Değerli Bursa Arena Okuyucularına, 18.08.2024 Pazar (dün) İstanbul’da “Türkiye İttifakı Halk İstişare Meclisi” Toplantısında yaptığım kürsü konuşmamı sunuyorum.
Konuşmacı:
Müjdat KAYAYERLİ - Türkiye İttifakı Anadolu Birliği Genel Başkanı, 21. Dönem Afyonkarahisar Milletvekili
“Konuşmama bir Macar atasözü ile başlamak istiyorum; ‘’Dininizle ilgilenenler, eğer dertlerinizle ilgilenmiyorsa, onlar birer sahtekârdır.’’ İşte günümüzdeki sorun budur.
Türkiye İttifakı Anadolu Birliği Hareketi, ülkemizin bozulmuş olan birlik, beraberlik ve dirliğini yeniden güçlü bir şekilde kurmak hedefi ile kurulmuştur. Gurbette yaşayan vatandaşlarımızın umudu, kaybolan geleneklerimizin, unutulan cumhuriyet değerlerimizin neden olduğu sorun ve sonuçlara en yakın zamanda çözüm arayışıdır. Gelenek, gelecek ve süreklilik bağlantılarının kurulduğu ‘’Anadolu Ruhu ‘’ ile birleşen, milli duruş ve vatanseverliği paraya, kendi çıkarına değişmeyen vatan evlatlarının yeniden şahlanışı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Türk Milleti’ni yeniden sahiplenişin adıdır.
Türkiye İttifakı Anadolu Birliği Hareketi, “Yeniden Anadolu” diyerek yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk’ ün yoludur. Türkiye İttifakı ibaresinin isim babası Sosyoloji profesörü ve Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal’dır. O bu konuda ‘’Türkiye İttifakı Aranıyor’’ adlı makale yazarak kapris ve ihtiraslarımızdan kurtulmayı, ülkemizin milli menfaatlerini cesaretle koruyabilecek liderlere ihtiyacımız olduğunu ifade etmiş, Türkiye’yi karıştırıp çatıştırmak isteyenlere karşı Türkiye İttifakı’nın kurulmasını önerdiği için kutluyoruz. Türkiye İttifakı’nın patentini alan ve bu konuda gayret sarf eden Anadolu Birliği Partisi Genel Başkanı Bedri Yalçın’a da teşekkür ediyor ve alkışlıyoruz.
Bugün siyasal İslamcılar dini, siyasi ve ticari çıkarları için kullanırken, biz toplum olarak kendimize şu soruyu sormalıyız:” Biz ne kadar İslamiyiz?’’ İran asıllı Amerikalı profesörler 2010 yılında 150‘den fazla ülkeyi değerlendirerek ‘’ İslamilik Endeksi’’ çerçevesinde şu cevapları arıyorlar: İslam ülkeleri ne kadar İslami? Ve bunu Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in yaşam ve uygulamalarına dayanarak tanımlıyorlar. Ülkeler bu ahlaki ve toplumsal ilkeler temelinde ekonomi, hukuk, yönetişim, insan hakları ve siyasi haklar, ayrıca uluslararası ilişkiler ve benzeri göstergelere göre İslamilik Endeksi‘ni değerlendiriyorlar. Değerlendirme ve endeks oluşturulurken kişisel ibadetler değil toplumsal değer ve göstergeler dikkate alınıyor. Örneğin ekonomi alanında refah toplumu için ekonomik adaletin sağlanması, sürdürülebilir büyüme, geniş tabanlı zenginlik, istihdam yaratılması, hukuksal bütünlük, yolsuzluğun önlenmesi, mülkiyet haklarının güvenliği, hesap verebilirlik, hukukun üstünlüğü, sosyal refah ölçüsü, sosyal sermaye, kişisel özgürlük, kadın hakları ile beraber medeni ve siyasi haklar, eğitime erişim, sağlık hizmetleri ve demokratik değerler düzeyi gibi 15-16 konu değerlendiriliyor.
125 yıl önce böyle bir değerlendirmenin başına eklenen yazıda Mısırlı alim Muhammed Abduh’ un gözlemlerine dayanan şu sözleri de ilgi çekiyor: ’’Batı’ya gittim, İslam’ı gördüm ama Müslüman yoktu; doğuya döndüm, Müslümanları gördüm, ama İslam yoktu.”
2020 yılındaki İslamilik Endeksi araştırmasına dahil edilen 151 ülke arasında Yeni Zelanda 1., İzlanda 2., Hollanda 3., İsveç 4., Norveç 5., Danimarka 6., İrlanda 7., İsviçre 8., Kanada 9. sırada yer alırken, Müslüman ülke olan Malezya 43., Birleşik Arap Emirlikleri 47., Katar 51., Arnavutluk 53. sırada yer alırken Türkiye’miz 100. sırada yer almıştır. İran 134., Pakistan 135., Irak 141., Libya 142., Sudan 149., Afganistan 150. ve Suriye ise 151. sırada yer almıştır. İslamı, şartlanmış İslamcıların elinden kurtardığımız zaman gerçek İslama aynen cumhuriyetin kuruluş yıllarında olduğu gibi daha fazla yaklaşacağımız ortadadır. Ülkemizde sağ - sol olarak bölünerek değil, Türkiye’nin kurucu ilkeler temelinde Cumhuriyetçiler olarak bütünleşerek siyasal İslamcılığı aşabiliriz. Çünkü 2021 yılında, “Türkiye’nin Nabzı” anket sonuçlarına göre (Metropol Araştırması) 18-24 arası yaş grubu genç seçmenlerin siyasi kimlik sorusuna verdiği cevaplar şöyledir: Kendini Atatürkçü olarak tanımlayanlar %28.9, milliyetçi ve ulusalcı kabul edenler %21.8, dindarlar %14.1, muhafazakârlar %8.2, sosyal demokratlar %4.2, seküler laikler %2.8, sosyalistler %2.6, fikrim yok diyenler %11.6 diğerleri de %4 civarındadır.
Bu araştırmaya göre Atatürk Cumhuriyetçiliği, kendini Atatürkçü, milliyetçi, demokrat olarak tanımlayan ulus devlet, laik ve çağdaş Cumhuriyet’ten yana olan büyük bir çoğunluğu içermektedir. Atatürk Milliyetçiliği etnik ve mezhepsel ayrım gözetmeksizin bütün toplumu kucaklamaktadır. Türkiye’de Atatürk cumhuriyetçilerinin büyük çoğunluğu oluşturduğu kamuoyu araştırmalarında da ortaya çıkmaktadır ve Atatürk cumhuriyetçilerinin sayısı % 60‘ ı geçmektedir. Yine aynı ankette Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ülkeye yaptıklarından dolayı “Ona şükran duyuyor musunuz?” sorusuna ankete katılanların %92.2’ si ‘’Evet, duyuyorum’’ cevabını vermiştir. “Hayır” diyenler ise %5 oranındadır. “Atatürk’ün değerinin son zamanlarda daha çok anlaşıldığını düşünüyor musunuz?” sorusuna da %73.3 ‘’Evet’’ demiştir. “Evet” denmesi dikkat çekicidir. Bu durum Atatürk cumhuriyetçiliğinin Türkiye’nin kurtuluşu için gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bunun için günümüzde, insanların yoksulluk, işsizlik, pahalılık altında ezildiği, gelecekten umut kestiği bir ortamda cumhuriyetçiliğin bireyin özgürleştirilmesi ve zenginleşmesinden yana olduğu, siyasal İslamcılığın ise bireyin kullaştırılması ve yoksullaşmasından yana olduğunun anlatılmasına ve açıklanmasına ihtiyaç vardır.
Milli devleti hedef alan emperyalizmin taşeronu etnik bölücülerle hareket etmek, “Ulus devleti ve Misak-ı Milli sınırlarımızı nasıl koruyacaksınız?” sorusunu her Türk vatandaşı kendi kendine sormalıdır. Her bilinçli vatandaşımızın görevi; ülkemizde yaşanan zulümlere, zamlara, yolsuzluklara, haksızlıklara ve hukuksuzluğa katlanıp yavaş yavaş ölmek değil, halkın ve devletimizin düzenini bozup kendi çıkarını koruyan ve kendi düzenini sağlayan yöneticilere “HAYIR” diyebilmektir. İnsanın eğitimi kişinin göstergesidir.
Türkiye nüfusunun geneli ilköğretim mezunu. Ne okuyor, ne yazıyor! Kitap, ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235.sırada yer alıyor. 85 milyon nüfusa günde 1,5 milyon gazete satılıyor. Eğitim sistemimiz meslek kazandırmaya yönelik değil! Diplomalı işsizler ordusu üretiyoruz. Bilimin, sanatın, insani ilişkilerin, müzik ve sporun, çalışma ve üretme kültürünün olmadığı bir eğitim ile nereye kadar gideriz? Kısaca, emperyalist devletler cahil ve yoksul bir toplum yaratmak için yöneticileri kullandılar. Yönetenlerin, bu bozuk düzeni değiştirmek gibi bir hedefi de olmadığı için bizler bugün buradayız! Bilimsel eğitim, çalışmak ve üretmek için tüm Türkiye’de seferberlik başlatmalıyız! Türkiye’miz ancak o zaman bilgili, daha eğitimli onurlu ve güçlü bir ülke olur! “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” diyen, Mustafa Kemal Atatürk, milliyetçilik ilkesiyle Cumhuriyet’i kuran halkın Türk Milleti olduğunu, Laiklik ilkesi ile din vesayetinden kurtulduğunu, halkçılık ilkesi ile de halkın özgürleşmesini hedeflemiştir. Onun içindir ki Mustafa Kemal Atatürk: ’’Cumhuriyet ilelebet payidar kalacak’’ diyerek, Türk Milleti’ne duyduğu güveni ifade etmiştir.
Bağımsızlığını kazanmış olan Türk Milleti, inanç özgürlüğünün olduğu bir ortamda akıl ve bilimin ışığında yönetilecektir. Çağdaş Cumhuriyet Yönetimi demek; özgür birey, hukuk kuralları, sorumlu toplum ve şeffaf devlet ile hesap verebilen yöneticiler demektir. Cumhuriyet, kurulduğundan beri ‘’Kimsesizlerin Kimsesi’’ olmuş, din, mezhep, etnik ayrım gözetmeksizin herkesi kucaklamıştır. Günümüzde evcil hayvanlar göz göre göre canlı olarak katlediliyor! Halkımızın yarıdan fazlası yoksulluk sınırında hayat mücadelesi veriyor. Devlet kurumları, parti kurumları haline getirildi. Her işin başında liyakatsiz kişiler görev yapmakta. İnsanlar aşkla, şevkle işlerine gidemiyorlar, her yerde bir tembellik ve umutsuzluk var! Yüce Türk Ulusu, kutsal toprağını, mavi vatanını ve gök vatanını korumak istiyorsa, Siber Vatanı da kurmak zorundadır.
Türkiye İttifakı Anadolu Birliği olarak toplumdaki insanları, üçe ayırıyoruz; 1 - Hazıra konanlar, sahip olduklarına değer vermeyenler, mirasyediler. 2 - Aldıkları bayrağı ileriye taşıyanlar… 3 - Fikirleri ve üretimleriyle yenilik inşa edenler… Sizler bayrağı ileri taşıyanlarsınız ve ileriye taşıyacaksınız!
Sonuç olarak,
1. Demokrasi, hiçbir zaman teröre, bölücülüğe ve ırkçılığa yenik düşürülmemelidir.
2. Anayasamız ülkenin ve halkımızın ihtiyaçlarına cevap vermelidir.
3. Toplumda kutuplaşma ve ötekileştirmeye izin verilmemelidir.
4. Anayasa değişikliği süreci Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesi, varoluş gerekçeleri ve temel nitelikleri korunarak sonuçlandırılmalıdır.
5. Milletvekili dokunulmazlığı, kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırılmalıdır.
6. Partiler Yasası, parti içi demokrasiyi sağlayacak ve ülke şartlarına uygun bir şekle getirilmelidir.
7. Devletimizin adı, Anayasa’da yer almalı, anayasamızın ilk dört maddesi aynen korunmalıdır.
8. 1982 Anayasası’nın 41.maddesinde yer alan ‘’Aile Türk toplumunun temelidir’’ ifadesi aynen korunmalıdır, manevi ve ahlaki değerlerimizin kimliğiyle uğraşılmamalıdır.
9. Türkiye ekonomisinde ithalata dayalı yapay bir büyüme vardır. Bu büyüme cari açıktan, tasarruf açığından ve kendisinin üretmediği değerlerden kaynaklanmaktadır. İstihdam yaratmayan reel sektöre hiçbir ülkede teşvik verilmez ve işsizlik ciddi boyutlarda devam ederken dış ticaret açığı da giderek büyümektedir. Bu konuya acilen çözüm bulunmalıdır.
10. İstihdam odaklı üretimi esas alan, yatırım ve verimliliği teşvik eden küçük ve orta ölçekli işletmelerin ayakta kalmasını sağlayacak yeni bir ekonomik politika belirlenmelidir.
11. Ekonomik bağımsızlığı sağlayacak öncelikli sektörlere yoğunlaşmak gerekmektedir.
12. İşsizliği azaltacak, verimliliği sağlayacak istikrarlı bir büyüme için Devlet Planlama Teşkilatı’nın yeniden kurulması sağlanmalı, akıllı tarım, yenilenebilir enerjiye önem verilmelidir.
13. Köy Enstitüsü Okulları yeniden açılmalı ve tarımla uğraşmak isteyen vatandaşlarımızın stratejik olarak şehirlerden köylere dönmeleri teşvik edilmelidir.
14. Türkiye’nin çoğunluğu Suriyeli olan göçmen işgalinden kurtarılması için de sınır bölgesi merkezli dış politika geliştirilmelidir.
Güzel vatanımız Türkiye yıllardır iyi yönetilmemekte ve yağmalanmaktadır. Bunun sonucunda da hayat pahalılığı, yoksulluk, işsizlik, gelir eşitsizliği ve dış politika hatalarından dolayı Türkiye köşeye sıkışmış, terörün de dış desteği kesilmemiştir. PKK terör örgütü 40.000 civarında can kaybına sebep olmuş, yaklaşık 10 kat GAP projesine eşit olan 300 milyar dolarlık kaynak kaybına yol açmıştır. Emperyalist güçler bu boyutuyla amaçlarına ulaşmışlar, böylece Türkiye kaynaklarını kalkınma projeleri yerine güvenlik alanında harcamak durumunda kalmış, ne toplumsal huzuru sağlayabilmiş, ne de bölgesel eşitsizlikleri düzeltebilmiştir.
Bunun içindir ki Türkiye’mizin Atatürk Cumhuriyeti’nin temel taşları olan eğitim, adalet, demokrasi gibi kurumsal alanlarda köklü bir yapılanmaya ve güçlü bir iktidara ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı bizler ‘’Türkiye İttifakı Anadolu Birliği Hareketi’’ kadroları olarak düzeltmek için varız.
Saygılarımla…"