Kurban sözcüğü, Arapça bir kelime olup "yaklaşmak" anlamındadır. Dini terim olarak ise, Allah'ı razı etmek, ona yaklaşmak için yapılan her türlü iyi ameli kapsayan infakın fedakârlığın adıdır. Maide 27.
Ahkaf 28’de de, Allahtan başkası için, gözünde yücelttiklerine yakınlık sağlama rızasını kazanma amacıyla fedakârlık yapmayı da, kötü yönde reddedilen kurban olarak nitelendirilir.
Bildiğimiz anlamda Kurban kesmek konusu müminler üzerine bir emir mi, değil mi, ümmetin âlimleri arasında tartışma konusu olmuştur. Mesela Hanefi mezhebinde kurban vacip iken, Şafi mezhebine göre sünnet kabul edilmiştir. Allah Resulünün uygulamasına baktığımızda "Nebi as.'nin Hac'da oraya gelenleri doyurmak amaçlı kurban kestiği" bilinmektedir.
Müslümanların nerede ve ne amaçla hayvan keseceği, Hacc Suresi’nin 34-36. Ayetlerinde açıklanmıştır.
Hacc 37’de de “Onların eti kanı Allaha ulaşmaz. Ulaşan, ancak takvanızdır” diye de uyarılmaktadır.
Ayetten anlamamız gereken zaman ve şartlara göre Allah rızası için bir yoksulun ete ihtiyacı varsa imkân ölçüsünde bir hayvan verileceği gibi, hayati ihtiyacı farklı ise ona göre giderilmesi gerektiğidir.
Yüce yaratıcımız Ali İmran 92’de, “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe asla iyiliğe eremezsiniz” demektedir..
Kurban ifadesini kapsayan bütün ayetlerin vardığı yer "insanın başkası lehine sevdiği şeylerden yaptığı fedakârlıktır.."
Allah'a yakınlığını isteyenlerimiz; eskilerinden, ıskartalarından, satılmayanlardan, gözünde pek değeri kalmamış varlıklarından değil, verirken içinin acıdığı sevdiğini en değerlilerini “al sana kurban olsun” duygusuyla vermesi gerekir. Eftal olan Kurban budur.
Kurban ifadesinin hayvan kesimi ile özdeşleştirilmesinin sebep nedir?
Kuran dışı kültürleri dinde kaynak kabul edenler öncelikle bir kabulü benimser din edinirler. Sonra bunu Kur'an’da ararlar.
Kabulleriyle ilgili anlam benzeşeni bulamasalar bile kelime benzerliği, aynı kelimenin farklı anlamlarından yola çıkarak ayetleri tefsir edip kabullerini kurana söyletir, hüküm çıkarırlar.
Buna da imkân bulamazlarsa, "Bakınız! Dinde şunlar, şunlar var ama bunlar Kuran’da yoktur" diyerek "Kur'an eksiktir. Yetersizdir.." diye de eklerler. Allah'a iftira atarlar. Bu metodu kullanan din adamlarından bazıları hayvan kesme ile ilgili Yahudi kültüründen geçme bir rivayeti esas alırlar. Sanki "İbrahim as.'a oğlunu kurban etmesi emredilmiş, oğlu da buna rıza göstermiş, şeytan oğlunu aldatmaya çalışmış, oğul şeytana dinlemeyip taşlamış, İbrahim as. oğlunu yatırmış keseceği sırada Allah ona koç göndermiş, İbrahim de oğlu yerine bu hayvanı kurban etmek../.."
şekliyle anlatılmaktadır.
Peki de "Masum bir insanı öldürmek tüm insanlığı öldürmektir" diyen ALLAH, bir babaya "oğlunu benim için kes, öldür" der mi?
Bu hikâyenin delillendirmesini de Sâffât Suresi’nin 83-113. Ayetlerindeki anlatıma dayandırırlar. Oysa 100'den 107'ye kadar olan ayetlerde anlatılan olay, 106'ncı ayette de açıklandığı gibi bir beladır, yani denemedir, sınavdır. Bu sınav, Allah'ın emri olarak değil, İbrahim'in rüyası bağlamında gerçekleşmiştir. Bu sınavla Allah'a olan bağlılığın ne denli güçlü ve samimi olduğu; bir babanın oğlunu dahi feda edecek boyutta bir teslimiyet ortaya konmaktadır. Yoksa Allah'ın İbrahim'e oğlunu kurban etmesi gibi bir emri yoktur. Bir kimsenin en çok sevdiği bir varlıktan bile tereddüt etmeden vaz geçmesinin teslimiyeti anlatılmaktadır. Allah ise bu teslimiyeti bir kurbanlıkla karşılamıştır. Üzerinde durulması gereken İbrahim'in oğlunu kurban etmeye niyetlenmesi değil, teslimiyeti ve Allah'ın bu teslimiyete verdiği karşılıktır. Bu ayetlerin bu olay üzerinden verdiği mesaj Allah'a teslimiyet ve sadakattir. Yoksa Allah'ın nedensiz olarak bir cana kıyılmasını istemesi düşünülemez. Bu tarz bir düşünce Allah'a atılmış en büyük iftira olur. Ayetler incelendiğinde bu olayların kurbanla herhangi bir ilgisinin olmadığı görülmektedir
Bazı din adamları Kurban kesmeye delil olarak Mâide Suresi’nin 27-31. Ayetlerindeki "iki âdemoğlu" kıssasından yola çıkarak kurbana kaynak kabul ederler. Ne var ki, ilgili pasajın da hayvan kurban etme gibi bir anlamı bulunmamaktadır.
Habil ile Kabil, Adem’in iki oğlu veya iki adem oğlu, Allah'a kurban ile yaklaşmak istemişlerdir. Habil çoban olduğu için kurban olarak bir koyun seçmiştir. Kabil ise çiftçi olduğu için kurban olarak bir demet buğday seçmiştir. (Tevrat/ Tekvin, 5:17), (Tirmizi 2812)
Son söz; Kurban, Allah'a yaklaşmak amacıyla yapılan secde, salât, salâtı ikâme, cihad, yoksulun yetimin ihtiyaçlarını giderme, Salih amel işleme, işsize iş verme vs. gibi her türlü güzel davranışın adıdır. Sadece hayvan kesmekle yaklaşılmaz Allah'a.
Kur'an, tarihsel olarak indiği topluma bir şey söylemiş, evrensel olarak da zamanı, şartları gözeterek tüm insanlığa ileriyi göstermiştir. Okumalarımızı mana ile birlikte maksadı da gözeterek yapmamız gerek.
Her türlü ihlâslı ve takvâlı amel Müslümanı Allah'a yaklaştırır. Müslüman’ın Allah'ın rızasına uygun olarak yapılan harcamaları "kurban" dır.
Allah hepimizin gönlüne ferahlık vererek en güzel kurbanları feda etmeyi nasip eder inşallah..
Selametle Kalın..