Günümüz Tasavvuf tarikat anlayışlarında, Rabbani, Gazali ve Kuşeyri'nin görüşleri her grupca benimsenmiş olsa bile, her grubun kendilerine has diğerleriden üstün gizemli söylemleri vardır!. Liderler, çıkar ve fantezi farklılıkları yüzünden birbirlerini rahatlıkla reddedebilir, hatta tekfir bile edebilirler!
Her grubun mücedditi (ve hatta bazılarında mehdisi) kendi şeyhidir..
Son 80 yıl içinde sadece ülkemizde yüzlerce müceddit olduğunu iddia edenler olduğu gibi Evrenesoğlu gibi sahte resuller de türemiştir.
Cemaatinin mücedditlerinden en çok taraftarı olan Saidi Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan, Fetö, Menzil gavsları ve Mahmut Ustaosmanoğlu gibileri şeyh yapanlar, geçmişte olduğu gibi ya babaları, ya kayınpederleri ya kardeşleri ya da cemaatin önde gelenleri tarafından belirlenmektedir! Zuhuratta, birilerinin rüya görmesi şekli ile kendilerini şeyh yapmak bile mümkün bu arenada!
Seçilme şekli en basitinden cemaatin ileri gelenlerce bilinmesine rağmen, cemaat içinde ve dışardaki anlatımlara farklı gizemler ve sırlar yüklenir!
Güya Hz Muhammed (a.s) başkanlığında 'salihinler toplantısı' olurmuş. Bu kişiler o toplantıda belirlenir, kainatın nasıl idare edileceği ile ilgili sırlar tevdi edilirmiş!
Son dönem gavslarıyla birlikte öyle şeyhler var ki, Kuran'ı yüzünden okumaya mecali olmayacak kadar çağının en cahilleri!
Reklam ve gündemde kalma konusun gelince, sosyal medya fenomenleri ve podyum mankenlerine taş çıkartacak kadar ustalaşmış paylaşımları da görüyoruz.
Birilerince büyük evliya, Allah dostu olarak gündemde tutulan nice adamlar var ki, şeyh olmadan önceki yaşam biçimleri, cemaatten gizli hayatları, aile içi çekişmeler, kendilerene has kaynakları incelendiğinde din, iman, ahlak, namus, vatan, millet gibi kavramlarını, onlarla birlikte anmak pek mümkün değil gibi de..
Kaynaklarında öylesine ahlaksız, şirk, isyan, küfür ezoterik, porno türü anlatımlar var ki, değil islamla bağdaştırmak, insanın ağzına alınamayacak kadar cirkin içerikler!.. Bunlardan hicap duyarak kısaca örnekler de veriyorum, ibret olsun diye.
*Evin hizmetci kadının eşek ile temasını gizlice seyreden evin hanımının denemeye kalkmasıyla korkunç ölüm hikayesi, oğlancılığı, şeyhi ile ilişkileri, şeyhinin haşa Allah ile zifafa girmesi ve benzeri sayısız edepsizlikleri anlattığı kitabını Kur'an'dan üstün olduğunu iddia eden Moğol işbirlikçisinin bizim toplumda Allah dostu olarak tanındığını herkes bilir.
*Bir başka sapkın, (haşa) "Allah'ın kendisine oğlan suretiyle geldiği" ni iddia eder!
*Kendisinin Allah olduğunu iddia edenler,
*Kainatı yönetenlerin, miraca çıkanların, Allah'ı görenler!
*Hanımının gebeliğinden haberi olmayan müridine, çocuğunun olacağı ve kendisine benzeyeceği müjdeci evliyanın kerametleri!
*Şeyhinin güzel bir kadın istemesi sonucu karısını süsleyip şeyhine ikram eden müridin evliyalığa yükselmesi!
*Hanımına karşı oruclu olan evliyanın misafirlerine hanımı ikram etmesi!
*Ete kemiğe bürünerek haşa Allah'ı şeyhin suretinde dolaştıranlar!
*Şeyhin yüzüne bir koyun sağımı bakanların Allaha 150 yıllık yapılacağı nafile ibadetten daha eftal olma kerameti!
*Ön tekeri çıkmış otobüsü tekersiz km.lerce kazasız kurtaran gavsın mucizesi!
*Uzay mekiğini düşürenler, depremleri başka iklimlere havale eden keramet sahipleri,
*Allah Resulünü kamyona bindirenler,
*O'nun emri ile kitap yazanlar.
*Ebcet, cifir üzerinden hesap ederek Kur'an'da kendinin "müceddit" olduğunu haber verildiğini söyleyen zamanın sahipleri!
*Yazdıklarını hz peygambere tasdik ettirenler!
İçlerinde Fetö'nün de olduğu bu yapılar inanç ve akide yönünden hep bire biriyle aynı yapılardır.
Önceleri fetöye saygı sunanlar, Fetö'nün hainliği ortaya çıkınca fetöyü dinden ihraç ederken ekonomik, siyasal ve sosyal alanlarda onların yerini fazlasıyla fetö yöntemiyle doldurmakta hiç beis görmemişlerdir.
Söylenecek o kadar çok şey var ki bu arenada!..
Tüm bunları kutsayanlar, bunları çirkinlik olduğunu kabul etmedikleri gibi batıni yönünde "hikmet var" inancını taşırlar! Yakınlarından ve sevenlerinden de saklı tutarlar!. Ki yeterli olgunluğa erişemeyenler bunları kaldıramaz kopup gider endişesiyle..
Nitekim 30 yıl öncesi bağlı bulunduğum "nakşi halidiye" ekolün ileri gelenlerinden bir hoca (neyin hocası ise?) "efendi hazretleri fenafillah makamlarını geçti. O asla günaha düşmez. Ona Allah desek o gözle baksak yanlış yapmayız" demişti.
Yeterli olgunluğa erişemediğimden orada gördüğüm islam dışı hurafelere, riyakarlığa, sahteliklere, şekilciliğe, islamı rüşvet dinine çevirmelerine yıllar varki oldukca mesafeliyim. Allah'ın lütfü ile o dönemden sirayet eden bidatlardan kurtulma ve kardeşlerimi o sahte cennete kanmamaları konusunda elden geldiğince gayret etmekteyim.
Bunlar, itikat ve amel anlayışlarında;
Kur'an'ı ölüler ve sevap için okur anlama ihtiyacı duymazlar!
Kur'an'ın sünnete ve hadislere "muhtaç" olduğuna inanırlar!
Onlarca ayetin hükmünün kalktığına inanırlar!
Çok namaz kılar, oruc tutarlar! Geneli zengin olduğundan çokca hac ve umre yaparlar.
Arap örfünü "a" sından "z" sine din diye yaşarlar!
"Hilei şeriye" konusunda uzmandırlar. Bir kısmı ülkeyi ve zamanı "dar-ul harp" gördüklerinden, her türlü naneyi, hileyi şeriye maskesiyle normal gibi yaşar, belirli gün ay ve gecelerde, dua, zikir ve kendilerine özgü hatme, rabıta, salavat gibi rahatlama ekzersisleriyle günahlarını resetler / sıfırlarlar!
Bu ortamlarda yetiştirilen ve sonradan katılanlar öylesine pof pof'lanır ki iltifat görenlerin ayakları yerden kesilir. Kısmetli / nasipli olduklarından (!) verilen gazdan adeta ucarlar!. Gündelik hayatlarına ilave edilen öyle adap türü detaylar vardır ki, her an "onlara dikkat edip yaşayacağız" diye dindeki onlarca asıl kural farkında olunmadan heba edilir!.
Okudukları Kur'an'ın asli gerçeklerinden habersiz olduklarından, bu grupların din anlayışını eleştirenlere asla müslüman gözüyle bakmazlar!. Üstelik gencinden yaşlısına hatta genç kızlarına kadar her türlü iftiraya, küfre, tehdide, tekfirle sosyal medyada toplumsal lince, vehabi / selefi damgasıyla yaftalamaya ve akla gelmeyecek belalara muhatap olurlar!
Sonuç olarak, bir şeye inanıp inanmamak "doğru bilgi sonucunda ve şahsi iradeyle verilmesi gereken bir karardır"
Tarikatlara, mücedditlere, kutuplara, şeyhlere, gavslara ya da Allah dostu zannedilen kişilere inanmak, ne Ku'ran'da ne de Sünnet'te vardır.. Ne Sahabe ne tabiinin hayatlarında bunlar yoktur. Ama her tarikat kendilerini bir şekilde örneğin ya Hz Ebu Bekir'e ya da Hz Ali'ye bağlayacak bir silsile üretmişlerdir. Bu silsilesi incelendiğinde hem konum olarak, hem tarih olarak iddianın tamamen savsata, yalan ve düzmece olduğunu, akıl, bilgi ve mantık sahipleri görür. Ancak beynini bunlara teslim edene asla bu gerçeği kabullendiremezsiniz!
Bilimde teknolojide, tıpta ve akla gelen her konuda harikalar oluşturan insan aklı bu seviyede iken, bilgiye ulaşmak sıfır zahmet ile insan önüne serilirken, aklını kullananların kullanmayanları hayvan mesabesinde görürken, aklı kullanmayanların üstüne her türlü pisliğin boca edildiğinin her şartta görülmesine rağmen; Bu kadar açık seçik sahtekarlığın, yalanın, cehaletin, bilhassa kadın ve çocuk haklarını hiç eden bu yapıların, toplum içinde nasıl teveccüh ve kabul gördüğünü normal bir akıl ile anlamak izah etmek mümkün değil. Zira bunlara inanan ve çok akıllı olduğunu iddia eden profösörler ve sair bilim insanları bile var!.
Dünyamıza siyasal ve ekonomik hükümran olanların din anlayışına bakıldığında da benzerlikler görüyoruz.
Mesela; İsa as.'ı Allah'ın oğlu, Cennetin sadece yahudilere has kılındığının kabulü!.. gibi..
Kısaca, basit bir işe on türlü fikir üreten insanın, konu inanç olunca her coğrafyada birilerinin aklına teslim olduğunu görünce, yine
Kur'an'ın yüzlerce kez söylediği "atalar dini"ne bağımlılığı aşmanın kolay olmadığını da anlıyoruz.
Hepinize selam ve sevgiler.
Allah'a emanet olun dostlar..