Her yıl, yaz mevsimi boyunca orman yangınlarını yaşıyoruz. Yanan ormanlarımızla birlikte canımız, ciğerimiz de yanıyor. Bu sene Ege ve Akdeniz bölgeleri ile Balıkesir’in ve Bursa’nın muhtelif yerlerinde orman yangınları oldu. Yunanistan ve İtalya’da da yaşanmaktadır.
Orman yangınlarının sebeplerini sorgulamak gerekiyor.
Geçen sene yaşadığımız orman yangınlarını tedbir almama ve yetersizliklerimiz konusunda eleştirmiştim. Ders almamışa benziyoruz ki bu yıl da orman yangınlarıyla birlikte yüreğimiz de yanmaya devam ediyor.
Dünyada belirginleşmeye başlayan küresel ısınmayla birlikte tabiatta dengelerin bozulmasını görmeye başladık. Hava sıcaklıklarındaki aşırı artış, buzların hızla erimesi, mevsimlerin dengesizliği, depremler, seller, yangınlar, deniz (çevre) kirliliğinin canlıları yok etmesi, açlık ve savaş sebebiyle iltica eden mülteciler meselesi, bunalım bozukluğuyla şiddete baş vurmak vs ... derken dünyanın tadı tuzu eksilmeye başladı.
Hayatımızın gerçeği olan bu doğal afetler, mutlu olmayı ve zevk almayı düşündüğümüz yaşayışımızı olumsuz etkilemektedir. Bu da strese, sıkıntıya, depresyona sebep olmaktadır. Dolayısıyla sağlık ve huzur sorunları yaşanmaktadır.
Israrla, her fırsatta eğitimin, sağlığın, adaletin siyaseti olmaz diyorum. Orman yangınları da sağlığımız başta olmak üzere hayatımızın her alanında faydasını gördüğümüz, önemli bir değerimizdir. Ormanlarımızın yanmasına siyasi yaklaşım çok çirkin olur.
Milletini ve memleketini çok seven, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan milliyetçi-ülkücü bir basın mensubu, köşe yazarı olarak bu konuya siyasi yaklaşmayacağım ancak yanlışları eleştireceğim ve doğrulardan taraf olacağım. Basından bildiklerimize ilaveten ben de aklıma gelenleri sıralayayım. Çözüm anlayışı ve durum tespiti paylaşımımla sorgulamanıza vesile olayım.
*Orman yangınlarının çıkış sebebi olarak; başta aşırı hava sıcaklığı olmak üzere PKK’nın vatan hainliği, Rant (otel yapmak) için “deniz manzaralı orman yangını” çıkarma isteği. maden arama alanın oluşturma düşüncesi. Piknik, sigara ve ateş ile dikkatsiz davranışlar, çevre kirliliğiyle küresel ısınmanın etkisinde olan maddelerin yanması ve diğer sebepler...
*Her yıl olduğu gibi bu yıl da bu kadar çok ve yaygın bir orman yangını görüyorum. Ormanlarımızla, ağaçlarımızla birlikte yüreğimiz de yanıyor. Yerleşim yerlerindeki evler, ormandaki ve çiftliklerdeki canlılar (hayvanlar) da yanıyor.. Nesli tükenenler olur mu bilemiyorum.
*Sorumluluk duygusu ve düşüncesi ile sahiplenerek yangın yerine koşan, canla başla çalışarak yardım etmek isteyen fedakar vatandaşlarımız seferber oldular. Devlete destek oldular.
*Yangınlarda çaresizlikler de yaşanıyor. Anında müdahale, hazırlıksız olmak, su taşıyan uçak-helikopter yetersizliği, işin uzmanı olan eleman, personel eksikliği vs gibi durumların sıkıntısı olmamalıdır. Bütün bunların temelinde bir türlü, sahiplenme düşüncesini ve sorumluluk duygusunu veremediğimiz EĞİTİM eksikliğimizi de hissediyoruz. İleriyi (olacakları) görmek, tedbirler almak, hazırlıklı olmak gibi konularda acil olarak PLANLAMA yapma ihtiyacımız ortaya çıkıyor. Cübbeli Hoca’da, akılla ameli karıştırarak "tekbir getirmeyi" tavsiye etmişti. Bu işler öyle olmaz, Cenab-ı Allah’ın verdiği akla ihanet edilmez
*”Bir işi en iyi bileni yapar” sözünden hareketle orman yangınları konusunda da işi bilen, konunun uzmanı, otoritesi olan kişiler yetkili olmalıdır. Tarım ve Orman Bakanı başta olmak üzere diğer ilgili ve yetkili kişilerin bu alanlarla bilgilerinin yeterli olup olmadığını değerlendirmek, sorgulamak gerekir. Profesör, doktor, mühendis, mimar olmak yangınları söndürmeye yetmiyor. Ekonomistten Milli Eğitim Bakanı olmayacağı gibi...
*Sosyal medyada çok eleştirilen ÖZEL UÇAK meselesini haklı buluyorum. İnternette inceledim, yabancı ülke liderlerinde özel uçağı olmayanlar olduğu gibi, 1 veya 2, bilemediniz en fazla 3 özel uçağı olanlar var. Bize, angarda boş duran, atıl durumda olan YATAN uçak yerine yangınlarda su ATAN uçak lazım. Atatürk’ün kurduğu Türk Hava Kurumu’nu (THK) ihmal etmemiz akıl işi değildir.
*Orman yangınları için Fransa’nın, Yunanistan’ın, İtalya’nın, İspanya’nın yeterli uçak filoları varken yetkililerce, bizde yeterli olmadığının, kiralandığının söylenmesi çok vahim bir durumdur.
*Tarih tekerrürden ibarettir, tecrübe önemlidir. Elbette milletimiz asildir ve cömerttir. Suriyelilere ve Afrika ülkesi Somali’ye yardım edilirken “seni seviyorum ama kendimi daha çok seviyorum” demek gerekmez mi? Bu ve benzeri afet ve felaket durumlarında güçlü devletler mağdur vatandaşlarının yanında olur. Sıkıntılarını giderir BÜYÜK ve GÜÇLÜ devlet bunu yapar. Büyüklük, BEKA için ZEKA gerektirir. “Dış güçlerin oyunu diyelim gitsin” demek kurtarmaz...
*Bu işin siyaseti olmaz demiştim ya devleti yönetenlerin her türlü yetkiye sahip olduğunu düşünürsek, öncelikle yerel yöneticilerin suçlanması mantıklı değildir. Türkiye’nin Orman Bakanı varken belediye başkanlarının lafı mı olur. El ve gönül birlikteliğiyle güç birliği oluşturmak gerekir.
*Bilindiği üzere, ormanların faydası saymakla bitmez. En önemlisi, “sağlık için temiz hava” ihtiyacımızdır. Tabiatın ekolojik ve biyolojik dengesinin yok olmasıyla birlikte oksijen ve karbondioksit dengesinin bozulması çevre kirliliğine sebep olacaktır. Yanan ormanlarımızla oluşan karbon ile zehir soluyacağız demektir. Ormanlarımızı eski haline getirmek için yerlerine dikeceğimiz ağaçları 20, 30, 50 yıl beklememiz gerekecek.
*Ormanlarımız bu yangınlarla yok olduğuna göre pek çok kaybımızla birlikte ekonomik kaybımız da çok olacak demektir.
Sayın okurlarım, maalesef durum bu... Canımız acıyor, yüreğimiz ve ciğerlerimiz yanıyor.
Korumak ve sahiplenmek adına çevre bilinci eksikliğimizi gidermemiz gerekiyor. Eğitimlerinde ısrarla meslek sahibi olmayı düşünen evlatlarımıza, öncelikle “İNSAN” olmaları gerektiğini kavratmalıyız.
“Ah, vah, keşke...!” demeyeceğimiz, yanmayacağımız günlerimizin olması dileği ve duası ile yüreğimiz aklımızın yanında olsun veya cebimizi ve ayaklarımızı beynimiz yönetsin...