Herkese Merhaba.
Korona günlerinden ilk yazım bu.. Benim bu günlerdeki hastalık hikayem de diyebiliriz.
Şubat 26; Öksürük sırt ve göğüs ağrısı dolayısı ilk acile gidiş kayıtım. Tabi göğüs ağrısı deyince akciğer röntgeni ve kan tahlili öncesinde kalp grafisi çektiler. Sonuçta doktor, "üst solunum yolu" dedi; bir antibiyotik balgam söktürücü ilaç verdi, çıktık geldik, işe güce devam; henüz korona alarmı verilmemiş ülkemizde, Çin’i ve dünyayı konuşuyoruz.
Mart 14; benim geçmeyen sızılar ağrılar gitgide şiddetlenen öksürük ve akabinde başlayan nefes darlığı artarak devam ediyor. Öncesinde en erken 17 mart için aldığım doktor randevusunu beklerken, evet 14 martta tekrar onca riske rağmen gecenin bir yarısı hadi tekrardan acile koştur .
Bu defa ağızlar maskelenmiş fakat hastane de ana baba günü; çünkü Türkiye’de de korona kazan kaldırdı ve bağımsızlığını ilan etti; hükümet alarma geçti ve ilk vaka açıklandı. Haydee, bir akciğer röntgeni daha, bir iğne, bir serum bu defa sadece öksürük şurubu ve balgam söktürücü hapla eve dönüş.. O gecenin sabahında işe geri dönüş ve iş yerinde müşterilerin yanında öksürük ve astım krizine benzer yaşadığım sıkıntılı anlar; birden sandalyeye oturdum, ne konuşabiliyor, ne de kalkabiliyorum. “Abla iyi misin? Abla ambulans çağıralım mı?”.. Cevap bile veremiyorum.. Zoraki işaretle yönlendirdiğim yerden getirtilen su ve güç belâ açık havaya çıkarılışım.. Saatler gibi gelen nefes alma mücadelesi bir dakika daha sürse ölürdüm diye düşünüyorum..
İki gün sonra da göğüs hastalıkları doktoruna muayene için yine hastanenin yolunu tuttum. Sözde randevuluyuz ama kuyruksuz olur mu? İlla sokacaklar o kuyruğa sizi.. Doktor kapısına gidiyorsunuz, “falan yerde randevunuzu onaylatmanız gerekiyor” diyorlar. Oradaki kuyrukta randevu onayı yaptıracağım diye beklerken sıranız geçiyor. E zaten 182, bir gün evvel sizi arıyor, bir gün evvel mesajla onaylıyorsunuz randevuyu.. İyi de bu eziyet nedir yani? Allah gerçekten ne düşürsün ne yokluğunu versin diyorlar ya, hah işte öyle.. Hele büyükşehirde olanlara güç ve sabırlar diliyorum.
Evet muayeneden önce yine röntgene gönderildim. Röntgen makinesine sarıla sarıla kaç seferdir bir duygusal bağ oluşmuştu aramızda zaten; çok sevindi beni tekrar görünce.. Aşkla sarıldım bağrıma bastım onu yine.. Röntgen teknisyeni “Beni de ağlatacaksınız ayrılın yeter gari, hemen doktorun yanına gidebilirsiniz” dedi. Ama şöyle bir şey var, sırtınızdan solusanız da öyle çiuvvv diye röntgene de gelemiyorsunuz hemen; bir röntgen kayıt kuyruğu klasiği de var, uçurtma kuyruğu gibi..
Efendim her neyse kafanızı ütüledim. Dokturumun muayenehanesine gittim bir baktı ve hastalık öykümü falan sordu. Anlattım. Korona muhabbetinden dolayı hastanenin tam civ civli zamanı; "Doktor birileriyle konuştu" dediler.. Nöroloji kliniğine kadar dolu, hasta sayısı git gide artıyor, hatta Poliklinik girişleri hastaya kapatılacak, sade acil girişler açık olacakmış.
Pnömoni (zatürre) olmuşum.
Ben anladım da az buçuk acil doktorları koyamamışlardı teşhisi. Neyse doktorum yalvarırcasına “ilaçlarınızı yazıyorum lütfen rica ediyorum evinizden çıkmayın” dedi. “Ama hocam ben çalışıyorum” diye çıkıştım, neyse 10 gün rapor yazdı. Bir araba ilaçla yine eve döndüm.. O gün bugün evde "karantina" altındayım.. Edebildiğim kadar kendimi izole ederek iyileşmeye çalışıyorum. Lakin sevdiklerim endişeli ve diken üstünündeler. "Virüs mü kaptım" diye ki, çoğu semptomlar da onu işaret etmiyor değildi hani.. Ta ki antibiyotik ve sair ilaçlar peyderpey bitti; ben dün akşam yine öksürük ve nefes alamama yüzünden evvela 184 hattını aradım; elimi yüzümü nasıl yıkayacağım bilgilerini verdiler sağ olsunlar.. Sonra maske takıp en yakın sağlık kuruluşuna başvurun dediler. (Bilgisayar diyor bunu yani çok üzgünüm hayallerinizdeki gibi Amerikan 911 sağlık memurları çıkıp aman efendim sakın şöyle yapmayın ya da biz gelene kadar böyle yapın deyip ambulans helikopter yollamıyorlar; gerçi gelse de nereye inecek ????)
Sonra ver elini yine devlet hastanesi acil servisi.
Olay yeri bandı çeker gibi danışmaya bant çekmişler; ben deyim 25 cm siz deyin hadi 50 cm. eninde.. Bayağı izole ve koruma var. Kaydımı yaptırdım; klasik geçmişimi sordular yine, yani hastalık öykümü.. Ya, nefesimi çevirip anlatamıyorum bile, araya işaret dili katmak zorunda kalıyorum. Sonra acil doktoru soruyor, “yurt dışı öykünüz var mı, umrecilerle temasınız oldu mu?..” Dedim ki, “yok hocam ama benim çalıştığım yere elli çeşit yabancı müşteri geliyordu”.. Hala “bi temasınız oldu mu” diyor.. “La havle” çektim içimden ve “hocam öksüren aksıran bi dolu insan.. Sadece temasla mı bulaşıyor bu, niye o zaman evimizde kalıyoruz..” dedim.. “Buraya da geliyorlar ben de buradayım” diyor. Diyemedim ki “hocam siz de benim gibi olsanız, bu kadar rahat konuşabilecek misiniz?..” Hasta halimle, “pes yani pes, ne olacaksa olsun artık, şu an nefesim normale dönsün de.." dedim kendi kendime.. “İzoleye mi yatıralım" dediler, "Yok normal müşahedeye” dedi ve akciğer tomografisi istedi, yine kan tahlili vs..
O arada şüpheli bir hasta varmış tomografide. “Hasta geliyor çıkmayın” diye seslendi birisi; panikledik ve içeri kaçtık koridordan. Şüpheli hasta bir teyze; pardösü ve ağzında maskeyle, son derece izole bir şekilde koridordan tek başına gideceği yere geçti. Sonra ben geçtim, ağzımdan burnumdan hava verdiler. Serum vs. Tomografi odası boşalınca da tomografi çekildi. Doktorun yanına gittik bu arada, “niye geçmemiş bu o kadar tedaviyle, Hoca çağırmadı mı sizi, kontrole çağırırdı o” dedi. Hocanın yoğun olduğunu ve unutmuş olabileceğini söyledim.
Aldık bir çanta ilaç daha ve 5 gün de raporu uzattı.
Velhasıl dostlar test mest hikaye, bu kadar ağır semptomlara göre bana yapılmayan test kimseye yapılmaz.. Eğer bir “Fatih Terim” falan değilseniz ve çok paranız yoksa, kendinizi korumanızdan başka çareniz yok.. İşte bunun için yazdım tüm bu maceraları.. Test mest hikaye..
Sağlık bakanımız dedi ya “bu hastalığa karşı elimizde büyük bir koz var yakalanmamak!..”
YANİ NE YAPIN YAPIN YAKALANMAYIN! Tabana kuvvet kaçın. Yakalananlara da Allah’tan şifa!.. Az gelir diyenlere üfürükçülerden bol şifalı tükürükler.. Tarikat şeyhlerinden atom bombası gücünde imhalı dualar.. Bana da işte havamızı suyumuzu aldık geldik akşam akşam yine; siz dostlardan dua bekliyorum, yapacak bir sey yok.. Allah alyuvarlarıma, nötrofillerime, monositlerime, makrofajlarıma, beyaz kürelerime ve bilumum savaşçı asker hücrelerime de güç kuvvet versin; hepsine ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum??.. Elimizden gelen budur.
(Ha bu arada sordum hemşireye vaka var mı diye “evet vakalar var” dedi)
Bulaşıp yakalamayın işte. Sağlık Bakanının dediği gibi “elinizdeki yakalanmama kozunuzu kullanın (!).." Bu kadar net..
YAZININ DİBİ: Bu geberesice virüs sayesinde hapishanedeki mahkumların hissettiklerini duyumsuyorum kaç gündür. Sevdiklerimize sarılmanın dokunmanın kıymetini; kuşlar cıvıl cıvıl uçuşurken, bahar tüm coşkunluğu ile bezemişken yurdumuzu.. Kim bilir bir daha belki görme ihtimalimizin olup olmadığını bilemediğimiz; hani özlemle yolunu beklediğimiz sevdiğimizin, otobüsten inmeden transit geçip gitmesi gibi bir şey bu.. “Baharı görmeden yaz geldi geçti” diyor ya şarkıda; O kadar çok şeyin kıymetini bilmeden hakkını vermeden tüketiyoruz ki bu yaşamı; işte Karun kadar zengin olsan ne fayda. “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” (Kanuni Sultan Süleyman)..
Tüm insanlığa barış içinde iyilik, sağlık diliyorum.
Sevdiklerinizle sağlık selamet içinde olun efendim..