Yönetim, ihtiyaçları karşılamayı, başarmayı, birlikte yaşamayı sağlayan; işbirliği ve iş bölümünü düzenleyen bir olgudur. Dümen tutmak, kumanda etmek, yönetmek, bir işi çekip çevirmektir. Orhun Abideleri’nde töreyi uygulamaya, ili yönetmeye “Kazgan” denir ve bilgi ile bilgelik ile eş anlamlıdır. Karar alma ve alınan kararı uygulamaktır yönetim. Başkalarını sevk ve idare etmek anlamındadır. Yönetimde yetenek ve liyakat önemlidir. Yönetim tarzı kültür şemsiyesi altında olan bir kültür ürünüdür. Baba ve Güneş ile tasvir edilen, eşitlikçi, adaletli, ahlaklı, bir devlet geleneği inşa edilmiştir. Yusuf Has Hacip, “İnsan akıl ile yükselir, bilgi ile büyür, akıl ve bilgi ile itibar görür” ifadesiyle yönetim için gerekli vasıflara vurgu yapmıştır.
Machiavelli’nin görüşüyle örtüşen iktidar olmak için insani değerler yok sayılıyor; siyasi ahlaksızlık günümüzde hem siyasi sistem için tehdit unsuruna dönüştü, hem de toplumda ahengi sağlayan ortak ölçü ve ahlaki değerlerde kaosun yaşanmasına vesile oldu. Çünkü icraatlar ahlaki ölçülere göre değil, referans alınan grup ve cemaatlere göre tanımlandı. Hak ve Adalet çöktü!
Yönetimin merkezinde insan vardır. Yönetim sosyal bir ihtiyaçtır. Yönetim bir grup faaliyetidir. Yönetim iş bölümünü, iş birliğini ve koordinasyonu gerektirir. Hiyerarşik bir düzeni vardır. Yönetimin evrensel yönü de vardır. Yönetim bilim dalıdır, somuttur. Yöneticiler toplumla alakalı kararlar alırken, değerlere, ahlak ve geleneklere kültüre müracaat ederek adımlar atmalıdır. Değer, Türkçede “teğmek” dokunmak anlamına gelir. C. Meriç Değerlerin insan davranışlarını biçimlendirdiğini ideallerin oluşmasına hizmet ettiğini söyler.Değer ve normları yaşatma çalışmasına “Sosyal kontrol” (içtimai murakabe) denilir. Sosyal dokunun özünü korumak, sosyal kontrolün sistemli varlığına bağlıdır. Sosyal etkileşimde insanlar ya işbirliği ya da mücadele içerisinde olmak üzere iki şekilde sosyal ilişkiye dâhil olurlar. İşbirliği, uyarlama, özümseme süreçleri düzenin ve sosyal barışın geliştirilmesinde önemli faktördür.
E. Güngör’e göre kültür “inançlar, bilgiler, hisler, heyecanlar bütünüdür”; Wissler’e göre de “bir halkın yaşama tarzı” olarak tanımlanır. Türk geleneğinde devletin başında “Kağan” bulunur, makamı “kut” karizmatiktir. Kağan, kanun ve töreleri uygular, kendisi de uyar, fakat yeni kanun yapmazdı. Kağanın icraatı millet ve meclis vasıtasıyla kontrol edilirdi. Kağanın kararlarında ve yönetiminde Kurultay ve Kamutay yüksek öneme sahipti. Kağan yönetimde başarılı olmazsa halkın refahını sağlamazsa, adaletli olamazsa, töreye aykırı hareket ederse, girdiği savaşı kaybederse kağanlıktan alınır, Kurultay Devlet inancına sahip Aksakallılar Heyeti gereğini yapardı. Devleti yaşatmanın temelinde insanı yaşatmak ve yüceltmek vardı. Şeyh Edebali bu gerçeği “insanı yaşat ki devlet yaşasın” sözü ile dile getirir.
“Devletli devlet arar, devletsiz vatan arar”, “Ne olacak bu devletin hali?”, “Devlet sırrı”, “Devlet Baba”, “Devlet Kuşu”, “Devlet Kapısı”, “Allah devlete millete zeval vermesin”, “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” gibi ifadeler devlet kurumunun önemini vurgulamaktadır.
Machiavelli’nin yönetim anlayışı insan doğasının oldukça karamsar ve olumsuz bir modeline dayanır. İnsanın ona göre çıkarcı, bencil, düzenbaz, nankör, ikiyüzlü, verdiği sözü tutmayan, şiddete yatkın, kötü, vahşi bir canlılardır. İyi olmayan insanlar arasında hükümdarın da iyi olmasına gerek yoktur. Hobbes’a göre de insan bencildir, Avrupa kökenli politik filozofların ortaçağ ve sonrası yaklaşımlarına karşın Aristo "devlet iyi amaçlar için kurulmuş topluluk" derken bu topluluğun siyasal olduğunu ifade eder. Platon ise devleti insana ve organizmaya benzeterek erdemi gerçekleştirecek bir yapıdır der. Weber devleti “fiziksel şiddetin meşru kullanımı tekelinde bulunduran insan topluluğu” olarak tanımlar. Devleti oluşturan, vatan – millet ve egemenliktir (ulus devlet). Devlet millet varlığının en yüksek seviyede teşkilatlanmasıdır. Devlet kitlelerin en yüksek kurumu olmalıdır.
Batı kültüründe devlet “yerleşmek, durmak, ikamet etmek, state, staat” karşılığındadır. Devlet Türk tarihinde ise “il”dir; hareket ettirmek, dolaştırmak, işleri çekip çevirmektir. Batıda devlete statik, doğuda ise dinamik bir değer atfedilmiştir. Devlet, saadet, mutluluk, baht, talih anlamındadır.
Türklerin sahip olduğu yönetim kültürü özgün bir felsefe ve anlayışla Kutadgu Bilig’de devlet “töre, kut, akıl, bilgi, irfan ve adalet” değerler ekseninde bir bütünlük içeren anlayıştır. “Hükümdar gönül denizindeki bilgiyi akıl ile bulup çıkaran kişidir.” Adaletle yönetir; törenin adaletle uygulanması Kut’un ve devletin ömrünü uzatır.
13. Yy. Ahilik kültüründe hükümdar eli, kapısı, sofrası açık; gözü, beli, dili kapalı kişidir. Cimrilik kapsını kapar, lütuf kapısını açar. Kahır ve zulüm kapısını kapar, ilim kapısını açar. Hırs kapısını bağlar, kanaat ve rıza kapısını açar. Tokluk lezzet kapısını bağlar, perhiz kapısını açar. Hezeyanı bitirir, marifeti yükseltir. Yalanı düşünmez, doğruluktan şaşmaz. Ahilik, akıl, bilim, ahlak, dayanışma, sevgi, saygı, hoşgörü, adalet bilinciyle sadece esnaf değil, devlet adamı yetiştirir ve nihayet Ankara’da Ahilik Cumhuriyeti kurulur.
Kutadgu Bilig’de ahlaklı devletin üçayağı vardır: Adalet, Doğruluk ve Kanun. Doğru kanunlarla yönetilirsek memlekette devlet güneşe benzer, güneş kadar sağlam, tükenmez bir varlıktır. Devlet iyiyi kötüden ayırırsa ülkeye dirlik ve düzen gelir. Onun için devlet başkanlarına “Gündoğdu” adı verilir. Yusuf Has Hacip devleti adaletiyle halka hayat hakkı tanıyan, halk arasında ayrım yapmayan bir kurum olarak tasvir eder. Kınalızade de “hikmet, iffet ve cesaret olursa ahlaklı devlet olur” der. Fatih Sultan Mehmed “Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adalet öldüğünde devlet de ölür.” Der. Adaletin üç görevi vardır: Eşitliği sağlamak, haklıya hakkını vermek, suçluyu cezalandırmaktır.
Töre, Türklerde sosyal hayatı düzenleyen kaideler bütünüdür. “Zulüm avludan girince, töre bacadan kaçarmış.” Törede en önemli değer “adaletli olmak”tır; sonra iyilik, eşitlik, insanlık, doğruluk, alçak gönüllülük, cömertlik, sabırlı ve itidalli olmak, tevazu sahibi olmak, edepli ve bilgili olmak gelir. Töre Türk kültüründe Türk sosyal yapısının kalbi olarak kabul edilir. Hukuk, yasa, toplumsal düzen, devleti düzeni ile aile düzeni arasında ilişki vardır. Aileler çadırlarda, devlet gök kubbede kurulur. Devlet dinamik hayat içinde toplumsal alanda düzeni, disiplini sağlar. Türk kültüründe devlet topraktan daha önemli görüldüğünden “Devlet Baba” olarak bilinir, toprak ise “Ana Vatandır”. Devlet babanın koruyuculuğu altındadır.
“İnsanların siyasal eylemlerini siyasi tavır ve düşüncelerini ideolojilerini değerler mi yoksa ekonomik ihtiyaçlar mı belirler?” sorusunu her yönetici kendisine sormalıdır. Lider olan kişiler yol göstermeli işbirliğine, güvene, sevgiye, saygıya önem vermelidirler. Liderler diplomasi dilinden anlamazlarsa, ülkelerini iyi yönetemezler. Liderin kabiliyetleri arasında yurtdışı diplomaside krizleri yönetmek de önemlidir. “Yöneticinin gücü elbette yetkisine dayanır, liderin yetkisi ise iyi niyetine bağlıdır.” İnancı hâkimdir.
Dünyadaki bütün ülkeler anayasal reform konusunu tartışmaktadır. Bu tür tartışmalar ülkelerin başkanlık mı, yarı başkanlık mı, güçlendirilmiş parlamenter hükümet sistemiyle mi olması gerektiğine odaklanmaktadır. Her sistemin avantaj ve dezavantajları olduğu dikkate alınmadığında iyi yetişmiş devlet adamları ve insan gücünün yönetilmesi zorlaşır. Rol model olarak Türk Dünyası Devletleri’nin yönetiminde yer alması büyük bir ihtiyaçtır. Parti devleti olmak değil, o devlet sınırları içinde yaşayan herkesi kucaklamak şefkat ve merhametle, hak, hukuk ve adaletle herkese eşit davranmak Türk Töresinin gereğidir.