İsrail, bir yandan hızla yasadışı Yahudi yerleşimlerini genişletiyor, bir yandan da Filistinlilerin evlerini yıkıyor. Peki, amaç ne? Yıkımlar neye dayandırılıyor? Uluslararası hukuk ne diyor?
Bugünlerde yine sık sık İsrail güçlerinin Filistinlilerin evlerini yıktığına dair haberler düşüyor. Esasen İsrail-Filistin meselesinin en önemli başlıklarından olan bu konu, kamuoyunda çok bilinmiyor.
[İsrail güçleri Batı Şeria'da sık sık yıkım gerçekleştiriyor. Fotoğraf: AA]
İsrail, ya yeni yerleşim yeri açmak ya da mevcut yasadışı yerleşim yerlerini genişletmek için Filistinlilerin evlerini yıkıyor.
Batı Şeria ve Kudüs’te yaşanan yıkımların tek gerekçesi bunlar değil tabii ki. İsrail uzun bir süredir suça bulaştığını düşündüğü kişinin ailesini de cezalandırmak için ev yıkıyor.
Peki, ev yıkma cezası neye dayandırılıyor?
İsrail hükümeti söz konusu uygulamayı kendi iç hukukundan kaynaklanan bir hak olarak görüyor.
İsrail hukukuna göre, halen yürürlükte olan 1945 tarihli Acil Savunma Yönetmeliği Bölüm 119’da yer alan hüküm, yerel askeri otoriteye, terör ve şiddet olaylarının yaygın hale gelmesi ve önlenmesinde zorluk çekilmesi halinde, mahkeme kararına istinaden ev yıkma yetkisini veriyor.
Yönetmeliğin ilk uygulanmaya başlandığı dönemde, mahkemelerce verilen kararlar itiraza kapalı iken, bu bölüme 1989 yılında eklenen bir fıkra ile yıkılmasına karar verilen evde ikamet eden aileye, yıkımın iptali için İsrail Yüksek Mahkemesine itiraz dilekçesi verme hakkı tanındı. Bu tarihten itibaren onlarca itiraz dilekçesi verildi. İsrail Yüksek Mahkemesi ise genellikle idarenin tezlerini destekleyen bir tavır sergileyerek yıkım kararlarını onadı.
Uluslararası hukuk ne diyor?
Olayın uluslararası hukuki boyutunu iki farklı platformda değerlendirmek mümkündür. İlki, barınmanın temel insan hakkı olması hasebiyle konuya temas eden 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’dir.
İkinci metin ise, ev yıkımlarının uygulandığı toprak parçalarının İsrailin işgali altında olması nedeniyle, bu gibi bölgelerde geçerli olan 1949 tarihli Harp Zamanında Sivillerin Korunmasına İlişkin Cenevre Sözleşmesidir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin on yedinci maddesine göre, herkesin mülkiyet hakkı vardır ve bu hak istisnaidir. İnsan haklarını düzenleyen ve diğer tali metinlere ilham kaynağı olan bu temel beyannameye göre, İsrail’in uygulamış olduğu ev yıkma cezası hukuksuz ve orantısızdır. Temel insan hakkı olan barınma ve ikamet hakkı yok sayılıyor, ev yıkma cezası gibi toptan cezalandırıcı bir yöntem uygulanarak suçsuz kişiler, sırf suç işleyen kişilerin akrabası oldukları için mağdur ediliyor.
Cenevre Sözleşmesi’nin otuz üçüncü maddesi de suç işleyen kişiler ile bu kişilerin mallarına misilleme yapılmasını ve işlenen suçtan ötürü kolektif ceza verilmesini yasaklıyor.
İsrail’in kendi iç hukuku üzerine bina ettiği ve şiddet eylemlerine karıştığı tespit edilen ya da şüphelenilen Filistinlilere, yargılandıkları mahkemelerce verilen adli cezalara ilave olarak idari bir yaptırım niteliğinde olan ev yıkma cezasının uygulanmasının uluslararası hukukta bir karşılığı bulunmuyor.
Ancak diğer konularda olduğu gibi, bu konuda da uluslararası hukuku ve uluslararası kurumların kararlarını tanımıyor.
Gaiplik yasası ve yasadışı ek koyma
1967'de Doğu Kudüs’ü işgal eden İsrail, hem tarihi kenti hem de çevresini Yahudileştirme politikası izlemeye başladı.
İsrail'in bu politikası, hükümetin Kudüs'ün doğu ve batısında yerleşim yerleri yapması ve kentin Yahudileştirilmesinin önünü açacak kanunlar çıkartması şeklinde iki önemli omurga çerçevesinde şekillendi.
[Yıkılan Filistinlilerin evlerinin yerine yasadışı Yahudi yerleşimleri yapılıyor. Fotoğraf: AA]
İsrail hükümeti şimdiye kadar Doğu Kudüs'te 18 yasa dışı Yahudi yerleşim birimi inşa ederken, bu yerleşim birimlerinde 220 binden fazla Yahudi yerleşimci ikamet ediyor.
İsrail hükümetinin yanı sıra, aşırı Yahudi örgütlerin de Doğu Kudüs’ü Yahudileştirme çalışmaları işgalden sonra her geçen gün hız kazandı.
Her ne kadar İsrail ile aşırı Yahudi örgütlerin çalışmaları ayrı görülse de Filistinliler hükümetin Yahudi örgütlere her türlü kolaylığı sağladığını iddia ediyor.
Doğu Kudüs'te Filistinlilerin evlerine değerini çok üstünde fiyat teklif eden, gayrimenkullerin Yahudilere ait olduğu iddiasıyla Filistinlileri evlerinden zorla çıkartan örgütlerin bazılarının isimleri şöyle: Elad, Ateret Cohanim, Tapınak Enstitüsü, Hay Fekiam, Tapınağın Kurulması Hareketi ve Yahudi Liderliği.
Yahudi örgütler ne yapıyor?
Yahudi örgütlerin Yahudileştirme politikaları kapsamında yoğunlaştıkları bölgeler Doğu Kudüs'te yer alan Silvan bölgesi ve Şeyh Cerrah mahallesi. Yahudi örgütlerin ilk başvurduğu yöntem ise, Filistinlilerin oturdukları evlerin Yahudilere ait olduğunu iddia etmek ve bu durumu mahkemeye taşımak.
Mahkemeye taşınan davalar genelde Yahudi örgütler lehine sonuçlanıyor ve Filistinlilerin evlerinin istila edilmesinin önünü açıyor.
Son olarak Yahudi yerleşimciler geçtiğimiz gün Doğu Kudüs'ün Akabe Derviş mahallesinde 2 yaşlı Filistinlinin yaşadığı eve el koydu. Filistinlilerin pazara çıkmasını fırsata çeviren yerleşimciler, eve girerek Filistinlilerin eve bir daha girmesini engelledi.
Olay yerinde toplanan Filistinli gençlere ise, İsrail polisi müdahale etti. Filistinliler, yerleşimcilerin topuda değişiklik yaparak eve el koyduğunu belirtti.
İlk alıcı Yahudi yerleşimciler değil
Mescid-i Aksa'nın güneyinde yer alan Silvan bölgesinde ise, farklı bir Yahudileştirme politikası izleniyor.
Yahudilere evlerini satmak istemeyen Filistinlilerin evleri başkaları tarafından satın alınıyor. Komisyoncular vasıtası ile satın alınan bu evler, Yahudi yerleşimcilerin eline geçmiş oluyor.
Yahudi yerleşimcilere ulaşıncaya kadar birçok el değiştiren Doğu Kudüs'teki evler, asıl sahiplerinin bilgisi olmadan Yahudi yerleşimciler tarafından satın alınmış oluyor.
Yahudi örgütlerin bir diğer istila yöntemi de Filistinlilerin evlerine değerlerin çok üzerinde fiyat teklif etmek.
Araştırmacılara göre, İsrailli örgütler son 10 yılda 100'e yakın Filistinlinin evini istila ederek bu evlerde yaşamaya başladı. Diğer yandan Doğu Kudüs'te Filistinlilerin evlerinde oturan Yahudi yerleşimci sayısı da 5 binin üzerine çıktı.
Bu örgütlerden son zamanlarda öne çıkanlar Elad ve Ateret Cohanim Dernekleri.
Filistinlilerin evleri ya da arsaları nasıl istila ediliyor?
İsrail 2000 yılında çizdiği strateji ile Kudüs'te 2020 yılına kadar Filistinli nüfusu yüzde 12'ye düşürmeyi planlıyor.
İsrail, Doğu Kudüs'te Filistinlilerin evlerine, ya "Gaiplik Yasası" çerçevesinde el koyuyor ya da imarı olmadığı gerekçesi ile yapıları yıkıyor.
Bu çerçevede, 2001 ile 2014 yılına kadar bin 134 evi ruhsatsız olduğu gerekçesi ile yıktı. Bu da 21'inci yüzyılın ilk çeyreğinde İsrail'in her ay 6.25, her 10 günde bir ise 2 Filistinlinin evini yıktığı anlamına geliyor.
TRT'de yer alan habere göre, İsrail ayrıca Kudüs'te uyguladığı yüksek vergi oranları ile tarihi kentte Filistinlilerin yaşamasını zorlaştırıyor.
Filistinliler, Kudüs Belediyesinin ev yapılması için istediği yüksek vergileri ödeyemediği için ya bankalara müracat ederek yüksek faizli kredi çekiyor ya da evlerini ruhsatsız olarak yapıyor.
Gaiplik Yasası
Gaiplik Yasası, İsrail parlamentosu Knesset'te 1950 yılında kabul edildi. Yasa, 1948 Savaşı sonrası Filistin içinde veya dışına göçmüş Filistinlileri kapsıyor. Sahipleri göç etmiş arsa veya gayrimenkullerin İsrail'e tahsisini öngörüyor. İsrail bu yasa çerçevesinde yaklaşık 300 köye ve 20 bin binaya el koydu.