On Muharrem’i içinde barındıran Muharrem ayına yaklaşmış olmamız sebebiyle bu yazımız İmam Hüseyin Efendimize adanmıştır.
İmam Hüseyin Efendimiz, dedesi Cenabı Resulullah, annesi Fatma-tül Zehra Hayrunnisa, babası Ali-el Mürteza Kerremallâhu Veçhe, abisi İmam Hasan, kardeşi Hz. Zeynep olmasının yanında Muhammedî irfaniyet tecelligahıdır. O irfaniyettir ki, bünyesinde İslamı, imanı, tevhidi, güzel ahlakı, Rahmaniyeti ve dolayısıyla hakikati barındırmaktadır. İmam Hüseyin demek, putlardan arınmış Kâbe, Miraç olan namaz, uruc olan oruç, kulluk olan Hac, İsmailce kurban, Allah’ta fena bulmak olan zekât demenin yanında Risalet demektir.
Muharrem, Hicri takvime göre Hicri yılın birinci ayı olmasının çok ötesinde kutsî değere sahip bir aydır çünkü bu ay içerisinde Cenab-ı Allah’ın Habibi Cenab-ı Resulullah efendimizin gözümün nuru diyerek övdüğü ve sevdiği evladı İmam Hüseyin efendimizin katledilmesi sonucunda şehit edilişinin gerçekleştiği hüzünlü ve ibretlik Kerbela hadisesi yaşanmıştır. Cenab-ı Allah, Şura suresi 23. Ayeti kerimde,
Bu, Allah'ın, inanan ve iyi işlerde bulunan kullarını müjdelemesidir işte. De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim, ancak yakınlarıma sevgidir ve kim güzel ve iyi bir iş yaparsa onun güzelim mükâfatını arttırırız; şüphe yok ki Allah, suçları örter, iyiliğe, mükâfatla karşılık verir
buyurarak, peygamberimizin yakın ev halkı olan Ehlibeytini sevmenin Kendisi tarafından müjdelenmek olduğunu ve Kendisine duyulan kabul görmüş imanın bedelinin, Ehlibeyti sevmek olduğunu beyan ederken, kişisel dünyevî çıkarlar için Ehlibeytin katledilmesi zulmünün yaşandığı aydır Muharrem. Muharrem ayında, Kerbela’da İmam Hüseyin efendimizin katledilişine siyasi kılıf örtüp siyasi söylemlerle hafifletilmek istenmesi bugünkü lanet Yezitlerin işidir çünkü Yezit, Allah’a karşı en büyük şirk ve küfür olan İmam Hüseyin Efendimize yaptığı zulmü siyesi nedenlere dayandırarak kendisini aklamış, ondan dünyevî istifade eden kalbi küfürle kararıp mühürlenmiş olanlar da bunu kabul edip zemin oluşturmuşlardı. Bu hadise iman sahibi kul olmak adına çok mühim olduğundan dolayı açıkça söylüyorum ki “Emevi devletinin kuruluşunda İmam Hasan’ın imzası vardır ve bu imza Emevi devletini resmileştirir. Kerbela’da olan hadise ise iki amca oğlunun iktidar mücadelesinden başka bir şey değildir” diyen günümüzün Yezidi ve şeytanıdır. Öncelikle İslam tarihini, olayların sebebini ve kişilerin kim olduğunu iyi bilmek gerekir. İmam Hasan efendimiz, Muaviye denen, Peygamber, Kur’an ve İslam düşmanı, Yezidin babası, Peygamber düşmanı Ebu Süfyan’ın ve Hz. Hamza’nın katili olup göğsünü yarıp iç organlarını yiyen Hind denen kadının oğlunun sunduğu anlaşmayı İslam’ın ve Müslümanların zarar görmemesi için kabul etmek zorunda kalmıştır. Yapılan bu antlaşmada gönül rızası yoktur. İmam Hüseyin ve Yezit denen iblisin amca çocukları olduğunun söylemi ise Yezitten beslenen zavallıların, Yezidi İmam Hüseyin efendimizin ismini kullanarak yüceltme çabasından başka bir şey olmayan uydurma söylemdir. Muaviye denen iblisle İmam Ali efendimiz kardeşler mi ki amca çocukları olsunlar?
Yezidin yaşamı şarap içerek, alkol, zina, zulüm, küfürle sürdürülen dünyevî saltanat içinde yeryüzünün ete kemiğe bürünmüş iblisi olarak geçmiştir. Oysa İmam Hüseyin efendimizin yaşamı, tevhit üzerine Cenabı Allah’ın kendisini bildirdiği, ispat ettiği, taliplerine Refref olan yaşamdı. O, dedesi Cenabı Resulullah efendimizin zahir batın varisiydi. O, iman için şirke, küfre ve batıla karşı durulması gerektiğinin en büyük ispatıydı ve hala olmaktadır. Şunu anlamalıyız ki, İmam Hüseyin efendimizin fedakârlığı sayesinde bugün İslam’ın zahir ve batın her iki yönü de yeryüzünde mevcuttur. O’nun fedakârlığı olmasaydı bugün dünyada İslam olmazdı. Bu sebeple tüm insanlık için, bugün ezan işitiliyor, namaz kılınıyor, oruç tutuluyor, hacca gidiliyorsa bu İmam Hüseyin efendimizin fedakârlığıyla olduğundan, insanlık inancı ve imanı İmam Hüseyin Efendimize borçludur. Bu borç ancak O güzel sultan gibi yaşayarak ödenir.
Bu yaşam sadece Muharrem ayında on gün yas tutmakla sınırlıysa noksandır, hatta diğer günler nefsaniyet içindeyse riyakârlıktır. Bilinmelidir ki İmam Hüseyin Efendimiz için tutulan yasın ilki Yezidi’n sarayında bizzat Yezit tarafından tutulmuştur. Yılın üç yüz elli beş günü Yezit gibi yaşayıp on günü yas tutmak aynen böyledir münafıklıktır, şirktir. Yas tutmak, İmam Hüseyin Efendimiz gibi nefis için imandan taviz vermeden, ancak iman üzerine yaşayarak gerçekleştiğinde makbuldür. Kerbela’da yaşanılan hadise, çekilen eza ve cefalar, biz bugün tevhit üzerine bulunalım diye yaşanmıştır. İmanını örnek aldığımız Ehlibeyt efendilerimiz gibi yaşamadıkça iman sahibi olamayız.
Şimdi, Kalbi mühürlü şirk ehli olan kişiler Muharrem ayında İmam Hüseyin efendimizin şehit olduğu on Muharrem günü için dikkatleri Kerbela’dan alıp yapılan zulüm ve küfrün görülmemesi gayesiyle şunları söylerler.
Allah, Hz. Musa'ya, Muharremin onuncu gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür. Hz. Nuh’un gemisi Muharremin onuncu gününde Cûdi Dağının üzerine demirlenmiştir. Hz. Yunus balığın karnından Muharremin onuncu gününde kurtulmuştur. Hz. Âdem'in tövbesi Muharremin onuncu gününde kabul edilmiştir. Hz. Yusuf, kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Muharremin onuncu gününde çıkarılmıştır. Hz. İsa o gün dünyaya gelmiş ve o gün semaya yükseltilmiştir. Hz. Davud'un tövbesi o gün kabul edilmiştir. Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur. Hz. Yakub'un, oğlu Hz. Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır. Hz. Eyüp hastalığından Muharremin onuncu gününde şifaya kavuşmuştur.
Tüm bunların doğruluk payı olmasının yanında tarihi gün anlamında yanlış olma ihtimali de vardır lakin biz doğruluğunu kabul etsek bile bu hadiselerin mucizevî güzellikleri Kerbela’da yaşanan katliamı örtmemelidir, örtemez de! Bu mucizelerin Muharremin onuncu gününde zikredilmesi günümüz diliyle algı operasyonudur, imanî boyutta küfür ve iman gerçeğinin görülmemesi için örtü olarak kullanılmasıdır. Kendi nefsaniyetini örtmek ve beslemek için yapılanları perdelemek adına var olan doğruların kullanılması yüzeysellikte kalan içi boş inanç sistemi üzerine bulunmak, hatta ve hatta yapılan zulmü haklı görmek Cenab-ı Resulullah’a ve Allah’a küfretmektir. Kendi nefsanî saltanatını koruma gayesi adına İmam Hüseyin Efendimiz için İslam’da fitne diyen ve ben fitneyi temizledim, bunu İslam için, din için, Allah için yaptım diyen küfür zihniyetinden farkımızın olmamasıdır. Kişisel menfaatler için Allah’ı ve Allah’a ait değerleri kullanmak İblisin işidir.
Değerli okuyucu!
İmanın iki şahidi, işitmek ve görmektir ki bu ise ancak İmam Hüseyin’i işitmek, İmam Hüseyin’i görmektir. Bizlerin sadece yaşanmışlığın tarihsel boyutunda kalıp, bu yaşanmışlıkla İmam Hüseyin efendimizin anlattığını işitmeden ve işittiğimize şahit olmadan iman sahibi olmamız mümkün değildir. Bizlere yani Müslümanım diyenlere, İmam Hüseyin Efendimizi sevmek dindir, sadakatle yolunda olmak inanç, şahit olmak imandır. Allah’tan başka İlah olmadığına Şehadet, ancak İmam Hüseyin Efendimize olan sevgimiz ve O’nun yolunda yürümekle mümkündür. İmam Hüseyin efendimize duyduğumuz sevgimiz, Cenab-ı Allah katında kabul edilen sevgilerden olsun inşallah.
ozkan.gunal@emekyayinevi.com
//www.emekyayinevi.com
Youtube: Özkan Günal