TRT’de bir dönem yayımlanan diziydi “Seksenler.”
Dizideki ailenin annesi oğlunun bulduğu iş, ya da kızının talipleri için tek bir soru sorardı.
“SSK’sı var mı?”
Eskiden önemliydi sigortalı bir işte çalışıyor olmak birçok açıdan… En önemlisi de sağlık harcamalarının bağlı olunan sosyal güvenlik kurumlarınca karşılanmasıydı.
Gel zaman git zaman, “baba” kavramı ile sulandırılan, anayasal güvencesi olmasına karşın bilhassa 2002’den sonra iyiden iyiye yok sayılan sosyal devlet yara almaya başladı.
80’lerde ortaya çıkan “özelleşince çok daha iyi hizmet alacaksınız” söylemi, özelleştirmenin ö’sünün bile girmemesi gereken eğitim ve sağlık alanlarına girdi önce.
Bu gelişmelerin bir yansıması olarak “topluyoruz, birleştiriyoruz, şahane yapıyoruz” naraları arasında SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) çatısı altında birleştiği söylenen vatandaşların sağlık harcamalarında kısıtlamalar başladı.
Hayat boşluk kabul etmez elbette. Sigortadaki kısıtlamaların artması başka çözümler bulunmasını gerektirdi. Bu gerekliliğin asıl sebebi olan sağlıkta özelleşmeye bir de “özel sigorta” eklendi.
Onun da türlü çeşidi var. “Tamamlayıcı Sağlık Sigortası” onlardan biri…
Peki nedir bu Tamamlayıcı Sağlık Sigortası (TSS)?
Tamamlayıcı Sağlık Sigortası (TSS), temel sağlık sigortası veya kamu sağlık hizmetleri tarafından karşılanmayan sağlık hizmetlerinin maliyetini karşılayan, özel sigorta şirketleri tarafından yapılan bir tür sigorta en özet haliyle...
Bu sigorta, temel sağlık sigortasının kapsamının dışında kalan veya sınırlı kalan tıbbi masrafları veya tedavileri kapsıyor.
Tamamlayıcı sağlık sigortası genellikle hastane masrafları, ameliyatlar, özel muayenehane hizmetleri, ilaçlar ve diğer tıbbi hizmetler için ek bir koruma sağlamakta.
SGK’nın karşılamadığı hizmetlerin karşılanması diyebiliriz özetle.
Bu sigorta türü, bireylerin sağlık hizmetlerine daha geniş bir erişim sağlamak ve beklenmedik sağlık masraflarını karşılamak için kullanılır. İnsanlar genellikle sağlık ve finansal durumlarına göre farklı tamamlayıcı sağlık sigortası planları arasından seçim yapmaktadırlar.
Durum bu olunca ben de bir vatandaş olarak TSS için farklı sigorta şirketlerine başvuruda bulundum ama hepsinden olumsuz cevap aldım.
Başvuruda bulundum dediğime bakmayın, Cerebral Palsy ile yaşayan bir birey olduğumu duyduklarında başvuru dilekçesi dahi almayanlar oldu.
Sebebini en son baş vurduğum Türkiye’nin büyük ölçekli kurumlarından birinin yetkilisi ile Cerebral Palsy’nin kişiye göre farklılıklar gösteren bir fiziksel durum olduğunu ifade ettiğim bir yazışmadan sonra öğrendim.
Aldığım bilgiye göre…
Sigorta şirketlerinin risk değerlendirme kriterinde “Cerebral Palsy: Merkezi sinir sisteminin gebelik sırasında veya doğum esnasında zarar görmesi sonucu ortaya çıkan ve ilerleyici özellik taşımayan çok sayıda hareket bozukluğunu ifade eden bir deyimdir. Bu rahatsızlığı bulunan kişiler, gelişen hasarın büyüklüğü oranında farklı bulgular gösterirler. Cerebral Palsy sigortalanmaz.” notu yer almakta.
Konuştuğum yetkili şunları da ifade etti.
“Sigorta şirketleri sanıyorum ki bu farklılık gösterme durumunu ölçemediğinden durumun oluşturabileceği risklere karşı önlemi sigortalanamaz notu ile almış. İlgili durumla ilgili daha önce yaşamış olduğumuz örnek bir vakamız da var. Uzun yıllardır bizimle çalışan bir sigortalımız, CP’li oğluna Tamamlayıcı Sağlık Sigortası yaptırmak istedi. Sigortalı adayının engelli raporu ve Cerebral Palsy durumunu açıklayan doktor raporunu sigorta şirketine ilettiğimizde bahsettiğim risk değerlendirme kılavuzundaki sigortalanamaz notuna istinaden poliçe talebimiz reddolunmuştu.”
SGK birçok sağlık giderini ödemekte yetersiz, kurduğunuz “yeni” düzende özel sigorta da herkesi kapsamıyor, hatta CP’lileri, engellileri yok sayıyor.
Peki ne olacak?
Olması gereken Anayasamızın değiştirilemez 2. Maddesinde yazıyor zaten:
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
Haftanın Notu:
Dünyaya yön verdiği söylenen “emperyal devlet” ABD’de resmi verilere göre sokakta yaşayan ve “evsiz” diye tanımlanan insanların sayısı 2023 yılı itibariyle 653.000’dir. Bu rakam, bir yıl öncesine göre %12 gibi korkunç bir artışı ifade etmektedir. Bu tablo, ABD benzeri emperyal hedefleri olan devletlerde de çok farklı değildir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ne olduğunu ya da olmadığını anlayamayanlar için düşünme sorusu:
Toplumun kutsal bildiği ne varsa kullanıp bir avuç muktedire hizmet eden her anlamda çok parçalı “emperyal devlet” mi, eğitim gibi, sağlık gibi temel hizmetleri her bir vatandaşına kaliteli ve sosyal güvenlik şemsiyesi altında vermeyi yükümlülük olarak gören üniter bir “sosyal devlet” mi?