Cenab-ı Allah, Yunus suresi 56. Ayeti kerimede,
Hayat veren de ölümü takdir eden de O'dur ve sonunda hepiniz O'na dönmek zorundasınız.
buyurarak, “Bana döneceksiniz” diyor, dolayısıyla mecburiyetten döneceğiz huzura. “Biz senin yanına gelince sen bizi orada da cennetine koy. Sen, “Ancak” dediğin halde benim bu kulluğumu senden gayrılara, gelip geçici dünyalıklara yöneltip onlara kulluk yapıyor oluşumun yanında, gerçek kulluğumu onlara yaparken, sahte ve yapmacık olan, tamamıyla çıkar ve menfaatimden kaynaklı, ama adına kulluk dediğim oruç tutuşumu, namaz kılışımı, hacca gidişimi Kendine kulluk olarak kabul et de beni cennetine koyuver. Bunlarla yetin Sen, ben bunlara kulluk diyorum Sen de kulluk say” riyakârlığı ve münafıklığı yapılıyor dünyada kendisine Müslümanım diyenlerce. Allah’ın istediği iman bu mu? Allah’ın istediği kulluk bu mu? Tevhit bu mu? Erlik bu mu? Erkek olmanın erlikle ne alakası var! Vallahi Allah buna erlik de demiyor, kulluk da demiyor, iman da demiyor. Demediğini nereden biliyoruz?
Peygamber Efendimiz varlığıyla evreni şereflendirmek için tenezzül ederek dünyaya geldiğinde ve İslam’ı tebliğ etmeye başladığında tüm bunlar zaten şekil, suret ve ritüel yönüyle vardı. O zaman Allah bunlara kulluk demiyor, Allah bunlara erlik de demiyor, Allah bunlara iman da demiyor tevhit de demiyor. Ebu Cehil Peygamber Efendimize, “Sen bizim inancımıza ve ibadetlerimize şirk diyorsun” dedi. Peygamber Efendimiz onlara, “Sizin imanınız da şirk, ibadetleriniz de şirk, kulluğunuz da şirk. Siz Allah’a ortak koşuyorsunuz. Allah’a ortak koştuğunuz halinizle Allah’ın kulu değilsiniz” dedi. Allah’ın emirlerine nefsin öyle istediği için karşı çıkarak yapılan ibadetler müşrikcesine olduğundan kulluk değil Allah’a küfürdür. Allah, senin kulluk dediğinin, iman dediğinin neresinde, erlik bunun neresinde! Sen ne için yaratıldın? Bunu görelim önce. Yaptığımız şeyin içerisinde erlik yoksa, verdiğimiz ikrara sadakat yoksa Allah bunun neresinde?
Allah o erliğin içindedir, erlik ise ikrara sadakatle kulluktur, kulluk da sevmektir, zikretmektir, muhabbet etmektir, hizmet etmektir, o ilahî aşkı yaşamaktır. Haram ve yasaklara uymaktır. Allah akılda ilim, dilde kelam olarak bulunuyorsa ama gönülde aşk olarak yoksa gayıptadır. Erlik gönüldeki aşk boyutuna giriyor. Niyazi Sultan,
“Savm u sâlât u hac ile sanma biter zâhid işin,
İnsân‐ı Kâmil olmaya lâzım olan irfân imiş”
diyor. O irfan diye zikredilen erliktir, insan-ı kâmil olmaya lazım olan erliktir diyor. “Savm u salat hac ile işin biter zannediyorsun da sen o erlikte yoksun” demek istiyor Sultan. Biz de erkek olduğu için kendisini er zanneden ve bu zan üzerine bulunduğu için de kadınlara Allah’ın kulu olma nimetini çok gören, kadınları Allah’ın kulu olmaktan mahrum eden, Allah’ın adaletini hükümsüz bırakan, dinsiz ve imansız ama din ve iman benim diyen o yobaz, cahil zahitlere soralım, “Allah’ı seviyor musun?” “Tabi ki seviyorum” diyecekler. İkiyüzlü riyakâr, birisi kalkıp sana seni sevdiğini söylese o sevgiye ispat istersin. “Beni seviyorsa benimle ilgilenmeli, beni zikretmeli, bana muhabbet etmeli, bana hizmet etmeli, bana hediyeler almalı, beni şımartmalı, beni yüceltmeli, beni methetmeli, ne yaparsam yapayım hepsinden razı olmalı” dersin. Sevginin beklentisi olarak bunları istersin. Hani Allah’ı seviyorum dedin ya bakalım seviyor musun? Her şey dilinde olan ikiyüzlü sahtekârlar. Allah’ı değil parayı, mevkiyi, makamı zikrediyorlar, üç put. Muhabbetleri de Allah değil para, mevki, makam, güç. Allah’a hizmetin var mı? Görev ve borç olarak nitelendirdiğin ve çıkar ve menfaatin gerektirdiği için günde beş kere yaptığından bahsetmiyoruz. Sen onu mecburiyetten yapıyorsun. Allah cenneti cehennemi kaldırsa onu yapar mısın? Yapmazsın, o değil hizmet. Hizmetleri paraya, mevkiye, makama, güce. Değer verdiğin ne? Hani seni seviyorum diyen için sana değer versin istiyorsun ya! Değer verdiğin para, mevki, makam, güç. Yani kulluğun Allah’a değil kulluğun Lat, Uzza, Menat’a. Bu nasıl sevgi. Erliğin içinde Allah’a sevgi, zikretmek, hizmet etmek, muhabbet etmek, hak üzere olmak var. Bakalım şimdi Hak üzere misin değil misin? Camide namaz kılmak değil hak üzere olmak, o senin mecburiyetin söyledik az önce. Yaşamın içinde hak üzere olmak nedir? Hakk’a göre doğru neyse o doğru üzere olmaktır. Hakk’a göre doğru neyi gerektiriyorsa onu yapmaktır. Er olmayı yani Hakk üzere olmayı Hz. İbrahim’de görüyoruz, Hz. Peygamber’de görüyoruz, Hz. Fatıma’da, İmam Ali’de, İmam Hasan’da, İmam Hüseyin’de görüyoruz. Bakalım şimdi yaşantımızın içinde çıkar ve menfaatin neyi gerektiriyorsa orada mıyız yoksa Hakk üzere adalette miyiz?
Devam edecek