Şarku’l Avsat Suriye’den Avrupa’ya göçe ışık tutarak, göçmenler, aktivistler ve kaçakçılarla görüşüyor
İdlib’in kuzeyinde Suriye sınırı ile toprakları ayıran Türk duvarı
Suriye’nin kuzeybatı ve kuzeydoğusunda Türkiye sınırına komşu, muhalif grupların kontrolündeki İdlib, Halep, Haseke ve Rakka kırsalı gibi diğer Suriye bölgeleri, rejim güçlerinin kontrolündeki bölgelerden Türkiye üzerinden Avrupa’ya göç etme hayali kuran onlarca Suriyeli aile için önemli bir koridoru teşkil ediyor. Diğer yandan, son zamanlarda Suriye’de kötüleşen ekonomi ve yaşam koşulları krizlerinin gölgesinde göç hızı artıyor.
Şarku’l Avsat tarafından hazırlanan bir saha raporu, bir dizi göçmen, aktivist ve kaçakçının ifadelerine istinaden, Suriyelilerin rejim bölgelerinden muhalefet bölgelerine oradan da Türkiye ve Avrupa’ya göç etmelerine yönelik göç dalgasının giderek artmasına, bunun nedenlerine, göçmenlerin izledikleri yollara, karşılaştıkları zorluklara, risklere ve ödedikleri ücreletere ışık tutuyor.
Başkent Şam’ın kırsalındaki Doğu Guta’daki memleketinden kısa bir süre önce göç etmiş olan 26 yaşındaki Samir, “Göç etme kararı hiçbir açıdan kolay bir şey değildi” dedi. İnşaat mühendisliği mezunu olan genç, Halep kırsalında muhaliflerin kontrolündeki el-Bab’da akrabalarının yanında birkaç gün dinlenip sonrasında Türkiye üzerinden Avrupa’ya göç yolculuğuna devam etmeye karar verdiğini açıkladı. Şam’da özel bir şirketteki işini kaybettiğini, böylece ailesinin geçimini sağlama imkanını kaybettiğini belirten Samir, işini kaybetmesinin, rejim kontrolündeki bölgelerin yaklaşık iki aydır tanık olduğu boğucu ekonomik ve yaşam krizinden kaynaklandığını, kendi bölgesinden Türkiye’ye oradan da Avrupa’ya kaçak olarak göç etmenin maliyetini karşılamak için yaşlı babasının meyve bahçesinin bir kısmını 4 bin dolara bir tüccara satmak zorunda kaldığını belirtti. Göç etmesiyle ilgili olarak “Daha iyi bir yaşam ve eğitim aldığım inşaat mühendisliği alanında bir iş fırsatı aramak için gidiyorum, kendimin ve ailemin ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı olacak bir maaş kazanabilirim” dedi.
Samir “Göç etme fikri, Suriye rejimi bölgelerindeki tüm Suriyelilerin aklında. Özellikle son zamanlarda, zira bu bölgeler ekonomik ve yaşamsal kriz tüneline girdi. Elektrik, yakıt, iletişim eksikliği yaşanıyor, çoğu endüstriyel ve ticari kuruluş bu krizler nedeniyle çalışmalarını durdurdu. Binlerce Suriyeli işini kaybetti. Bunların yanı sıra gıda fiyatlarının fahiş rakamlara yükselmesi insanların çektiği acıyı ve trajediyi daha da şiddetlendirdi” ifadelerini kullandı. Samir şunları da anlattı:
“Göç kararı tamamen maliyetlerin sağlanmasına bağlı. Göçler kaçakçılık yoluyla gerçekleşiyor ve kaçakçılık operasyonlarını kolaylaştırmak için güvenlik servisleriyle belli bir nüfuza ve bağlantıya sahip olan kaçakçılar tarafından bir ücret karşılığında yürütülüyor. Bazıları ev eşyalarını satıyor ve sadece muhalefet bölgelerine göç etmekle yetiniyor. Bazıları, Avrupa’ya göç etmenin maliyetine eşdeğer bir dükkanı satıyor. Diğerleri de benim ve bana benzer birçok kişi gibi verimli ve yaşlı ağaçların bulunduğu en nadide bahçelerini satmak zorunda kalıyor.”
33 yaşındaki Humuslu Yezin ise, Suriye-Türkiye sınırını geçmeyi başardı ve deniz yoluyla Avrupa’ya doğru gitmek üzere İzmir’e gidiyor. Yezin, göç masraflarını karşılamak için yakın zamanda Avrupa’daki arkadaşlarından ve akrabalarından 5 bin dolar yardım aldı. Türkiye’ye gitmeden önce verdiği röportajda “İran tarafından desteklenen ve finanse edilen milislerin saflarına katılmaktansa göç etmeyi tercih ettim” dedi. Humus’da bitkisel sıvı yağ ve katı yağ üretimi yapan bir fabrikadaki işini kaybettikten sonra milislere katılması halinde aylık 120 ile 150 ABD doları arasında değişen bir maaş alacağının söylendiğini anlattı.
Yezin “Suriye rejiminin kontrolü altındaki bölgelerde sokağa dikkatlice bakacak olursak, büyük çoğunluğun yaşlılar ve kadınlardan oluştuğunu sadece birkaç genc erkeğin olduğunu görürüz. Elbette bunun nedeni, çoğu gencin kendilerini ve ailelerini geçindirmek, insana yakışır bir yaşam sahibi olmak ve iş olanakları aramak için göç etmesine dayanıyor. O bölgelerde kalan genç erkeklerin şu anki uğraşı, kendilerini ve ailelerini açlıktan veya hastalıktan ölmekten kurtarmak için Lübnan veya Suriye kıyılarındaki şehirler veya Türkiye üzerinden Avrupa’ya göç etmelerini sağlayacak bir yol aramak oldu” dedi.
Bu çerçevede, Halep kırsalında yaşayan bir aktivist olan Mecid el-Bekri, “Suriye-Türkiye sınırındaki kaçakçılıkta kullanılan geçiş noktalarının sayısı ve Suriye içindeki bölgeleri kontrol eden farklı güçlerin olması sebebiyle, rejim kontrolündeki bölgelerden Türkiye’ye veya Avrupa’ya gelen göçmenlerin sayısını tam olarak saymak mümkün değil. Ancak günde ortalama 5 kişiden oluşan en az 20 Suriyeli ailenin yanı sıra onlarca gencin geçtiği söylenebilir. Bunların hepsi daha iyi bir yaşam için Avrupa’ya ulaşmak istiyor” dedi. Bekri “Suriyelilerin rejim bölgelerinden göçü, belirli bir kesim veya grupla sınırlı değil, devlet dairelerinde uzun yıllar çalışmış olanlar da dahil olmak üzere farklı yaşlardan insanları sık sık görüyoruz. Ayrıca işletme sahipleri, doktorlar ve mühendisler de göç ediyor. Hristiyan cemaatinden genç erkekler de, rejimin onları askerlik hizmetine zorlayacağından korkarak göç ediyor” ifadelerini kullandı.
Bekri “Rejim bölgelerinden yapılan kaçakçılık operasyonları, toplu veya bireysel olarak yapılıyor. Bu operasyonlarda insanlar sıklıkla kaçakçılar tarafından gaspa uğruyor ve kaçakçılık ve ulaşım ücretlerini artırılmasına yönelik girişimlere maruz kalıyor. Anlattıklarına göre, bazıları büyük tehlikeler atlatıyor. Çoğu, rejim güçlerinin askeri kontrol noktalarından geçmemek için genellikle geceleri uzun saatler boyunca vahşi yollarda yaya olarak gidiyor. Bazıları, kontrol noktalarının yanlarından geçerken fark ediliyor ve kurşun yaralanmalarına maruz kalıyor. Bu ay Afrin Hastanesi, kaçakçılar aracılığıyla muhalif bölgelere götürülürken rejim bölgelerinde kurşunla yaralanan 3 kişiyi tedavi etti” dedi.
Rejim ve muhalefet bölgeleri ile Türkiye arasındaki insan kaçakçılığı ile ilgili olarak, Halep kırsalındaki kaçakçılardan biri, “İnsan kaçakçılığı, kaçakçılara çok para kazandıran bir iş, rejim ve muhalif bölgelerden başlayarak Türkiye topraklarından Avrupa’ya kadar uzanan kaçakçılık sürecini kolaylaştırmak için yarı örgütlü ve büyük ölçüde güvenlikli olması sağlanıyor” ifadelerini kullandı. Kaçakçı “Suriye vatandaşının kaçakçılık süreci, rejimin güvenlik birimlerinden biri tarafından desteklenen insan kaçakçılığı sürecini yöneten ağlardan biriyle anlaşmasıyla kendi bölgelerinden başlıyor. Dera, Şam veya es-Süveyde şehrinde ikamet eden biri için, kendi bölgesinden rejim-muhalefet arasındaki temas hatlarına kaçak şekilde götürülmenin maliyeti kişi başı yaklaşık 500 dolara ulaşabiliyor, tabi aileler için farklı bir hesaplama var. Humus, Hama ve Halep’de yaşayanların Türkiye sınırına veya temas hatlarına yakın olması nedeniyle kaçakçılık maliyeti 200 ile 250 dolar arasında değişiyor” ifadelerini kullandı.
Ayrıca şu ifadeleri de sözlerine ekledi:
“Muhalefet bölgelerindeki insanların geçişinin sağlanması ise zamanlamaya ve yola bağlıdır. Hızlı bir şekilde gitmek isteyenler var, bu Türk topraklarına güvenli bir geçiş sağlamayı gerektiriyor. Orada bu kişileri istedikleri yere ulaştırabilecek insanlar bekliyor. Gitmek istedikleri yerler çoğunlukla Türkiye’nin kıyı bölgelerinden biri oluyor ya da karayoluyla önce İstanbul’a sonra da Avrupa’ya doğru yola devam ediyorlar. Bunun maliyeti kişi başı bin 500 doları bulabiliyor. Ancak kaçakçılık grup halinde ise, bir kişinin maliyeti bin dolara kadar düşebiliyor. Bu operasyonlar genellikle başarılı olurken, nadiren başarısız oluyor. Başarısız olursa, başarılı olana kadar tekrar deneniyor.”
Şarku'l Awsat - İdlib / Firas Kerem