Her konuda konuşan, hatta ülkemiz dışında olan olaylara karşı da hassas olan ve hemen tepki veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefet lideri olan Kemal KILIÇDAROĞLU’na yapılan hain saldırı ile ilgili olarak olayın üzerinden tam 24 saat geçtikten sonra açıklama yaptı. Üstelik bunu çok önemsiz bir olaymış gibi Twitter hesabından yaptı. Erdoğan, sosyal medya hesabında, Çubuk'ta şehidimizin cenaze töreninde istenmeyen olayların meydana geldiğini, Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik protestoların şiddet eylemine dönüştüğünü, olayın tüm boyutlarıyla soruşturulma olduğunu, şiddeti asla tasvip etmediklerini, şiddetin ve terörün her türüne karşı olduklarını ve kimsenin Türkiye'nin huzur iklimine zarar vermesine müsaade etmeyeceklerini yazmış. Gerçekten bu açıklamanın ne kadar samimi olduğunu Twitter hesabı üzerinden yapılmasından zaten anlıyoruz.
Küçük ortak Bahçeli ise hemen sahneye çıktı ve “yüzde 9,83 oy aldığın yerde ne işin var?” ve “O adama yumruk attıracak kadar ne yaptın sen Kemal Kılıçdaroğlu?” vb. gibi akla, mantığa ve vicdana sığmayan açıklamalar yaptı. Tek kelimeyle yazıklar olsun demekten başka şey diyemiyorum. Siyasette, siyasetçi de bu değildir.
Türk Ceza Kanunu, suç ve suçluyu övmeyi bir cezai müeyyideye bağlamıştır. İlgili maddede, failin işlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen övmesi gerekmektedir. Aynı şekilde işlenmiş olan bir suçun failinin veya kanuna uymayan kişiliğinin, sırf suç işlemesi sebebiyle övme hali de cezalandırılma gerekçesidir. Çünkü suç işlemiş olan kişinin övülmesi halinde, aslında bu kişi aracılığıyla işlenmiş olan suç övülmektedir. Ancak burada Bahçeli’yi kurtaran husus henüz işlenen suçun ve suçu işleyen failin mahkemenin kesinleşmiş hükmü cezalandırılmamış olmasıdır. Bir siyasetçinin söz ve davranışlarıyla topluma örnek olması beklenirken, toplum vicdanında ve Türk töresinde yeri olmayan bir davranış övülmektedir.
Diğer taraftan bu olaylar ile ilgili birinci derecede sorumlu ve tedbir alması gereken kişi olan İçişleri Bakanı Süleyman SOYLU, muhalefeti şehit cenazelerinde protokole almayacağız, sizde aranıza almayın diye halka çağrı yaparak olayların hazırlayıcısı oldu. Bunun da aslında Türk Ceza Kanununda yeri var, madde 38’de “Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.” demektedir. Bu olayı gerçekleştiren kişiler bu cesareti nereden almışlardır? Maç veya konserde bile alınandan daha basit güvenlik tedbiri alınmamış ve KILIÇDAROĞLU linç tehlikesi atlatmıştır.
Eskiden Ankara’da Şehit cenazeleri Kocatepe Camisinden kaldırılırdı. Burada Erdoğan yuhalandığı için halk artık camiye alınmadığı gibi daha sonra da, şehit cenazeleri ve töreni halkın kolayca ulaşamayacağı protokol camisi olarak ifade edilen yere taşındı. Şehit cenazesinde bu tür olaylar olmaz diye tepki gösterenler, geçmişi unutmuşlar sanırım.
Size birçoğunuzun bildiği ancak bu olayın aklıma getirdiği bir kısa öyküyü aktarayım:
Bir gün şeytan bir bahçede geziyormuş. Bir bakmış ilerde ağaca bağlı bir eşek var, gitmiş eşeğin ipini çözmüş. Eşek boşta kalınca tarlaya girmiş, başlamış ekinleri yemeye.
Çiftçinin karısı gelmiş, bir bakmış eşek ekinleri yiyor, çifteyi kaptığı gibi eşeği vurmuş.
Sese eşeğin sahibi gelmiş. Sen ne yaptın, ne ettin derken, kavga kıyamet kopmuş ve çıkan tartışma sonucu eşeğin sahibi, kadını vurmuş.
Bu sefer de sese çiftçi gelmiş, bir bakmış karısı kanlar içinde yerde yatıyor, tabi ki gözü dönmüş ve o da çekmiş silahını, eşeğin sahibini vurmuş.
Ortalık kan gölü olmuş, şeytan uzaktan olanı biteni izliyormuş.
Bunu gören biri şeytana demiş ki: "Ah şeytan ah, sen ne yaptın?"
Şeytan gülmüş ve demiş ki: "Eşeğin ipini çözmek dışında, ben ne yaptım ki?"