19 Yüzyıl'da dünyada afyona artan taleple birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nda da bu bitkinin ziraati önem kazanmış ve devlet üretimi arttırmak için afyonun ekimi, yetiştirilmesi ve hasadı konusunda uzmanlara layihalar hazırlatmıştır. Bu layihalarla birlikte üretimde verim ve artış yaşanmaya başlamıştır. 1911 Senesine gelindiğin de Osmanlı İmparatorluğu’nda Afyon yetiştirilen Adana, Ankara, Antalya, Amasya, Aydın, Bolu, Burdur, Bursa, Bilecik, Çorum, Denizli, Eskişehir, Isparta, İçel, İzmir, İzmit Sancağı (Kocaeli ve civarı), Sivas, Tokat, Karahisar-ı Sahib Sancağı (Afyonkarahisar), Karesi Sancağı (Balıkesir), Kastamonu, Kayseri, Kırşehir, Konya, Kütahya, Mamürat-ül Aziz Sancağı (Elazığ), Manisa, Maraş Sancağı, Niğde Sancağı ve Uşak vilayetlerinden toplamda 720 ton afyon elde edilmiştir.
Bu oran son yıllarda elde edilen en yüksek afyon üretim miktarıdır. En iyi Osmanlı afyonu Afyonkarahisar, Eskişehir, Balıkesir, Kütahya ve Konya vilayetlerinde yetiştiriliyordu ve bu afyon içerdiği %20-25 oranındaki yüksek morfin ile dünyada “drogist” olarak anılmaktaydı.
Avrupa ve Amerika ilaç sanayi tarafından daha çok talep edilmekteydi. Afyonu işleyebilecek herhangi bir sanayi kolunun imparatorluk sınırları dahilinde bulunmamasından dolayı üretimin tamamı ham olarak ihraç ediliyordu. İhraç edilen bu afyonlar yurt dışında Osmanlı afyonu olarak değil de ihraç edildikleri limanlar olan İzmir ve İstanbul limanlarının adlarıyla anılmaktaydı. Aynı zamanda İmparatorluğun en büyük afyon piyasası da İzmir idi. Osmanlı İmparatorluğu dahilinde afyonun çiftçiden alınıp limanlar aracılığıyla ihracatı üç yolla yapılmaktaydı. Bunlar mizan satışı, köy satışı ve toptan satış şeklinde gerçekleşmekteydi.
Afyon yetiştiren şehirlerde kanun gereği “mizan” adı verilen afyon müzayede yerleri bulunmaktadır. Çiftçiler üretmiş oldukları afyonları mizana getirerek açık arttırma yöntemi ile satarlardı. İşte bu yönteme mizan satışı adı verilmektedir. Köy satışı yöntemi ise mizana afyonu getirip müzayede yapmak yerine ihtiyaçları karşılığında aldıkları mal ile afyonun mübadele edilmesiyle yapılır. Toptan satış ise afyon tacirlerinin, köylerden mizan yolu ile satın aldıkları afyonu şehirde tekrar fiyatlandırıp toptan satmaları ile yapılan satış yöntemidir.
Tüccar tarafından üreticiden alınarak limanlara ulaştırılan afyonun tek alıcısı İngiliz tüccarlardı. 1810 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’ndan afyon ithalatını sadece İngilizler yaparken, bu tarihten sonra Amerikalılar da afyon ticaretine dahil olmuşlardır. Amerikalı tüccarlar, Osmanlı İmparatorluğu’ndan aldıkları afyonu Hindistan’a satmaktaydılar. Bu ticarete başlamalarındaki en temel faktör Hindistan’ın azalan Çin’in artan afyon üretimidir. Bu konuda İngilizlerle işbirliği yapan Amerikalılar, Çin’in afyon üretiminde dünya tekeli olmasını engellemek amacıyla, Osmanlı Afyonlarını Çin’e satarak bu ülkenin afyon üretimini sınırlandırmayı amaçlamışlardı. İran afyonu da doğrudan ana yurdundan bazen de Türk malı gibi görünecek şekilde ambalajlanıp İstanbul üzerinden ihraç ediliyordu. Osmanlı afyonu sadece Çin’e ihraç edilmiyordu. Senelik ortalama 5.500-6.000 sandık ihraç edilen afyonun en büyük alıcıları İngilizler ve Amerikalılardı. Bu ticarette en büyük alıcı İngiltere’dir. Osmanlı'dan aldıkları Afyon’u Yüzde 200 kar ile Çin’e satıyorlardı.
Amerika, 1895 ve 1897 yılları arasında toplamda 1.805.249 liralık afyon ithalatı yaparak Osmanlı Afyonlarının en büyük ikinci tedarikçisi konumuna ulaşmıştır. İngiltere ve Amerika’nın dışında Almanya, İtalya, Fransa, Hollanda ve Japonya da Osmanlı afyonlarının önemli alıcıları arasında yer almaktadır.
Afyon Tiryakiliğine Karşı İlk Konferans: Şanghay
Şanghay Konferansı ile başlayacak olan uluslararası uyuşturucu kontrol sistemi, bu anlamda varlığı bilinen en eski çok taraflı sistemdir. Birleşik Amerika Başkanı William McKinley Hükümeti’nin teklifi ile 1 Şubat 1909 günü Çin’in Şanghay kentinde müzakerelerine başlanan konferans, afyon sorunuyla yüzleşme amacıyla gerçekleştirilmiş ilk uluslararası çabadır. Amerika’nın morfin ve daha sonra eroin ile yaşamış olduğu sıkıntı bu konferansı Amerika için daha da anlamlı kılıyordu. Konferansa Amerika’nın daveti ile Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Felemenk (Hollanda), Avusturya-Macaristan, İran, Portekiz, Rusya, ve Siyam (Tayland) delegeleri katılmıştır.
Bir diğer katılımcı, aynı zamanda ev sahipliği de yapan Çin’in durumu ilginçti; çünkü Çin, afyon tüketimi konusunda giriştiği mücadelenin ve aldığı tedbirlerin, herhangi bir yabancı komisyon tarafından kontrol edilmemesi şartıyla konferansa delege göndermeyi kabul etmişti. Amerikalıların konferans için hazırladıkları raporlarda, Osmanlı İmparatorluğu, 1907 senesi hasılatı açısından Çin, Hindistan ve İran’dan sonra 2.300 sandık yani 150 tonluk üretim kapasitesiyle dünyanın dördüncü büyük afyon üreticisiydi. İmparatorluğun 1907 senesinde belirtilen miktarda afyon üretmesine rağmen, yine Amerikan raporlarında, bu miktarın diğer senelere oranla çok düşük seviyede olduğu belirtilmiştir. Uygun iklim şartlarının ve gerekli üretim koşullarının sağlandığı bir senede 5.000 ila 6.000 sandık arasında yani 320-350 ton arası afyon üretimi yapan Osmanlı İmparatorluğu, çok iyi geçen bir üretim senesinde ise 8.500 sandık yani yaklaşık 540 ton afyon üretim kapasitesine sahipti. Bu rakamlar da 1907 senesinde elde edilen 2.300 sandık afyon üretiminin çok düşük seviyede kaldığının bir kanıtıdır. Osmanlı davet edildiği konferanslara delege dahi göndermedi. İhraç maddeleri arasında önemli bir yer tutan afyonun üretimi ve ticaretini sınırlandıracak ya da sonlandıracak herhangi bir yaptırımı onaylamak gibi bir lükse sahip değildi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun bu tavrı yanında konferanslara da katılan İngiltere’nin durum ilginçti. İngiltere’nin kendi çıkarları doğrultusunda Hint afyon ticaretini azaltmak bir yana teşvik etmesi ise konferansların önündeki en büyük engellerden biriydi. Çünkü dünyanın en büyük afyon üreticisi olan Hindistan’dan ihraç edilen afyonlar başta Çin ve Amerika olmak üzere konferansın toplanmasında ön ayak olan devletlerin sıkıntılarının kaynağı durumundaydı. Bu afyonlara bir de "Osmanlı afyonu" eklenince sıkıntının boyutu bir hayli genişlemişti.
Çin ve Amerika afyon üretim ve ticaretini kontrol altına almak adına çaba sarf ettiler ama amaçlarına ne Şanghay’da ne de Lahey’de yapılan afyon konferanslarında ulaşabildiler. Devletlerin uzlaşmaz tutumlarının yanı sıra Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması bu konudaki girişimleri tamamen durdurdu. Savaş gereksinimlerinin başında gelen ağrı kesicilerin tüketimi artınca doğal olarak ham madde kaynağı afyonun da üretimi arttı. Konferansların düzenleyicisi ve alınan kararların destekçisi ülkeler bile savaş şartları nedeniyle afyona ihtiyaç duydular.
Cumhuriyet Dönemi
Cumhuriyet Döneminde de Afyon Üretimi sürerken, Onbinlerce köylü bu işten para kazanıyordu. Morfin ve Eroin’in insanları güçlendirdiğine dair yanlış düşünce sürerken Fransızların Kağıthane'de iki, Japonların da Şişli'de bir tane fabrikaları vardı. 1930’ların başlarında bu fabrikaların kapatılması için ABD’den gelen bir General uyuşturucunun zararlarını Mustafa Kemal Atatürk’e anlatır. Çünkü o günlerde ABD de 500 binden fazla Morfinman ve Eroinman vardır. Atatürk’ün emriyle fabrikalar kapatılır. Afyon üretimi azaltılır ve konu daha sonra ilaç sanayinde üretilmek üzere Tarım Bakanlığı'nın kontrolüne bırakılır.
Osmanlı’nın Tütün-İncir-Üzüm- Fındık ve Afyondan oluşan ihracat modelinden sonra biz de yakında Kenevir üretip satacağız.
“Tarih Tekerrürden İbarettir” sözü bir kere daha haklı çıkıyor…