Gözlerin ahenk büründüğü aydır Eylül,
Baharın kendisini kışa ayarladığı aydır Eylül,
Okulların açılışı ile yeni bir sevdaya başlangıçtır Eylül.
Yaprakların daldan savrulduğu,
Yiğitlerin candan savrulduğu aydır Eylül.
Vatan sevdalılarının tırpanlandığı aydır Eylül.
Acıların hala yüreklerde canlı tutulduğu aydır Eylül.
Dallarını kırdılar dalında kalmadı gül
Darağacında verdi son nefesini bülbül
Ayırdı canı candan telef eyledi teni
Türk’ün istikbalini alıp götürdü Eylül.
Yaşı küçük olanı bir kalem büyüttüler
Gözlerine bakarak milleti uyuttular
Bir sağ bir sol diyerek ölümü dayattılar
Türk’ün istikbalini alıp götürdü Eylül.
Gencecik çocukları tuttular işkenceye
Darağacına vardı yol inceden inceye
Sevdalandık bir kere vatan için Yüceye
Türk’ün istikbalini alıp götürdü Eylül. (Dermanî)
Bir Ülkücü olarak artık tuttuğumuz yas yetmez mi ?
“Ey Türk titre ve kendine dön”… zamanı gelmedi mi ?
“Ne geçmişe bak üzül, ne de geleceğe bak tasalan. İçinde bulunduğun anı yaşa; çünkü o an varsın” diyor Mevlâna.
Demirel’in dediği gibi, “Dün dündür, bugün bu gündür”
Yine Mevlana hazretleri de ; “Dün geçti gitti. Dün gibi, dünün sözü de geçti. Bugün yepyeni bir söz söylemek gerek” diyor.
Dün geçip gitmiştir.
Sürekli ağıtlar yakmak yerine,
Artık aklımızı başımıza devşirip düşünmenin zamanı gelmedi mi?
“Biz bu duruma niye geldik” diye hala kendi nefislerimizi sorgulamayacak mıyız?
Bize bu darbeyi kim yaptı?
Bu darbeyi bize neden yaptılar? demeyecek miyiz ?
Darbeyi asker de yapsa, sivil de yapsa aynıdır.
Abdurrahim Karakoç ne demişti;
“Beni dinle ey kadı!
Bozuldu işin tadı
Zulümse eğer adı
KENAN yapsa da aynı
YUNAN yapsa da aynı..”
Mesele “Ülkücülerin bertaraf edilmesi” ise;
Dün üniforma giymiş zalimler eliyle yapılmasıyla,,
Bugün partinin içinde görev alanlar tarafından dağıtılması arasında ne fark var?
Dün kongrede verdiği karara sahip çıkamayan delege nedeniyle bu insanlar partilerinden kopartılarak çıkarılmıştır. Öz eleştiri yerine boyun vurma işlemi yapılmıştır.
“Nokta koyduysan bir kere, çevirmeyeceksin onu virgüle,
Ne soru kalmalı, ne de tek bir soru işareti geriye” (Mevlâna)
Bu zulmün üzerinden 40 yıl geçmiş.
Biz hala yerimizde saymak yerine, tam tersine geriye doğru gitmişiz.
“Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini şaşırmayasın” (Mevlâna)
Hakikat penceresinden ne zaman bakmayı bileceğiz.
Pirincin içindeki taşları temizlemediğimiz sürece, an gelecek o taşlar dişimize dokunacaktır.
Başımıza yine bir tokmak inecektir.
Eğer Turan gibi bir hedefimiz var ise,
Önümüzde Kur’an gibi bir kitabımız var ise,
Yüreğimizde Ergenekon’dan çıkacak imanımız var ise,
Gelin bu sese kulak verelim.
“Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla” (Mevlâna)