Türkiye garip olayların yaşandığı bir döneme girdi.
Hükümetin sistemleri çökmüş.
İnsanların bağışıklık sistemleri çökmüş.
Kim kimden sorumlu,
Kim hangi yetkiyi kullanıyor belli değil.
Sağlık bakanlığı, maske ve mesafe kuralını kaldırırken,
İçişleri bakanlığı maske ve mesafe kuralının zorunlu olduğunu açıklıyor.
Kamuoyunun hafızasına, Tarımın hiç olmasına neden olan, ormanların yanmasına göz yuman bakan olarak nakşeden, Tarım ve Orman Bakanı da görevden affını isteyenlerin arasına girmiş oldu.
Ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı hazırladığı “Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” le “sonrasında rehabilite edilip eski haline getirilmek” şartıyla zeytinlik alanlar maden faaliyetlerinde kullanılabilmeye açıyor.
Her alanda bir görüş belirleyen Diyanet İşleri Başkanlığı ise bu konuda henüz bir görüş bildirmiş değilken,
Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe giren zeytinlikleri maden sahasına açan yönetmeliğe tepki gösteriyor.
Etrafımızdaki ateş çemberini ve daralmayı dahi göremiyoruz.
Aslında Akılsızlığımızın ve bilgisizliğimizin cezasını çekiyoruz hep.
Geriye dönüp baktığımızda bu ülkenin zeytinine ve zeytinyağına düşmanlık yeni değildi.
Bu ülkenin zeytin ağaçlarına ilk kötülük Marshall Planı ile başlamış.
2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketi ile, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca ABD’den ekonomik kalkınma yardımı almıştı.
ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir.
ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracatını keşfetmiştir. Marshall yardımının koşullarından biri Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır. İşte bu dönem sonrasında Marshall yardımlarıyla devreye giren plan kapsamında zeytinyağı kötülendi, ısıtıldığında kansere neden olduğu halk arasında yayıldı.
2 Kasım 1954’te orijinalı Rum olan “ Zeytinyağı yiyemem aman, basma da fistan giyemem “ adıyla bir türkü derlendi. Zeytinyağının kötülendiği bu türküde, Mustafa Kemal Atatürk'ün 'milletin efendisi' olarak adlandırdığı köylü için 'Senin gibi cahile, ben efendim diyemem' denildi.
'Basma da fistan giyemem' sözleriyle fabrikasıyla Cumhuriyet'in ilk yıllarının simgesi olan ve halkın çok sevdiği basma kumaşına ve fistan elbiselere gönderme yapıldı.
"Katı yağ/margarine mahkum edilen halk, yirmi otuz yılda bir kaşık yağa bile muhtaç hale getirildi. Basma giyen kadınlar, plastik giysilerle tanıştırıldı."
O dönemde tam olarak zeytin cenneti olan ve her yemekte zeytinyağı tüketilen Türkiye'de binlerce zeytin ağacı söküldü ve kelimenin tam anlamıyla bir katliam gerçekleştirildi.
Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından dolar karşılığı alındı ve mısırözü yağı Türk Lirası karşılığında satıldı. Ardından ilk margarin fabrikası kuruldu.
Ve günümüzde bir kararname ile şimdi yarım kalan işler tamamlanmak isteniyor.
Bunlar Kur’ana hiç bakmıyorlar mı ?
Her konuda bir diyeceği olan Diyanet İşleri Başkanlığı hiç konuşmayacak mı?
Zeytin !
Yaradan’ın üzerine yemin ettiği bir besin.
“Andolsun incire ve zeytine!“ (Tin suresi ayet 1)
Bir başka ayette açıkça kutlu / mübarek bir ağaç olarak nitelenen bir besin o.
Nur Suresi 35. Ayet ;
“Allah, göklerin ve yerin ışığıdır. Onun ışığının örneği, içinde çerağ bulunan bir kandile benzer. Kandil bir sırça içindedir. O sırça, inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın yağı neredeyse kendisine ateş dokunmasa bile ışık saçar. O, ışık üzerine ışıktır. Allah dilediği kimseyi ışığına iletir. Allah, insanlara işte böyle örnekler verir. Allah her şeyi bilmektedir.”
Peygamber Efendimizin: “Zeytinyağını yiyin ve sürünün çünkü o bereketli bir ağacın ürünüdür” diyerek övdüğü besinlerden biri o.
Yer edindiği tüm kutsal kitaplarda,
İncil’de, Tevrat’ta, Kur’an da zeytin ve zeytinyağı bolluğun, adaletin, sağlığın, gururun, zaferin, refahın, bilgeliğin, aklın, arınmanın, yeniden doğuşun, insanlık için önemli erdem ve değerlerin ve kutsallığın sembolü olmuştur hep.
Şimdi kalkacaksınız Yaradan’ın kutsal kıldığı Peygamberin övdüğü ağacı katletmenin yolunu açacaksınız.
Kökü binlerce yıla dayanan bu ağaçları katletmekle,
Bu ülkenin insanlarını da cezalandırmış olacaksınız.
Onların gelir kapılarını, geçim kapılarını da kapatmış olacaksınız.
Kararınızı bir daha gözden geçirin.
Allah’ın üzerine yemin ettiği bir ağacı ortadan kaldıramazsınız.
Bu ağaç sizi çarpar, çarpar, çarpar..
Eğer Fatih Kabrinden doğrulup da bu halinizi görecek olsa;
“Ormanlarımdan bir dal kesenin boynunu vururum” derdi.
Barışın sembolü zeytin dalına savaş açıyorsunuz.
Bindiğiniz dalı kesiyorsunuz.
Bizden söylemesi.