TBMM’de 1 Mart 2003 tarihinde tezkerenin reddedilmesinden 25 gün sonra, 26 Mart 2003 tarihinde ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi Planlama Dairesi görevlisi ve CIA Türkiye uzmanı Prof. Henry Baker, Utah Üniversitesi’nde konferans vermişti. “Felaket ile Flört: Türkiye – Irak – ABD” adlı konferansta şunları söylemişti: “Yaptığımız görüşmelerde bize, ’AB’ye girmek ve demokrasi istediklerini, bunun kendileri için bir rönesans olduğunu’ söylediler. Türk Ordusu ise ABD’ye güvenmiyordu. Irak’a ABD’den bağımsız girmek istediler. Avrupa Birliği adaylık sürecinde müzakereler yoluyla AKP lideriyle anlaşarak Türk Ordusu’nu kafesledik.”

4 Temmuz 2003 tarihinde Irak’ın kuzeyindeki Süleymaniye kentinde ABD askerleri tarafından Türk Özel Kuvvetleri Bürosu’na yapılan baskınla 11 Türk askerinin başına çuval geçirilmişti. Türk askerlerinin elleri kelepçelendi ve çuvalla kafeslendi. Hükümet ve askeri yetkililerin sessiz kaldığı çuval geçirme olayı, Türk Ordusunun kırılma noktası oldu ve bundan sonra ordu üzerinde oyunlar oynanmaya başlandı. Çuval olayından sonra sürekli olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üzerine gidildi, psikolojik operasyonlarla yıpratıldı ve kıpırdayamaz, hatta sesini çıkaramaz duruma getirildi.

12 Haziran 2007 tarihinde İstanbul Ümraniye'deki bir gecekonduda 27 el bombasının bulunmasıyla Ergenekon davası başladı. Onüç ay sonra 2455 sayfa, 442 klasör olmak üzere yaklaşık 200 bin sayfadan oluşan iddianame hazırlandı ve 14 Temmuz 2008 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin tarafından açıklandı. Sahte belge ve telefon dinlemeleriyle başlayan 275 sanıklı Ergenekon davası Yargıtay'ın bozma kararının ardından, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi 1 Temmuz 2019 tarihinde, Ergenekon diye bir örgütün olmadığına karar vererek, Ergenekon örgütünü kurma ve yönetme suçundan tüm sanıkları akladı (beraat ettirdi). 12 yıl süren ve birçok masum insan ile ailelerine büyük acılar çektiren bu dava, ‘Ergenekon, pardon’ denilerek sona ermiştir. Benzer şekilde aynı durumlar Balyoz ve diğer kumpas davaları için de geçerlidir. Ama ne utanan var, ne yüzü kızaran, ne de istifa etmeyi düşünen var. Bugün Ergenekon kumpasının hakim ve savcılarından bazıları FETÖ'den tutuklu, bazıları yurtdışına kaçmıştır. Ancak tüm bu kumpasları düzenleyenlerden hesap sorulmadıkça, Ergenekon davası bitmiş sayılmaz.

Ergenekon dalgalarının tüm hızıyla sürdüğü dönemde 4 Temmuz 2008 tarihinde Ülke TV'ye çıkarak Ergenekon operasyonları savunan Bülent Arınç şunları söylemişti: “Türkiye iyi bir noktaya gidiyor. Bu sancılar bir taraftan doğum sancısıdır, bir taraftan bağırsakların temizlenmesidir.” ‘Edepsizlikte’ sınır tanımayan Bülent Arınç, 6 Haziran 2012 tarihinde Bursa’da katıldığı Türkçe Olimpiyatları'nda yaptığı konuşmada: “O muhteşem insana, hüzünlü gurbetten Bursa'yı seyreden bu güzel insana, muhterem Fethullah Gülen Hoca Efendi'ye şükranlarımı sunuyorum” demişti. Yine aynı dönemlerde davanın asıl savcısına zırhlı aracını veren ve “ben Ergenekon davasının savcısıyım” diyen başbakan, bugün “kandırıldım, aldatıldım” diyerek sorumluluktan kaçamaz. Benzer şekilde Ergenekon kumpasında, birçok kişi ve kurum sevinmişti. Medyada bazı kendini bilmezlerin ve kendini aydın sananların yaptığı sahte yayınlar hala belleklerdedir. İstanbul Anakent Belediye Başkanlığı seçimleri öncesinde Ekrem İmamoğlu ziyaret ettiği Fener Rum Patriği Dimitris Arhondonis Bartholomeos, ABD'nin planlarına karşı çıkan Türk Ortodoks Patriği Sevgi Erenerol'un Ergenekon'dan tutuklanması üzerine “Allah’ından buldu” demişti. Ergenekon tutuklamaları başladıktan sonra patrikhane önündeki protesto gösterilerinin bıçak gibi kesilmesinden de memnuniyet duyduğunu söylemişti.

Ergenekon davası, devletin cumhuriyetçi geleneklerini hedef almıştır ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, Cumhuriyet kurumlarına, ulusal güçlere karşı yapılan bir sivil darbedir. Bu darbenin ardında siyasi iktidar ile Fethullah Gülen ve emperyalist güçler bulunmaktadır. Bunların hesabının mutlaka sorulması gerekir. Çünkü Ergenekon davasında yapılan tutuklamalar emperyalist güçlerin Türkiye’de yapmaya çalıştıkları oyunun yeni bir parçasıydı. Ergenekon ve benzeri kumpas davalarla Türkiye’nin dönüştürülmesi ve bölünmesi yönünde büyük bir adım atılmış ve onarılması mümkün olmayan olaylar yaşanmıştır.

Ergenekon kumpasıyla başlayan süreçte birçok insanımız hayatını yitirirken, birçok insanımız da sağlığını yitirdi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı kurulan bu örgütlü kumpasın asıl düzenleyicileri ile sürdürenler henüz adaletle yüzleşmediler. Bu kumpas ve benzerlerinin asıl nedeni olan siyasi uzantılarla ilgili bugüne kadar hiçbir şey yapılmamıştır. Bu durum ortadayken ‘Ergenekon, pardon’ diyerek, ‘adalet yerini buldu’ demek mümkün değildir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.