Hepimiz toplum olarak misafiri severiz.
Fakat günün koşulları, çoğu gelenekte olduğu gibi bazı temel alışkanlıkları da değiştirdi. Bence iyi ki de değiştirdi.. Neden diye sorarsanız bakın anlatayım;
Bazı şeyler değişmeden önce; Evimizin en güzel köşesini, eşyalarımızın en yenilerini ayırdığımız misafirler için tahsis ettiğimiz ve adına da “misafir odası” dediğimiz bir alan vardı ki... “Açık kapının bir geleni olur” diye de tabir edilirdi.
Ve misafire tahsis edilen oda ve eşyalar öylece atıl tutulurdu. Böyle bir gerçek var.
Yani kendimiz kullanmaya kıyamadığımız eşyalarımızı, ne akla hizmet ise ayda yılda bir gelecek olan misafirler için hazır bekletilirdi.
Bizler küçükken evde her an temiz tutulan, hiçbirimizin içine girmediği, hatta ve hatta kapısı kilitli dahi tutulan, hele ki biz çocukların kullanımına izin verilmeyen bir yerdi o misafir odası.
Oooo... dokunulmazlığı olan ve ev halkı dışındakilere tahsis edilmiş evin en güzide bölümü..
Evimizin en rahat ettiğimiz yer olması gerekirken, kendi kendimizin rahatını kısıtlayan bir mekan. Neymiş efendim “misafir gelirse hazır bir köşe”, “misafir bardağı”, “misafir tabağı” ve bugün salgına karşı önlem için her gün su gibi harcadığımız “misafir kolonyası”... Oh.. Ne ala, ne ala..
Bu öğretilerle yetiştirildik tabii ki.. Misafir odası misafir gelse de, gelmese de ara ara temizlenen, süpürülüp silinen, tozları alınıp tekrar gerektiğinde misafir için kapısı açılan özel bölüm.. Yani öyle idi.. Artık ben ve benim çevremde böyle düşünen yok ve bundan da çok hoşnutuz.
…
Arkadaşımla konuşuyorduk,
- Hiç açma o konuyu.. diye başladı.
-Biz üç kardeşiz ve kendimize ait ayrı ayrı odalarımız yoktu, tek bir odayı üç kardeş paylaşırdık.
Sessiz sakin diye misafir odasında ders çalışmak istesek de hayııır!.. yasaktı..
Evde saklambaç oynardık, olur ya ebe olan kardeş bizi zor bulsun diye misafir odasına saklanalım ki "girilmesi yasak oda" bizi daha zor bulsun diye.. hayııır!.. yasaktı...
Misafire hazırlanan ikramların misafir gelmeden önce dokunulmazlığı da yine unutulmaz yasaklarımızdandı.
Hem güldük hem de biraz hayıflanarak yad ettik, o çocukluk günlerimizin yasaklı odasını..
..
Misafiri seviyoruz, seviyoruz tamam da bu tür yasakları sevemedik çocukluğumuzda. Bu yüzdendir ki artık evlerimizde “misafir odası” diye bir yer tahsis etmiyoruz. Böylesi çok daha rahat; kasmadan, üzmeden çok daha mutluyuz sanıyorum.
Kendimize saygı duyuyoruz ve önce kendimiz kullanıyoruz; misafirlerimize de daha çok saygı duyuyoruz ve kendi günlük kullanım alanımız olan, ancak evimizin de en rahat oturma ortamı sayılan “salon”umuzda onları ağırlıyoruz. O şık tabaklarımızı, önce kendimiz kullanıyoruz ve misafirlerimize de onlarla ikram ediyoruz.
Sizler ne dersiniz bilemiyorum fakat bence böylesi daha güzel, daha samimi ve daha dürüst..
Sağlıkla, saygıyla, sevgiyle kalın