Osmanlı döneminde Arapça ve Farsça, Tanzimat döneminde Fransızca, yakın tarihimizde ise İngilizce’nin dilimize etkisini görülüyor. 26 Eylül Türk Dil Bayramı’nda, Ankara’da Türk Dil Devrimi’nin önemini anlatan bir etkinlik gerçekleşti.
Osmanlı döneminde Arapça ve Farsça, Tanzimat döneminde Fransızca, yakın tarihimizde ise İngilizce’nin dilimize etkisini görülüyor. Türkçeye vermiş olduğu kelimelerle yabancı dillerin en başında 6 bin 467 kelimeyle Arapça, onu 5 bin 253 kelimeyle Fransızca ve bin 359 kelimeyle Farsça takip ediyor. Ayrıca dilimizde Rumca, Almanca, İtalyanca ve Latince dillerden de çeşitli kelimeler bulmak mümkün. Martı, biber, kırmızı kelimeleri bile kulağa fonetik olarak Türkçe gibi gelse de aslında değil. Hatta bunları isimlendirmek için kullandığımız “kelime” sözcüğü bile Türkçe değil.
26 Eylül Türk Dil Bayramı’nda, Ankara’da Türk Dil Devrimi’nin önemini anlatan bir etkinlik gerçekleşti. Ankara Barosu 100. Yıl Cumhuriyet Komisyonu tarafından gerçekleştirilen "Cumhuriyet'in 100. Yılında Türk Dil Devrimi" isimli konferansa Aydınlık gazetesi yazarı da olan akademisyen Dr. Kemal Ateş ile Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay konuşmacı olarak katıldı. Konferansın yöneticiliğini Dil Derneği Astbaşkanı Av. Erkan Yücel yaptı.
‘OSMANLI AYDINI TÜRKÇENİN KIYMETİNİ BİLEMEMİŞ’
Konuşmasında dil devrimini faşistlik olarak niteleyenler olduğunu belirten Kemal Ateş, Atatürk’ün son nefesini verinceye kadar Türk Dil Kurumu yetkilileriyle görüşmelerini sürdürdüğünü söyledi. Ateş, yazı devriminde iki önemli etkenin olduğunu, bunlardan birincisinin Atatürk gibi bir devlet adamı, ikincisinin de uzlaşmaya uygun bir halk olduğunu, çünkü dilin uzlaşmaya dayalı bir sistem olduğunu anlattı. Dil konusunda yaptığı uzlaşma ve anlaşmanın insanoğlunun belki de en şaşılası yeteneği olduğunu, sözcükler üzerinde uzlaştığını ifade eden Ateş, konuşmasında şu vurguları yaptı:
“Türkçe bana göre hem en talihli hem de en talihsiz dili. 160'a yakın eki var. Bu şu demek: Türkçe çok yaratıcı bir dil. Ek sözcük yapılabilir ama ekler öyle değildir, 500 yılda bir olur. Osmanlı aydını ne yazık ki Türkçenin kıymetini bilememiş ve yabancı dillere dayanarak bir dil oluşturmuş. Osmanlıca ya da sahip çıkacağız ama Osmanlı aydını yazı dilini oluştururken halk diline önem vermemiş, Lisan-ı Avam (Halk dili) demişler. Aya, güneşe halk dili demiş, sahip çıkmamışlar.”
‘OSMANLICANIN YÜZDE 40’I MONTAJ’
“Geçmişte dil mezarlığı oluşturmuşlar.” diyen Ateş, 8 ciltlik tarama sözlüğü, 12 ciltlik derleme sözlüğünün bu mezarlığın baş anıtları olduğunu söyledi. Yunus Emre gibi bir ışığı Osmanlı aydınının okuyamadığını ifade eden Ateş, “Ziya Gökalp, Osmanlıca için ‘hastalıklı bir dil’ der. Konuşma dilinin üstüne bir yazı dili oturtmuşlar. Bu hastalık tedavi edilir. Ya yazı dilini konuşma dili, ya da konuşma dilini yazı dili yapacaksınız. 600 yıl Osmanlıcayı oturtamamışsınız. Ziya Gökalp 'yeni Türkçe' terimini kullanır. Yeni Türkçe, Osmanlıcadan kurtulmuş Türk dilidir.
Yeni sözcükler çıkmış 1980'lerde. Bunların kökeni Türkçedir. Avam dili dedikleri için kullanmadıkları Osmanlıca sözcükleri galattır (Yanlış söz). Yüzde 40 yanlışlar üzerine kurulmuştur. Montajdır Osmanlıcanın yüzde 40'ı.”
‘TÜRKÇE ZENGİN BİR DİL’
Konuşmasında Türkçe-Arapça karşılaştırması da yapan Ateş, “Türkçenin 8 ünlüsü var. Arapçada 3 ünlü. Arap ve Osmanlıca yazısıyla 8 ünlünün karşılığını yazamazsınız. Arapçada akşam da ikdam da ‘elif’ harfiyle başlıyor. Sözcüğü gelişinden ne olduğunu anlayacaksınız ama hangi birini gelişinden anlayacaksınız. Yeni öğrenen biri gelişini nasıl bilecek? Kafadan atacak mecburen. Ya da ezberleyecek. 1910-20'de okuryazar sayısı yüzde 6-7'dir zaten.”
Atatürk’ün 26 Ağustos'ta büyük zafer emrini vermeden önce "İsmet gör bak neler olacak” dediğini hatırlatan Ateş, aynı cümleyi yazı devrimi atılımını başlattığında da söylediğini belirterek “Yazı devrimi, Büyük Taarruz kadar önemli Atatürk için.” söylerek devamında şu vurguları yaptı:
‘TÜRK DİL KURUMU KALMADI DEVLET DAİRESİ OLDU’
“Artık Türk Dil Kurumu (TDK)kalmadı, devlet dairesi oldu. Eski TDK'nın tarama sözlüğü çok önemlidir. 227 eser taranarak oluşturulmuş ve 1989'de tamamlanmış. 227 eserin üçte ikisi çeviri. Bunların 100'ü Osmanlıca. Dil devrimine karşı çıkanların 'Halk bir gecede cahil bırakıldı' dedikleri şey bu.”
‘KEMALİSTLER ELE GEÇİRDİ’ DİYEN ATATÜRKÇÜ DERNEKLER VAR
Üyesi olduğu birçok dernekten istifa ettiğini söyleyen Ateş, "Derneği Kemalistler ele geçirdi" diyenler olduğunu, bunun Atatürkçü derneklerde de yaşandığını üzülerek anlattı. Ateş, Atatük'ün dille ilgili 'Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.' sözünü hatırlatarak konuşmasını tamamladı.
‘6 AYDA BAŞARDILAR’
Diğer konuşmacı Mustafa Balbay da, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. Yılında böyle bir konferansa katılmaktan mutluluğunu belirterek şunları söyledi:
“Karadeniz'de bir problem çıktığında bugünkü hükümet Montrö anlaşmasına sığınıyorsa Atatürk'ün önemi ortadadır. Dil devrimine gelirsek, Atatürk'e böyle bir devrimi ne kadar sürede başarabileceğini sorulduğunda '6 ayda yapamazsak başaramayız' diyor. Gazetelerin yarısını Türkçe yarısını eski dille çıkarıyorlar. Mustafa Kemal, uzay kelimesinden, yatay ve çerçeveye kadar yüzlerce sözcüğü de kendisi bizzat iş edinip üretiyor. 1453'de Fatih Sultan Mehmet büyük bir dehayla top döktürerek İstanbul'u alıyor ama matbaa 300 yıl sonra geliyor. Hat sanatı ustaları ihtiyacı karşıladı asırlarca. Polonya, 600 yıl bir devlet kuramamasına rağmen varlığını sürdürmesinin tek nedeni dilini koruyabilmiştir. Dilin önemi bu kadar büyüktür.”
‘MİLLİYETÇİLERİN BUNLARA KAFA YORMASI GEREK’
Yunus Emre'den, Karacaoğlu'ndan, Dadaloğlu'ndan taviz vermemiş olmamızın önemli olduğunu ifade eden Balbay, 900 yıl önce Yunus Emre söylediği sözlerin bugün bile büyük oranda anlaşılabildiğini vurguladı.
Türkçenin kökeni ile ilgili çalışma yapanların yüzde 80’inin Alman ve Rus kökenli dilbilimciler olduğunu belirten Balbay, kalan yüzde 20’sinin de tamamının Türk olmadığını söyledi. Türkiye'de milliyetçiyim diyenlerin bunlara kafa yorması gerektiğini ifade eden Balbay,” 25 farklı şekilde Türkçe konuşuluyor. İlk başta anlamasanız da bir ay içinde anlayabilirsiniz. Kazakçada Kunduz desem hayvan ismi gelir ama biraz yumuşayınca gündüz demek olduğunu anlarsınız.
‘YABANCI DİLLE EĞİTİM BÜYÜK YARADIR’
Entkinliği yöneten Dil Derneği Astbaşkanı Av. Erkan Yücel de Atatürk'ün savaş çadırında bile Jan Jak Russo okuduğunu hatırlatarak, onun tam bir üretim insanı olduğunu belirterek, Nazım Hikmet'in "Yalnayak" şiirini okudu.
TDK’NIN YAZIM KURALLARINI SÜREKLİ DEĞİŞTİRMESİ
Etkinlik sonrası katılımcılar, konuşmacılara yorum ve sorularını yöneltti. Yabancı dille eğitim sorununa Ateş, "Yabancı dil öğretilmeli ama yabancı dille eğitim büyük bir yaradır" dedi.
Aydınlık gazetesinin haberine göre, Türk Dil Kurumu’nun sürekli yazım kurallarını değiştirmesi ve bunun sonucunda başta basın mensupları olmak üzere bu kuralları takip etmek zorunda olanların çektiği zorluk konusunda değerlendirmesi sorulan Ateş, Türk Dil Kurumu'nun önceki yöneticilerinden Hasan Erel'den bahsederek, TDK’nın 12 Eylül’den sonra reklamcıların ve ilancıların eline geçtiğini ve her şeyin değiştiğini, bu konunun ciddi ve çok uzun bir konu olduğunu söyledi.
Ateş ve Balbay, etkinlik sonrası kitaplarını imzaladı.