Mümin dediğin, İslam’ın ona lütfettiği, ziynetlemiş olduğu o kutsî değerlerin kendisinde görüldüğü kişidir. Onun bireyliği, “Ben” dediği şahsiyeti değildir. Bir gün Allah dostu Efendibaba, “Mürşitler Allah’ın zikrini telkin eder, zikrine hizmet eder” demişti. Talip zikirdir, talip edeptir, erkândır, hizmettir, aşktır. Zikrin Allah’a ulaşması, aşkının Allah’a ulaşması, namazının, orucunun, ibadetlerin Allah’a ulaşması müminin Allah’a ulaşmasıdır. Zikri, ilmi, seyri, keşfi, mümini Allah’a ulaştıracak olan nedir? Er olmaktır. Derler ki, “Cuma’nın şartı er olmaktır. Er olmayan Cuma namazı kılamaz” Biz de diyoruz ki, “İmana ait bütün değerlerin şartı er olmaktır, sadece Cuma’nın değil” çünkü er olmayanın ibadeti Allah’a ulaşmaz, Allah’a ulaşmayanın da Allah’ın katında değeri olamaz. Eğer er olmadan yapılanın Hakk katında geçerliliği olsaydı, yaptığıyla Hakk’a ulaşırdı. Hakk’a ulaşan var mı?
Bir gün şöyle bir örnek vermişti Efendibaba. Kaç yüz yıldır var Bursa’da ki Ulucami? Ortalama altı yüz yıl. Altı yüz yıldır Ulucami’de Hoca oldu, müezzin oldu, cemaat oldu binlerce. Kaç tanesinin türbesi var? Hiç birisi anılmıyor. Kimlerin türbeleri var Bursa’da? Somuncu Babanın, Üftade Hazretlerinin, Aynalı Babanın, Göbek Atan Dedenin, Emir Sultan Hz’nin. Ne oldu bu Ulucami’nin hocalarına müezzinlerine, mangalda kül bırakmayan dini imanı sahiplenip, din iman benim diyenlere! Bugün bilinenlerin, anılanların tamamı Allah’ın dostluğuna ulaşmış olanlardır. Allah’a ulaşmayanın Allah katında değeri yok ki Allah ona bir değer versin. Bugün bilinen ve anılan, değer verilip örnek alınan o Allah dostları, Allah onlara değer verdiği için insanlar tarafından değer görenlerdir. Allah’ın değer vermediği hiçbir şey değer göremez. Kenarda köşede ufacık bir cami değil bu Ulucami. Kaç hocanın ismi anılıyor bugün! Allah’ın değer verdiklerinin isimleri biliniyor. Çünkü onlar Allah’a ulaşmayı başarabilmişler. Allah da onlara değer vermiş, sevgi vermiş, “Dostum” demiş. Kastımız şahıslar değil, zihniyettir bunu bilelim. Cami hocalarının, müezzinlerinin, cemaatinin inançları, imanları, oruçları, namazları, hacları ne oldu? Er değildiler, Hakk’a ikrar vermediler ya da verdikleri ikrar üzerine olmadılar, erliği oluşturamadılar, erliği hak edemediler de ondan. Her şeyin özünde erlik vardır. Er olabilirsek o erlik bizi Hakk’a ulaştırır ve bizi değerli kılar. Biz İslam içinde, müminlik üzerine er olmak için bulunuyoruz. Er olmaya ikrar verdik ve er olmak için ne yapılması gerekiyorsa onun gayretindeyiz. Cenab-ı Allah gayretimizi arttırsın. Bizim zahir ulemaya bakarsan onlar imana ait her şeyi kendileriyle sınırladıkları için ve kendilerine göre yorumladıkları için kendilerini iman üzerine, Hakk üzerine, doğru olan neyse o doğrular üzerine göstermeleri gerektiğinden kendi mevcut hallerini doğru olarak sunarlar. Çünkü iddia ettiği şey iman üzerine olmak. Bununla besleniyor, o zaman kendi mevcut hallerini iman üzerine olmak diye sunarlar insanlara ve insanlardan da bunu beklerler.
Zahir ulemaya bakarsak er olmak doğuştan, bedenen erkek olmak. Şimdi bu Allah’ın adaletine aykırı değil mi? Allah’ın kulum diye zikrettiklerinden olmak için, Cuma’nın kılınması gerekiyor mu? Hatta üç Cuma üst üste namazı kılmayan dinden çıkmıştır deniliyor. O kadar önemli, o kadar ciddi. Allah’ın kulu olabilmen için o Cuma’yı kılman gerekiyor. Er olmadan da Cuma namazı kılınamaz. Er olmayı da erkek olmak yaptılar. Kadınlar ne yapacak? Onlar Allah’ın kulu olamayacaklar mı? Karşımıza çıkan sonuç bu oluyor. O zaman kadınlar hiçbir zaman Allah’ın kulu olamazlar. Bu Allah’ın adaletine aykırıdır. Kadın doğuştan er değil ne yapacak o zaman. İşte cahil ama âlim gözüken yobazların kendilerine göre uydurduklarıdır bunlar. Allah’ın adaletini devre dışı bırakıyorlar. Kendilerine göre uydurmalar üzerine bulunup, o uydurmaları da insanlara dinin gereği diye anlatıyorlar. Yazık!!!
.....
Yazının devamı için tıklayınız
.....