Aklıma geldi gülümsedim yine, fıkra gibiydi.
Annemin ev işlerine yardıma gelen bir elemanı vardı. Adı da çok güzeldi: “Çiçek Hanım”..
İlk geldiğinde salon duvarında asılı reprodüksiyon “Mona Lisa” tablosuna bakıp, anneme “gayınnan mı (kayınvaliden mi) abla” diye sormuş.
Annem de uzun izah etmemek için; “evet gençlik fotoğrafı” demiş.
O da “vah vah güzel kadınmış rahmetli” deyip, her geldiğinde "Fatiha" okumadan temizliğe başlamazmış, tabloya doğru üfürerek..
Ara ara molaları uzatıp, sorunca da “dua ediyorum” diye kaytarırmış.
Annem, “Çiçek Hanım sağol da işleri bitirsek lütfen” dediğinde, abartılı molayı bırakıp işlere devam edermiş.
Bazen de iyice abartıp, “Yasin okuyacağım teyzeye” diye molayı uzatıp, saati dolunca da işler tam bitmeden, ücretini alıp gidermiş.
Uzun bir aradan sonra duvardaki Mona Lisa tablosunu kaldırdık bu nedenle.
Yıllarca haftada bir temizliğe gelen Çiçek Hanım, bir gün eşinin tayininin çıktığını ve başka şehre gideceklerini, artık veda edeceğini duygulu ve gözü yaşlı bir şekilde söylemiş.
Ve helalleşirken, “Ben o resimdeki kadının gayınnan (kayınvaliden) olmadığını biliyordum da, molaları uzatmak ve iyice dinlenmek için yutmuş göründüm.. Değilse o resmin gittiğim başka evlerde ne işi vardı ki, herkeste var aynı resimden” diyor ve başlıyorlar annemle gülmeye..
Son kez temizliğe yardım edip, ücretini alır ve helalleşip gider..
Çiçek iyi kadındı, temizliği de çiçek gibi olurdu fakat "cahilin uyanığı" bir tipti.
Mona Lisa’yı sanırım herkes biliyor, Leonardo da Vinci’nin 16. yüzyıla ait yağlı boya portresi.. Peki, benim babaannem, (annemin kayınvalidesi) 16. yüzyılda yaşamış olamayacağına göre..
Uyanık Çiçek Hanım da bizi kandırmış, inanmış gibi yaparak... Helalleşmek için vedaya geldiğinde yaptığı uyanıklığı açıklayıncaya dek, biz de inanmıştık ona..
Bu nahif bir kandırmaca fakat bizleri toplumca kandıranlar bir gün bizlere veda edip gidecekler de. Yaptıkları haksızlıkları anlatmaya kalksalar hangi birini anlatacaklar ki, ayrıca çooook uzun zaman gerektirecek onca insanla helalleşmek..
Halk, vedalaşırken şöyle düşünecektir belki de; “Bir an önce gidin de anlatmasanız da olur, bizlere yapılan haksızlıkları biliyoruz, zaten hakkımızı da helal etmiyoruz!..”
Bu kandırma ve aldatma / aldanma işlerine, siyaset dünyasında da rastladık zaman zaman. Birileri “aldatıldıklarını” söylüyordu, hatta başka birileri de “illaki helalleşeceğim” diye fevran ediyordu hatırlarsanız.
Oysa dürüstçe yaşayıp, (sözle dahi olsa) "kul hakkı yememek" gibi ilkelerin sahibi olunursa, ne aldatan ve aldatılanlar olur, ne de helalleşmeye gerek kalır..
Saygıyla, sevgiyle, sağlıkla kalın..