu yolda rehberler olmazsa olmaz ama kişi kendisini tek hoca benim gerisi yalan diye anlatabiliyorsa, derim ki sen başka bir şeyin hocası olabilirsin anca… 

Bir de bu bahsettiğimin dışında ‘hoca’ vardır (rehber veya paylaşımcı demek daha güzel), kendisine hoca densin istemez, gerek görmez.  Karşılıklı paylaşımın önemini vurgular, öğrenilmiş kimliklere, unvanlara ihtiyaç duymaz. Seni kendine bağlama çabası olmaz; sen benim öğrencimsin ben ne diyorsam onu yapacaksın demez. Disiplinlidir ama kontrolcü değil. Sınırlamaz özgürleştirir. Balığı vermez balık tutmayı, kendine kendine yetmeyi, adım atmayı öğretir. Senin için senin yolunu çizmez, kendi yolunu kendin çizmene destek olur. İşte bu dediğim guru falan değil durudur. Özünde, sözünde duru bir rehberdir, yolunun yoldaşıdır. Candır, can.

Tüm ‘duru’ lara sevgilerimle..

Deniz Soykan....."

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.