Deprem ülkemizde coğrafi açıdan zaman zaman olan bir doğa olayı. Son yaşadığımız depremler hepimizde bir korku yaratıyor doğal olarak. Önceki yaşanan yıkıcı depremleri düşünerek ve özellikle bilim insanlarının büyük deprem beklendiği uyarısını dikkate alırsak korkmamak mümkün değil elbette.
Ama bütün bu uyarılara rağmen belli konularda kalıcı çözüm sağlayacak adımlar atılamıyor ne yazık ki. Biz bireysel olarak ne yapabiliriz ona odaklanmalıyız, bu çok önemli.
Korkunun kaynağı nedir önce onu araştıralım biraz…
İnsan, hayatı boyunca çevreden gelen korkulara maruz kalıyor ve bu korkular zihninde yuvalanıyor. Korku felç edici bir duygudur. Korkan insan donup kalır, hareket edemez, sağlıklı düşünemez.
Korkunun kaynağı zihindir. Zihindeki istekler ve bencillikten kaynaklanır tüm korkular. Bencillik aşılınca korkular da aşılır. Sahiplenmek ve bağlanmak da korkuya neden olur.
Korkan insan sürekli endişe içindedir ve aklıselim düşünemez, doğru kararlar veremez, çünkü korku zekâyı engeller. En kötüsü de korktuğumuz şeyi kendimize çekebiliriz. Hastalanmaktan korkarsak, sürekli bunu düşünürsek o hastalığı kendimize çekebiliriz. Korku, duygusal bir enerji akışıdır. Bu yüzden korku yönetilemez, ancak aşılabilir. Korkuyu yok etme çabası boşunadır, böyle yaparak onu sadece bastırırsınız ve bu onu daha da fazlalaştırır.
Bunun yerine korkuyu anlamaya çalışmak, “bu korku ne anlama geliyor?“ diye düşünmek daha çok yardımcı olacaktır. Bu, farkındalığın gelişmesini sağlar; anlamak değişime, farkında olmak ise korkunun dönüşmesine ve onun aşılmasına neden olur.
Aklıselim düşünen insan, korkunun kaynağını bulduktan sonra önlem almak, korunmak için ne yapabileceğini düşünmeye başlar. Zekâ devrede iken doğru çözümler bulunabilir, gereken önlemler alınabilir. Deprem ile ilgili olarak bu şöyle olabilir örneğin; daha sağlam bir binada ve depreme dayanıklı bir zeminde yerleşim bölgesinde oturmayı seçmek, deprem olduğu sırada nasıl hareket edileceğini öğrenmek için gerekli eğitimi almak vb. Japonlar bu konuda çok geliştirmişler kendilerini, daha küçük yaşta çocuklara okullarda bu eğitim veriliyor.
Ayrıca da insanlar kendi korkularıyla, endişeleriyle, negatif enerjileriyle önce kendi dengelerini sonra da doğanın dengesini bozuyorlar. Önemli olan bireysel dengeyi kurmak, o zaman doğal afetler, küresel ısınma, savaşlar vb. her şey dengeye girmeye başlayacak. Çünkü dengesizlik yaratan şey korkudur. Bütün çatışmalar ve savaşların nedeni korkudur.
Korkunun panzehiri ise farkındalıktır. Korkuların altında yatan nedenlerin farkına varınca, onlar yok olmaya başlar. Farkındalığın yükselmesiyle, korkularını mercek altına alabilir, onlarla yüzleşebilir insan. Korku ile yüzleşildiğinde korkular kaybolmaya başlar. Korku ile yüzleşmek cesaret gerektirir.
Yalnızca zekâsı uyanmış, farkındalığı yükselmiş cesur insanlar korkularıyla yüzleşebilir ve onu aşabilir. Bunun için Dünya Değişim Akademisi’nde uygulanan değişim programları çok etkili araçlar sunuyor.
Bununla ilgili Değişim programlarından bazıları “Kaygılardan özgürleşme programı”, “Korkuyu Aşma programı”, “Deprem Korkusunu Aşma Sanatı”.
Bu programların her biri 1 aylık 8 seanstan oluşan uygulamalar ve kökten, kalıcı çözüm sağlıyor.
Ayrıca her ay Dünya Değişim Akademisinin düzenlediği “Farkındalık Festivali” artık canlı yayın olarak yapılıyor. Uluslararası yapılan festivale yurt içi ve yurt dışından da katılım sayısı oldukça yüksek... Dünyanın her yerinden insanlar rahatlıkla evlerinden bu çalışmalara katılabiliyorlar. Bu hafta sonu 26-27 Kasımda yapılacak olan Farkındalık Festivaline isterseniz tek çalışmaya bile katılabilirsiniz. Ne kadar çok insan katılırsa o kadar etki fazla olacak ve doğa felaketlerini önleyebileceğiz, özellikle de beklendiği söylenen büyük depremi!
Kendimizi değiştirelim, dünya değişsin!..
Çok güzel ..........