Gün geçmiyor ki ülkemizden bir ekonomist daha çıkmasın.
Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Osman Uzun, uyguladıkları yüzde 48'lik et zammının gerekçesini açıklamış:
“Bizim fiyatlar çok düşüktü. Bu nedenle çok uzun kuyruklar oluşuyordu. Bu nedenle biz fiyatı artırdık.”
Ülkemizden çıkıyor bunlar. Gurur duyuyoruz. Bunların sayısı bürokrasi de sürekli artıyor mu, bana mı öyle geliyor?
Arz-talep dengesi değil, fiyatları meğerse kuyruk uzunluğu belirliyormuş.
Neden? Çünkü bunlar varlık kuyruğu? Yersen ve sıra gelirse 1 kg kıyma alırsın.
Eskiden fakir bir ülke de olsak, şunu söylerdik: Türkiye’de kimse açlıktan ölmez!
Çünkü gıdada, dünyada kendine yeten 7 ülkeden birisiydik. Ya şimdi? Rusya-Ukrayna savaşı sayesinde herkes öğrendi ki, buğday ve ayçiçek yağı gibi temel gıda maddelerini dahi bu ülkelerden alıyoruz.
Dünya gazetesi yazarı Ali Ekber Yıldırım'a konuşan, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Osman Uzun, açıklamasının devamında “Yine de piyasaya göre yüzde 15 daha düşük bir fiyat var. Karkas etin fiyatı 80 lira olmuş, bizim 56 liradan kıyma satmamız zaten mümkün değildi… Alım fiyatında da bir artış yapmamız gerekiyor. Bunun için çalışmalar yaptık. Hem Sayın Bakanımıza sunduk hem de Fiyat İstikrar Komitesi‘ne sunduk. Oradan çıkan karara göre alım fiyatında da artış olacak. Biz de zaten ihtiyacımız olan eti piyasadan kesilmiş et olarak alıyoruz. Bu konuda dijital - elektronik bir ihale açıyoruz. Kilosunu 78 -79 liradan et alıyoruz." ifade etmiş.
Yanlış tarım ve hayvancılık politikaları bizi bu noktaya getirdi. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan üretici maliyetleri arttığında, bunu kendi fiyatına yansıttığında, hükümet hemen bu ürünleri ithal etme yoluna gitti, böylece fiyatları düşüreceğini zannetti. Bu yanlış ithalat politikası kendi kendine yeten 7 ülkeden birisi olan Türkiye’de tarım ve hayvancılığa adeta bitirdi.
Maalesef ekonomi eğitimi 6 ayda alınmıyor. Önce lisans eğitimi için 4 sene üniversitede okuyacaksınız, sonra 2 yıl yüksek lisans ve arkasından 2-3 yıl doktora eğitimi sonunda belki kendinize ekonomist diyebilirsiniz. Makro ve mikro ekonomi farklı mantıklara sahiptir.
Mesela bir ara et fiyatları yükseldiğinde Sırplardan karkas et almıştık hatırlayanınız var mı? Konuyla ilgisiz ama, meğerse adamlara Sırp kasabı dememizin haklı gerekçesi olduğunu da bu sırada öğrendik!
İşte o Sırp kasaplarından aldığımız etler yüzünden bugünkü kuyruklar var.
Bunu Fransa’da veya Hollanda’da yapamazsınız. Et ithal ederseniz hayvancılar ayağa kalkar ve iktidar düşer.
O günkü fiyatları tam hatırlamasam da ekonomide mantık şudur:
Senin hayvancın 40 TL’ye karkas eti malediyor diye, 25 TL’ye Sırplardan et alırsan, 15 TL kar etmezsin. Ekonominden 25 TL çıkar ve Sırpların cebine girer. Oysa kendi hayvancına 15 TL destek verirsen, o 15 TL kendi ekonomin içinde kalır. Üstelik Sırp’a dolar verirsin döviz rezervin azalır, oysa kendi hayvancına TL verirsin o para ekonomi içinde kalır. Hayvancı da bu parayı ülke içinde harcar, başka bir vatandaşın cebine bu para girer. Hatta devlet bundan yine vergi alır ve gelir elde eder.
Üstelik sen Sırptan ucuz diye 25 TL’ye et alırsan, senin hayvancın artık bu fiyatlarla başa çıkamayacağı için hayvancılığı da bırakır. Sonra işte bu kuyruklar oluşur. Sende kendini bunlar varlık kuyruğu diye, kuyruklu bir yalana inandırırsın…
Şimdi Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Osman Uzun, kilosunu 78 -79 liradan et alıyoruz diye şikâyet etmiş. Al müdürüm ne var bunda? Geçmediğimiz köprüye para veriyoruz da, fakirin yediği ete niye vermeyelim?
Dar gelirli vatandaş, devletin topladığı vergiden desteklenen et fiyatıyla, ucuz et yesin, ne var bunda?
Bahçeli ne dedi; köprüden geçmezsen, yüzerek geçersin. Ama aç kalamazsın değil mi?