Bir Bulgar Edirne’ye gelmiş 1.000 dolar bozdurmuş 17.500 TL almış.
Akşam otelde kalmış, yemiş, içmiş bir de eğlenmiş.
Ertesi gün alışverişini yapmış ve dönerken cebinde kalan 12.500 TL'yi tekrar dolara çevirmiş. Cebinde kalan 12.500 TL ile 1.000 dolar almış ülkesine geri dönmüş.
Şimdi bu probleminin sorusu şu:
Bu arkadaş 1.000 dolarla geldi, 1.000 dolarla gitti.
Onun yiyip içtiği 5.000 TL'yi kim ödedi ?!
Nassı problem ama?
Bu olmaz mı diyorsanız, o zaman Türkiye’yi tanımıyorsunuz.
Sayın Cumhurbaşkanı biz ülkeyi Nass’a göre yönetiyoruz mealinde şeyler söyleyince dolar 18 TL civarını gördü.
Tasarruf yapabilecek maddi imkâna sahip olan bir grup; mevduatlarını bu konuşmadan sonra altın, Dolar ve Euro’ya çevirdi. Altın, Dolar ve Euro bu konuşmadan sonra tarihi zirvesini yaptı.
Tasarruf etme imkânına sahip olmayanlar ise, biz dolarla mı maaş alıyoruz diyerek rahatladılar. Zira asgari ücret 4.250 TL olmuştu. Ekmeğin, sütün hele akaryakıtın kaç TL olduğunun hiç bir önemi yoktu.
Altın, Dolar ve Euro’nun yükselişinden sonra, kendisi ekonomist olan Tayyip Bey ekibini toplayarak bir dizi ekonomik tedbir paketi açıkladı.
Buna göre tasarruflarını TL’de tutan veya çeviren mevduat sahipleri, eğer vade sonunda Altın, Dolar ve Euro’dan daha az kazanırlarsa, farkını devlet hazineden karşılayacak.
Ne kadar dâhice bir buluş ve mükemmel bir çözüm…
Bu parayı kim verecek?
Devlet…
Nereden verecek?
Hazineden…
Bu paranın kaynağı nedir?
Vatandaştan alınan vergiler…
Bu karar yürürlüğe henüz girmedi ve Dolar şu anda 12.50 TL’den işlem görüyor. Önümüzdeki dönemde tasarruf sahipleri paralarını bankada TL mevduatına çevirirse ve Dolar yeniden 18 TL ve üzerini görürse farkı devlet ödediğinde, faizi aynı kalmış mı kabul edeceğiz?
Kısaca devlet fakirden aldığını zengine verecek, zenginin malı züğürdün çenesini yormaya devam edecek.
2022 yılının kahve falına bakarsak:
*İşçi, şu anda bile eriyen 4.250 ile yılbaşından sonra nasıl geçineceğinin hesabını yapacak. Aynı problemi emekli ve memurda yaşayacak.
*İşveren, üretim maliyetlerini sabit tutabilmek için, işçiye 4.250 TL (işverene maliyeti 5.398 TL)’yi vermemek için kaç işçi çıkarabileceğini düşünecek.
*Tasarruflarını TL mevduatı veya Altın, Dolar ve Euro’da değerlendiren zenginler ise bu dönemi çok rahat geçirecek.
*Bu riski üstlenen devlet (aslında bizler) ise işler ummadığı gibi giderse TL mevduatlarına fark ödemek zorunda kalacak.
Kendisi ekonomist olan cumhurbaşkanı, bu tedbirlerle faizin artmayacağını, enflasyonun yükselmeyeceğini, üretim ve istihdamın artacağını düşünüyor.
Bu problem nasıl çözülecek, bekleyip göreceğiz…