“Ulus Devletimizin Geleceği” başlıklı makalemi okuyan gençlik yıllarımdan bir arkadaşım, “Ne güzel. geçmişi iyi hatırlıyorsun ve bizi de tekrar o günlere götürüyorsun” diye teşekkür mesajı yazmıştı. Kişisel anıların toplumda bir değeri yoktur. Orada vurgulanmak istenen imamlara sorulan “kimin milletindensin?..” sorusuyla onun yaşadığı travmayı vurgulamaktı. Bizlerin o yıllarda dalga geçip güldüğümüz sorunun onlarda yarattığı travmanın derinliğidir. Din kitaplarında olmayan fakat kültürlerin dinlere, mezheplere, tarikatlara benimsettikleri ritüeller ve davranışların, insanları girdaplar içerisinde bıraktığı, artık din adamları tarafından da dile getirilmektedir. Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün’ün de belirttiği gibi kültürel tepkilerin nereye varacağı ve nelere mal olacağını bilemeyiz. Devletler tepkilerini ne kadar katı ve sert ortaya koyarlarsa o kadar da bu çatışmayı uzatır ve maliyetli hale getirir. Bir kaç ülkede gösterilen tepkiler aşağıda anlatılmıştır.
Benim oğlum Hollanda’da yaşıyor. Onu ziyarete gittiğimizde gelen kalın ve dolu bir zarfı sordum. “Belediyeden” dedi. Ev, bir masaldan esinlenerek planlanmış, mahalle de kanallar ile çevrili adada idi. Bu adaya giriş ve çıkışlar için yaya ve otoyollar vardı. Kanalın üzerine bir yaya köprüsü daha yapacaklarmış. Köprünün yeri, planları ve maket resimlerini göndererek mahalleliden görüş talep ediyorlar. Katkı yapmak isteyenleri de verdikleri tarihte belediyeye davet ediyorlarmış. Oradaki insanların tepkilerini minimize etmek için olaya ortak ederek, bir travma yaşamasını istemiyorlar. Köprüye karşı çıkanları vatan haini ilan etmek yerine, ikna yolları arıyorlar.
İngiltere’de bir halk ayaklanmasını televizyondan seyretmiştik. Londra’da bir siyahinin polis tarafından öldürülmesine gösterilen tepkilerde halk ayaklanmış ve mağazaları bile yağma etmişti. Polis, bir başkasına saldırılmadığı ve yabancı erkânın tehdit altında olmadığı müddetçe olaylara pek müdahale etmiyordu. Sadece suç işleyenleri, yağmaya neden olanları tespit ediyordu. Çeşitli nedenlerle tepkili olanların da katıldığı birkaç gün süren çatışmaların akabinde, duygusal tatminleri sağlandıktan sonra geri çekildiklerinde, polis belirlediklerini topluyor ve hâkim karşısına çıkarıyor. Suçlu suçunu kabul ettiğinde de toplumsal uzlaşı ve yaşam tekrar kaldığı yerden devam ediyor.
Kaddafi döneminde Libya’da bir kişi herhangi bir konuda aşırı tepki gösterir ise, rejime karşı “siyasi suçlu” olarak kabul ediliyordu. Nedeni egemenliğin yerelde veya genelde el değiştirme korkusu olarak görülüyor ve sadece o kişi değil sülalesi bile ortadan kaldırılıyordu.
Yakın komşumuz İran’da, başörtüsü takmak istemeyen kadınların isyanına devlet sert tepki gösterdi. Fakat sonunda geri adım atmak zorunda kaldı. Şimdi Tahran da kadınların başı açık nasıl gezdiklerini şu gezgin “Hayta Yollarda” videosunda görmekteyiz
https://www.youtube.com/watch?v=6wKUpSGmuE8
Toplumda yasalar ve gelişen teknolojilerle kültürel değişikliklerin olması bir sürece dayalıdır. Yine de bu değişim hepsini kapsamayacaktır. Ani ve sert tepki yerine onu bilimsel ve sosyal olgularla açıklayarak ikna etmekte yarar vardır. Müze ve tarihi kalıntılara gezi düzenlemenin amacı değişimi benimsetmektir. Şişli’de eski apartmanlara girin mutfaklar ve banyolar çok küçüktür. Buzdolabı koyacak yer olmadığı için balkonlara konulmuştur. Şimdi ise yaşam kültürü değiştiği için mutfaklar ve banyolar büyüktür. Gelecekte nasıl olacak onu gelişmeler gösterecektir. Benim annem elde çamaşır yıkardı. “Ben makine almam” diyememesi için “yararlanması” gerekmektedir. Sosyal olaylarda da onları o yolda etkileyenlerin ve yönlendirenlerin değişimleri ile olur.
Merve Kavakcı meclise başörtülü olarak girmesine Ecevit’in yasaları, kanunları hiçe sayarak meclisin üstünde kendisini görmesi ve “Bu hanıma haddini bildiriniz demesi” başörtülü kesimdeki travmayı artırmıştır.
https://www.youtube.com/watch?v=gvT2QMpjQeQ
Meclis iç tüzüğü ve devletin işleyen yasaları doğrultusunda bu provokatif eyleme tepki gösterilmeli idi. Haddini meclis ve yargı bildirebilir.
Bir anlık öfke ile yasalar hiçe sayılır ve kişilerin tepkileri ile cezalandırmalar yapılırsa, onlar çoğunluğu sağladığında sana haddini bildirir ve ülke demokrasiden uzaklaşır. Bunlar bilinçsizce yapılan ve ani parlamalarla yaratılan travmalardır; sonucunda toplumları kutuplaştırır ve işte bu günleri yaşatır.