Çiçek sevmeyen insan yoktur sanırım. Ancak alerjik bir durumu olanlar sevseler de çok dokunmazlar.
Çiçekler en güzel ifadelerin tercümanıdır derler, o geldi aklıma..
Hastaya götürseniz şifa sayılır, moral olur; Nişan, düğün, doğum günü, tebrik gibi günlerde hep çiçek değil midir ilk akla gelen.
Doğadaki, bahçelerimizdeki gül, karanfil, lale, leylak, kasımpatı, papatya.. say say bitmezler ve ayrı ayrı birer güzellikler.. Hele o şirin ve sıcak görüntülerini süsleyen mis gibi kokuları.
.....
Benim doğup büyüdüğüm semtte hep iki katlı bahçe içinde güzel evler vardı. Evlerin bahçeleri de yaz boyunca rengarenk çiçeklerle doluydu.
Kış mevsiminde de kış çiçeklerimiz genelde "kasımpatı" olurdu.. Taa ilkokul yıllarımdan beri bu çiçeklerin güzellikleri hep de hafızamda.
Evden okula mesafedeki yol boyunca çiçekli bahçelerin bizi selamlarcasına duruşu muhteşemdi.
Okula gidiş gelişte hep böyle bir manzaranın bize refakat etmesi nasıl güzel bir duygudur ki, yaşanmadan anlatmak mümkün değil.
Sınıfa girdiğimizde, çevredeki evlerin çiçekli bahçelerinin pencereden görünüşü ayrı bir güzellik..
Okula en yakın evin bahçesinde her yıl ilkbahara doğru rengarenk laleler olurdu, kırmızı, beyaz, sarı laleler.. Bizim bahçemizde de gül ağaçları, leylaklar ve diğerleri.
Ankara'nın sevimli, şirin, temiz bir semtiydi Gazi Mahallesi.
Çiçekleriyle, mis gibi kokularıyla güven ve huzur verirdi insanlara..
O çift katlı evlerin ön ve arka bahçeleri vardı sıra sıra.. Ve hepsinin ön bahçesi mutlaka çiçekli ve hatta her birinde 2, 3 tane ağaç da bulunurdu. Arka bahçelerde ise o ağaçlar daha fazlaydı. Başkentin adeta bir doğa incisiydi Gazi Mahallesi..
.....
Ara ara o doğup büyüdüğümüz semte kardeşlerimle gider, semtte kalan arkadaşlarımızdan bir kaçını da görür ve o eski günleri yad ederiz..
Az sayıda kaldılar komşularımız. Çoğu evini müteahhite verip, satıp gitmişler başka başka semtlere..
Görüntüleri değişmiş olsalar da yollarımız, bahçe duvarlarımız bari duruyorlar. O bahçeler her ne kadar küçülmüş olsalar da..
O şirin çift katlı evlerin yerine daha büyük binalar dikmek için küçülen bahçeler, kesilen ağaçlar.. Çehresi değişmiş sokaklar bizim çocukluğumuzu da yok edip gitmiş.. Sadece o elektrik direğinin yanındaki bahçe duvarı üzerindeki çekirdek çitleyen çocukluğumuz duruyor gibi karşımızda..
Toprak, ağaçlar ve diğer bitkilerin yerlerini hep çok katlı taş binaların aldığı, çarpık yapılaşmanın olduğu farklı bir dünyaya dönmüş; adeta grileşmiş bir görüntü.. Çok para kazanma hırsının yarattığı o mimari kirlilik.. O güzelim bahçelere betonlar döküp hapsetmişler toprağı.. Ki yürekler acısı..
Tüm bunları görünce insan üzülüyor. Oysa çok zaman da geçmedi üzerinden.. Daha birkaç yıl öncesine kadar o eski esintiler varken, sanki alelacele çehresini değiştirmişler o yerlerin. İzlerini yok etmeye çalışmışlar o güzelim anıların..
Birçok yerde de aynı şekilde maalesef.
Her taraf taş ve beton yığınları..
…..
Çiçek ekecek bahçe bulamayınca balkonlardaki küçük saksıları bahçe yerine koyar olmuşuz.
Çok şey gibi bunlar da zamanla değişiyor..
Güzellikler anılarda kalıyor.
İnsanlar yeşil görmek için şehir dışındaki piknik alanlarında nefes alıyor.
Yukarıda bahsettiğim; bahçelerimizdeki gül, karanfil, lale, leylak, kasımpatı, papatya.. Say say bitmezler ve ayrı ayrı birer güzellikler.. diye anlattığım doğanın zenginliğini, o mis gibi konularını arıyorum ve özlüyorum da doğrusu..
Ben yine de her günümüz çiçekler gibi güzel ve hoş olsun diyorum..
Sevgilerimle..