Yalnızlık insanın kendisiyle baş başa kalması anlamına gelse de birçok insan, kalabalıklar içinde de kendini yalnız hissedebilir. Yalnızlık bazen tercih edilen bir şey ise de, bazen de zorunlu kalınandır.
Ara sıra yalnız kalmak, kendisiyle baş başa olmak insanın zihnini dinlendirmesine, ruhen ve bedenen mola vermesine yarayabilir. Fakat sürekli yalnız olmak, tek başına “bir kendim, bir ben” misali zor olandır aslında.. Sosyal olan, insansız duramayan, yalnız kalmaktan hoşlanmayan insanlar olsa da, tamamen yalnızlığı tercih eden, sosyallikten uzak, kendi kendine olmaktan mutlu olan insanlar da var mutlaka ki..
“Seçilmiş yalnızlık”, “zorunlu yalnızlık” farklı farklı nedenlerden kaynaklı olsa da sonuç yalnızlıktır. Kiminin memnuniyeti, kiminin de bunalması anlamına gelir.
Oturduğum binada komşumuz olan bir çift var. Sevimli bir amca ve teyze; muhterem, görgülü, düzgün insanlar.. Beni de kızları gibi yakın bulurlar, sık sık kahve içmek ve sohbet etmek için davet ederler. Çok uzun süredir evliler. Birbirlerinin gözlerinden anlarlar ne demek istediklerini.. Ben gidince de çocuklar gibi de sevinirler. Hep beraber olunca, kahve ve sohbet daha keyif veriyor sanırım.. Benim için de tabi ki keyifli geçiyor. Teyze;
- Evlilik eskiyince konuşacak çok şey birikse de, insan artık susma dönemine giriyor herhalde. Biz amcanla sabah günaydınla başladığımız günü, 'sofra hazır', 'bugün ne pişireyim' ya da 'kahve ister misin' dışında bir şey konuşmadan sürdürdüğümüz de oluyor.
Emekli Kaymakam olan eşi hafiften savunmaya geçiyor
- Ne konuşuyum kızım, elime bulmacalarımı alıp onlarla meşgul oluyorum, alışverişe gidiyorum, kitap okuyorum, ara sıra da teyzenle didişe, didişe sohbet dahi ediyoruz.
Acaba evlilikleri eskiyen, yaş almış çiftlerde sohbetler tükeniyor mu ?.. Diyorum bazen kendi kendime.. Ya da bu teyzeyle amca misali mi oluyor.
Teyzeye sorduğumda; “ben öğretmendim, mesleğim gereği çok konuştum, şimdi susuyorum” diyor.
Böyle mi olmalı çiftler, yorgunluklarını birbirleriyle iletişimsiz geçirerek mi attıklarını düşünüyorlar ?
İki kişilik bir evde, çoluğu çocuğu evlenip gitmiş, baş başa kalmışlar; yılları devirmiş, birlikte yaş almış çiftler, eskiden, yeniden bir sohbeti paylaşamıyorlar mı ? Böyle iki kişilik yalnızlığı mı tercih ediyorlar?
Onlarla sohbet ettiğim zaman şaşırıyorum, bu kültürlü, dolu dolu insanların iletişimsizliğine. Oysa ki konuşacak çok şeyleri olabilmeli.. Şehir dışında yaşayan evli oğlu ve kızları ile telefonda çok konu buluyorlarken, yalnızlıklarını paylaştığı eşleriyle neden iletişimsiz oluyorlar ki..
Komşu teyze ve amcayla kahve keyfi yapıp döndüğümde, kendi yalnızlığıma hayıflanmıyorum dahi. Böylesine sohbetsiz, iletişimsiz bir birliktelik olmaktansa, yalnızlığımı daha çok seviyorum.
Ben sosyal bir insanım, ailemi, arkadaşlarımı, insanların da bazılarını seviyorum. Onlarla sohbet etmeyi, gülmeyi, kaliteli zaman geçirmeyi seviyorum. Kendimle baş başa zaten bol bol zaman geçiriyorum.. Bu teyze ve amca gibi sohbetsiz bir evliliğe, yalnızlığımı tercih eder oldum doğrusu.
Bu tür evli ve iletişimsiz bir çok insanlar da var mutlaka ki. Ve hatta bu yaşlı çiftten daha da genç olsalar da... Zaman uğraşılarla, hobilerle, sohbetlerle v. s. daha güzel geçmez mi oysa ki.
- Yalnızlık zor zanaat.. demişti birisi,
- Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz.. demiş bir diğeri.
Herkesin de bir yalnızlığı var mutlaka ki.
Kalabalıklar içinde dahi kendini yalnız hissedenler gibi.
Psikolog arkadaşım şöyle demişti : “İnsan ne zaman kendisini çok yalnız hissederse, bir elini diğeriyle tutsun ve o anlık da olsa yalnızlığını unutsun!..”
Yalnızlık içimizde demek ki.. O zaman ve kendi yalnızlığımızı, kendimize arkadaş olarak çözdüğümüzde, güzel arkadaşlar edinebilinir demek ki. Yeter ki yalnızlığımıza ortak olabilecek doğru kişileri bulabilelim.
Kimsenin kendisini yalnız hissetmediği, güzel sohbetleri paylaşabildiği, birbirinin dilinden, ruhundan anlayan güzel dostluklara.
Bu yeni yılda da dostça kalın, dostsuz kalmayın..
Sevgilerimle.