İman, samimiyetle inanmak, Allah'a ve mesajına güvenmek ve uymak anlamına gelirken, içerik olarak Allah’a, Peygamberine, dinine, yaşamın içinde öğretileri üzerine bulunarak, gönülden bağlanmak anlamındadır ki buna, adanmışlık denir.
İman, adanmışlık olduğundan anlaşılması gereken, bu adanmışlığın insanî değerlerden vaz geçmek olduğu değil tam aksine insanî değerler üzerine yaşamaya başlamak olduğudur. Günümüzde algılar, iman üzerine olmanın ya sevmek, öğrenmek, araştırmak, sorgulamak, düşünmek, gelişmek gibi insanî değerleri devre dışı bırakmak olduğu ya da inanılan Allah’a uygun düşmeyecek şekilde yaşarken belirlenmiş ritüellerin yerine getiriliyor oluşudur ki her ikisi de kişinin kendisine zulmetmesi, kendisine zalim oluşudur.
Cenab-ı Allah, biz insanlara, “Düşünün, aklınızı kullanın, okuyun, gerçeği arayın” gibi Kendisinin yarattığı şekilde insanlığımızı yaşamamız gerektiğini söylerken, kendimize zarar verecek şeyleri de bildirip uzak durmamızı istemektedir. Durum böyleyken emredildiği gibi yapmayanlara bakıp, “İman, insanın insanlığını devre dışı bırakmasıdır” demek, ancak cehaletin işi olabilir. İnsan düşününce görecektir ki, Allah’ın yasakladıklarının kendisine son derece zarar veren şeyler olduğudur. Şöyle düşünelim! Allah’ın yasakladıklarını bir araya getirip bakalım.
Yalan söylemeyin, çalmayın, öldürmeyin, zulmetmeyin, öfkeyle hareket etmeyin, adaleti terk etmeyin, haksızlık yapmayın, haksız kazanç elde etmeyin, görevi ve makamı kötüye kullanmayın, yetimin hakkına dokunmayın, alkol tüketmeyin, israf etmeyin, temiz olun, cehaletten uzak durun, zina yapmayın, sözünüzde durun gibi…
Şimdi, ideolojik zehirle zehirlendiği için insanlığını devre dışı bırakmış olan kişilerin iddia ettikleri gibi Allah yok! O zaman Allah’ın emri olan tüm bunlar da devre dışı kalacak ve yapılması yasak olmayacak mı? O kişilere, “Madem Allah yok o zaman bunları yapmak serbest. O halde size bunları yapabiliriz” desek ne tepki verirler? Görüldüğü gibi Allah’ın tüm emri ve tavsiyeleri insanlığın hem birey olarak hem de toplum olarak sağlığı ve iyiliği için gerekli olanlardır. O yüzden, Allah’ın istediği şeyi hem de Allah’a inanırken yapmamak imanın gereği değil aksine imandan uzaklaşmaktır.
İman, Allah’a inanırken dünyevî çıkarlar doğrultusunda yaşayıp, emirleri reddetmek olan emrin zıddıyla hareket ederken, tavsiyeleri hiçe sayarken, işimize öyle geliyor diye sadece ritüelleri yerine getirmek de değildir. Her türlü kişisel çıkar elde etmek için ne gerekiyorsa yapılsın, Allah’ın insandan kaldırmak istediği her türlü söylem ve eylem içinde bulunulsun ama dilde bir iman kavramı, bedende bir şeklin yerine getirilişi üzerine olunca iman edilmiş olsun! Bu iman değil küfürdür. “O ayrı bu ayrı” söylemi İslam’a verilmiş en büyük zarardır. Dilinde iman, elinde Kur’an, suret ve şekil müslüman ama hepsi asıl gerçekliğini gizlemek için örtü olarak kullanılıyorsa bu iman ve peygambere ümmet olmak değildir. Namaz kılar, oruç tutar, hacca gider, Kur’an okur, dilinde sürekli Allah kelamı ve ayetleri olur lakin tüm bunlar dilde ve bedendedir. Oysa asıl önemli olan kalptir ve kalp kan pompalayan organ değildir, o yürektir. Kalp, sevmeklik, zikretmeklik, hizmet etmeklik gibi yaşamsallığın merkezi olan öz benliktir. Kalbinde dünyanın kiri, zalimlik, emmare, şirk, haset, öfke, küfür, gurur, kibir, yalan, sahtekârlık, zalimlik, dolandırıcılık, para, makam, mal yani Allah’ın uzak durun dediği ne varsa biri ya da hepsi olanlar ancak ve ancak kendilerini kandıran ve kendilerine zalimlik yapan küfür ehlidirler.
Onlar, imanı dilindeyken parası kalbinde olanlardır.
Onlar, Allah’ı yedek ilah yapıp ilah diye paraya tapanlardır.
Onlar, tüm imanî değerleri hiçe sayıp cebindekine kul köle olanladır.
Alnı halıya değen ama para sahibine, makam sahibine, güç sahibine secde edenlerdir.
Onlar, asla iman üzerine olmayıp aksine imana en büyük zararı verenlerdir çünkü onlara bakıp imandan uzaklaşanların tümünün vebalini boynunda taşıyanlar onlardır.
Onlar, gelip geçici olan dünyalıklar peşinde yaşayıp ömürlerini sahteliğe, yalana, zulme, Allah’a isyana heba edenlerdir.
Bakınız, bir insanın sevdiği, zikrettiği, muhabbet ettiği, değer verdiği, hizmet ettiği, önemsediği, her şeyin üstünde gördüğü şey neyse, o kalbinde olandır, secde ettiğidir, taptığıdır. Bu tip zihniyeti benimseyip bu zihniyete göre yaşayanlar hiç şüphesiz münafıklardır. Cenab-ı Allah, Nisa suresi 18. Ayeti kerimede,
Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca; “Ben şimdi tövbe ettim” diyenlerle, kâfir olarak ölenler için, kabul edilecek tövbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırladık.
buyurarak gerekli dikkati çekmektedir. Allah’ı yaşamın dışına atanlar, insanî değerini Allah’a kulluk yerine para için kullanarak paraya kul olanlar, kendi münafıklıklarını imanî değerle örtüp insanları kandıranlar en büyük sahtekârlardır, iblisin yolunda olanlardır. Mümin suresi 85. Ayeti kerimede,
Ancak, azabımızı görünce, inanmalarının kendilerine hiçbir faydası olmamıştı. İşte, öteden beri Allah'ın kullarına uyguladığı yasası budur. O durumda inkâr edenler kaybedeceklerdir.
denilerek bu zihniyeti yaşayanlara son bir uyarı yapılmaktadır.
İman, adanmışlıktır! Adanmışlık, insanın bir amaç edinip amacına doğru bütün duygu ve düşünceleri ile yoğunlaşması ve o amaç için yaşamanın, yaşamın tek anlamı olarak görmesidir ki bu amaç Allah’ın razı olduğu kullardan olmaktır çünkü ölüm gerçektir ve bir gün öleceğiz, Allah’ın huzuruna döneceğiz. İşte o zaman yüzümüz imanî değerlerle nurlanmış bir halde olmalıdır. Adanmışlık, imanî değerle insanî değerleri birleştirmek sonucu Allah’a kulluk yapmaktır ki kulluk, zulmaniyetin terki Rahmaniyetin bizde devreye girmesi, emirlere uymak, yasaklardan uzak durmak, tavsiyeler üzerine insanlığımızın hakkını vererek yaşamaktır.
İşte iman, insanlığımızı ancak Allah’a kulluk içinde sürdürürken yaşam için gerekli olan beşerî sorumluklarımızı yerine getirmektir. Bunun için gerekli olan dünyalıkların cebimizde olmasında mahsur yoktur ama para cebinde olurken Allah kalbinde olmalıdır. Bizim için önem seviyesinin değişmesiyle, değer verişin değişmesiyle, Allah ile para yer değiştirir de para kalpte, Allah cepte olmaya başlarsa işte o zaman kendi felaketimize yönelmişizdir.
İman, sevilenin Allah, zikredilenin Allah, güvenilenin Allah, secde edilenin Allah, değer verilenin Allah, önemli olanın Allah olmasıdır. İman, Allah’ın Kendisine inanlara emri olan, dünyada yaşarken kendimizde ve her yüzde Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet edip bu şehadet üzerine yaşamaktır. Henüz şehadeti Allah’tan başka ilah olamadığı gerçeğine olmayanların ilahı neyse, yaşantıları onun üzerinedir, onun kuludurlar.
www.ozkangunal.com
ozkangunal@ozkangunal.com