Tatilde son günüm.
Bir aylığına kiraladığım bu sevimli yerden ayrılma vaktim geldi. Burada bir ay içinde sadece dört gün yalnız kaldım, para yerine insan zenginiydim çok şükür. Öğle zamanı yola çıkmak için küçük sırt çantam hazır bile. Öncesinde bir denize veda edelim değil mi?
Sabahın dokuzu, kıyıya vardığımda, bir kapüşonlu genç:
-Nasılsın teyze, diyor.
Yüzüne bakıp geçiyorum. Nereden teyzen oluyorum, doktor musun, nasıl olduğumu görmeyecek kadar kör müsün desem! Teyze değil abla diye seslense de hoşlanmazdım. Akrabalık ilişkileri biraz sakıncalı. Başkalarına gösterdikleri nazik ve saygıyı birbirlerine göstermeyebiliyorlar. Oysa bir günaydın ya da merhaba yeterliydi! Arkamdan bir şeyler mırıldandı ama neyse ki takip etmedi.
Dünkü balıkçılar ağlarını toplamış, balıkları ayıklıyorlar, uzaktan el salladım. Dün iki balık satar mısınız dedim, kooperatife vermek zorunda olduklarını eve bile izinsiz götüremediklerini söylediler, şaşırtıcı. Neyse ki ev sahibim balık almış bana da verdi, sağ olsun. Denizden dönünce pişirir, yer, sonra yola çıkarım.
Ah deniz, nasıl bir aşksın, nasıl bir zenginliksin sen, her an şekilden şekle girip hipnoz edersin. Hem korkutur hem merak uyandırırsın, hem hayran bırakır hem şaşırtırsın, hem hasta yapar hem iyileştirirsin!
Daha önce yüzdüğüm iskeleye geldiğimde ilk kez denizi bu kadar önü açık görüyorum, çünkü iskeleye bağlı balıkçı tekneleri denize açılmışlar. Karşı dağlar sanki Çin resimlerinden canlanmış gibi. Bir grup karga ve martı dönüp durmakta etrafımda. Rüzgar da deniz de okşuyor bedenimi bu Eylül yumuşaklığında. Denizin ışığı sanki tüm etrafı sarmış. Küçük bir iskelede yalnızım ve yine zenginim. En yakın kişi iki yüz metre ileride. Saçımı ıslatmamak için bonemi takıyorum, malum otobüslerdeki havalandırma hasta yapmak için birebir. Deniz gözlüğümü de taktım, geriye bu zenginlikle kucaklaşmam kaldı. Hooop cup! Balıklarla, martılarla yüzerken kendimi Melissa Vargas gibi hissediyorum!
Evet, yüzdük, güneşlendik, yalnızlığımızın tadına da vardık. E, şimdi? Şimdi sıkıldık. İnsan en güzelden bile sıkılırmış. Çünkü güzeli alıp üstüne yerleşemeyiz. Geçici olan zenginliğe tutunamayız. Hakikat şu ki, güzellik devamlı yenilenmektedir. İki ileri bir geri sürekli bir harekettir yaşam. Her an güzelden çirkine ve çirkinden güzele akmaktadır. Bizler olan iyi ve çirkine takılmayalım ki tüm varoluşta yaşanan akış doğallığına katılabilelim. Gerçek zenginlik de budur bence!
Teşekkürler deniz, dağ, kuş ve daha fark edemediklerim, hoşça kalın.
Teşekkürler, herkesi kucaklayan, var oluşun her an yenilenen, sihirli ve zengin dokunuşu!
www.leylasabah.com