Bir önceki yazımın başında bir yerde “sakat/özürlü/engelli/özel gereksinimli” sıfatlarından bahsedip pası bu haftaya atmıştım. Oradan devam edelim.

Her bir kelime farklı bir imgeyle dağarcığımızda yer alır. Her bir birey ve hatta her bir toplum için bu böyle.

Bu konuda “sevgi” ve “aşk” kelimeleri en belirgin olanlar. Sevgisiyle “boğan” hatta “öldüren de” seviyor, hayatı paylaşarak sevdiğini özgürleştiren de... “Öldüresiye” seven, âşık olan “arazlı beşerlerle” dolu ortalık.

Başlıktaki kelime ve sıfatlar da bu bireysel ve toplumsal algıdan nasiplenmişlerdir. Bir bakıma hayata yansımayan sosyal tekâmül. Olayı fiziksel farklılıklarla sınırlandırdığında “sakat”; “ya bu sakat çok ‘sakat’ oldu, başka bir şey bulalım” dendiğinde “özürlü”; “bu da defolu gibi oldu” deyince İngilizce handicapped kelimesinden tercüme “engelli”; “bu iyi de daha kapsayıcı bir şey olsun” deyince de “özel gereksinimli birey.”

Kelime ve tanımlamalara ayırdığımız zaman kadar tanımlamaya çalıştığımız insanların daha iyi yaşamasına kafa yorsaydık keşke

Başka dillerde, dolayısıyla kültürlerde de “vizyon” farklı değil.

İngilizceden bahsettiğim için oradaki durumu şöyle ifade edeyim. Crippled (uzvu olmayan), handicapped (engelli), disabled (yapamayan) serüveninde “disabled” da karar kılınmış.

Bırakın farklı engel gruplarını, aynı engel grubu içinde dahi bireysel farklılık, dolayısıyla da bireysel ihtiyaçların çeşitliliği söz konusu iken “bir şey bulalım, herkese uysun” diyen bu “toptancı” kafanın çözüm üretmesi ne kadar mümkün, emin değilim.

Aynı sorun “yaşlı hizmetlerinde de” var. Onu da bir başka yazıda anlatırız.

Bu kavram ve sıfatlar bana göre o durumu yaşayan insanlar bunu kimliklerinin, kişiliklerinin bir parçası yapsınlar diye değil, hukukî (hak temelli) yaklaşımda “eşitlik tuzağına düşmemiş adaleti” sağlamak için önemli olmalı, ihtiyaç belirtmelidir. Bu kelimelerin ortaya atılış sebebinin de bu olduğunu düşünmek istiyorum.

Çünkü her eşitlik, adalet değildir!

Yatağından çıkamayan kişiden tut, duyamayan ama maraton koşabilecek fiziksel seviyede olana; akıl sağlığı ve davranış problemi olup (ki onun da seviyeleri var) ömrünce birilerinin gözetimine ihtiyaç duyandan, görmediği halde -uygun şartlar sağlandığında- kendi kendine yetebilecek bir hayat kurabilene kadar geniş bir yelpazede yaşayan bu insanların sorunlarının birkaç sıfatla çerçeveli, tek formülle ve toptancı yasalarla çözülmeyeceğini düşünüyorum.

Çözülmüyor da zaten…

Peki ne yapmak gerek?

Her bir bireyin, her bir vatandaşın ihtiyaçlarından hareket ederek tümevarım yöntemiyle kapsayıcı kanun ve yaptırımlarla sağlam sistemler kurup şehirleri, dolayısıyla ülkeyi yaşanılır kılmak!

Tek bir vatandaştan dahi vaz geçmeden herkesin “hayatın içinde olmasını” sağlamak!

Ötesi yok!

Çünkü yakın zamanda söylediğim bir şiirime başlık yaptığım gibi,

TEK KUTSAL HAYATTIR!

Ceset taşıyan ruhuz ne fazla ne de eksik,

Sona doğru tıknefes olmak vardır üstelik.

Hayat denilen tılsım bir ömür, tek seferlik

Yalnızca gerçek sevgi insanı özgür kılar.

..

Yaş ilerledikçe hep yükü artar insanın,

Nefes yalnız sanrısı var olduğumuz anın.

Bu yükü bırakmaya olmasa da imkânın,

İnsan zaman içinde kendinden bile yılar.

..

Faniler âleminde ölüm kalana zordur.

Oraya dek sen durma, yaşayıp anı durdur.

..

Bu arada…

Yarım asırdır Cerebral Palsy fiziksel durumu ile yaşayan, 2023 yılı itibari ile iki şiir, bir hikâye kitabı, iki romanı, bestelenmiş şiirleri olup bu alanlarda üretmeye devam eden bir şair-yazar, biri yurt dışında olmak üzere dört sergiye imza atmış dijital ressam, kamu ve özelde çalıştığı 20 yıllık süreçte sayısız projenin içinde olmuş, yer yer olmaya devam eden bir yazılımcı ve kurgudan sosyal medyaya dijital içerik üreticisi, en özet haliyle “bir sanatçı” olarak sadece şunu sormak istiyorum.

Stephen Hawking, Aşık Veysel, Beethoven ya da Cemil Meriç isimlerini düşündüğünüzde aklınıza sakat, özürlü, engelli, özel gereksinimli ya da sağır/kör gibi fiziksel durum belirtir sıfatlardan hangisi ya da hangileri geliyor?

Kiminizin “ama onlar…” parantezindeki itirazlarını duyar gibiyim. Haklısınız, herkes bu isimler gibi olamaz şüphesiz ama… Bir bedensel engelli, kör ya da sağır gördüğünüzde bırakın insan oldukları için öyle davranmanız gerekliliğini, aklınıza bu saydığım insanlar gelip de insanca yaklaşmıyorsanız sorun sizdedir. Hatta yapılan tüm “farkındalık çalışmaları da” yel değirmenleri ile savaşmaktan öteye gitmiyor demektir.

Bakın, bedensel engelli, kör ve sağır dedim. Bunlar sadece fiziksel durum ifade eder. Oysa bireyin derinliği bunun çok ötesindedir.

Bu açıdan engelliler ya da engelsizler, bu kelimelere takılıp düştükçe çözüme ulaşmak kolay değil.

Beri yandan hiçbir engellinin bu kelimelerin toplumun hatta dünyanın dimağında asırlardır tortulanmış olumsuz anlamlarını kazımak gibi bir misyonu da yoktur.

Zaten “engellenen” bireyler hayatın içinde olup kaliteli yaşadıkça bu kelimelerin olumsuz anlamları da “anlamsızlaşacaktır.”

İlla bir misyon arıyorsak engelli ya da engelsiz her birimiz için misyon, olabildiğince özgür ve kaliteli yaşamaya çalışmak, yaşayamayanların önündeki engelleri kaldırmak için mücadele etmek olabilir.

Çünkü hayat herkes içindir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.