Birkaç gün önce birbirine incinmiş iki arkadaşımı biraraya getirdim.. Her ikisi de eğitimli, son derece hoşgörülü, iyi niyetliler fakat bu da küsmemelerine engel olmamış anlaşılan.. Amacım onları barıştırmak ve o güzel dostluklarına, sudan nedenlerle ara vermemeleri idi..
Evime kahve içmeye davet ettim onları.. Her ikisi de diğerinden habersiz..
Sağolsunlar geldiler, onbeşer dakika arayla..
Tabii ki hatır sorma faslı, falan derken laf kalabalığı yaptım, diyalogta bulunsunlar diye.. Ama bunlar birbiriyle sohbet bir yana gerçekten hiç konuşmuyorlar bile..
Anlamamazlıktan geldim önce ve;
- Hanımlar siz sohbete devam edin, ben de kahveleri pişireyim izninizle.. deyip, mutfağa geçtim.. Az “hin” değilim haa.. istiyorum ki mecbur kalıp konuşsunlar.
Ara ara salonun kapısından görünüp onlara sohbet oluşturmaya da çalıştım.. Eski günleri , birlikte gezdiğimiz yerleri derken konuyu, hayatın ne kadar kısa olduğuna, zamanın ne çabuk geçtiğine doğru sürüklemeye başladım.. Bu arada kahveler pişti ve ben de onların yanına geçtim.. Baktım ki olmuyor “en iyisi dobra dobra konuşmak” dedim kendi kendime..
Ve başladım;
- Arkadaşlar, anladım ki aranızda olumsuz bir şeyler geçmiş.. Ve dargın gibisiniz, öyle hissettim.. Şimdi doğrusunu söylemek gerekirse ben barışmanızı istiyorum.. Sevgili babacığımı kaybedeli 42 gün oldu ve bu üzüntümün içinde bir de sizler için üzülmek istemiyorum, beni lütfen kırmayın..” derken sanki anlaşmışlar gibi benzeri cümlelerle;
- yoo, biz dargın falan değiliz. İşler, çocuklar falan, yoğunluktan bir araya gelemiyoruz..
Ve sanki doğruymuş gibi bu söyledikleri, birden neşelendiler, karşılıklı hal hatır sormalar, müşterek anılar falan.. Birinin dürtmesini bekliyorlar gibilermiş sanki.. Ve barıştılar işte..
Ben de böyle cici, dünya tatlısı arkadaşlarımın barışmalarına vesile olduğum için çook mutlu oldum.. O kadar basit konular için kırılmanın anlamsızlığını onlar da anladılar ve teşekkür ettiler.
Uzun süredir bu küslük ortadan kalktı diye çok sevindim..
Aslında değer mi böyle kırgınlıklara..
Yarın ne olacak, kim sağ, kim selim Allah bilir..
Çağ hergün değişiyor; ömürler kısa ve insanlar arası dostluklar da gittikçe yapaylaşıyor.. O eski sağlam dostluklar zor yakalanıyor ve sonradan edinilen arkadaşlıkların dostluğa kolay kolay dönüşemediği de ortada.. Tüm bu yönleri de düşünerek eski arkadaş ve dostlarımıza daha sıkı sarılmamız gerekmez mi ?
Sizleri seviyorum arkadaşlarım, dostlarım..;
Kısacık hayat küsmeye değmez.
Birbirimize incindiğimiz konuları karşılıklı konuşabilsek, belki de yanlış anlaşılmalar ortadan kalkacak, kırgınlıklara fırsat verilmeyecektir. Bu çevremizin de hoşuna gider Allah’ın da..
Dilerim herkes barış içinde olsun..;
Evimizde, mahallemizde, toplumumuzda barış; hülasa “yurtta barış, dünyada barış” olsun...
Sıcacık dostluklara, sevgi ve saygıyla..
Evime kahve içmeye davet ettim onları.. Her ikisi de diğerinden habersiz..
Sağolsunlar geldiler, onbeşer dakika arayla..
Tabii ki hatır sorma faslı, falan derken laf kalabalığı yaptım, diyalogta bulunsunlar diye.. Ama bunlar birbiriyle sohbet bir yana gerçekten hiç konuşmuyorlar bile..
Anlamamazlıktan geldim önce ve;
- Hanımlar siz sohbete devam edin, ben de kahveleri pişireyim izninizle.. deyip, mutfağa geçtim.. Az “hin” değilim haa.. istiyorum ki mecbur kalıp konuşsunlar.
Ara ara salonun kapısından görünüp onlara sohbet oluşturmaya da çalıştım.. Eski günleri , birlikte gezdiğimiz yerleri derken konuyu, hayatın ne kadar kısa olduğuna, zamanın ne çabuk geçtiğine doğru sürüklemeye başladım.. Bu arada kahveler pişti ve ben de onların yanına geçtim.. Baktım ki olmuyor “en iyisi dobra dobra konuşmak” dedim kendi kendime..
Ve başladım;
- Arkadaşlar, anladım ki aranızda olumsuz bir şeyler geçmiş.. Ve dargın gibisiniz, öyle hissettim.. Şimdi doğrusunu söylemek gerekirse ben barışmanızı istiyorum.. Sevgili babacığımı kaybedeli 42 gün oldu ve bu üzüntümün içinde bir de sizler için üzülmek istemiyorum, beni lütfen kırmayın..” derken sanki anlaşmışlar gibi benzeri cümlelerle;
- yoo, biz dargın falan değiliz. İşler, çocuklar falan, yoğunluktan bir araya gelemiyoruz..
Ve sanki doğruymuş gibi bu söyledikleri, birden neşelendiler, karşılıklı hal hatır sormalar, müşterek anılar falan.. Birinin dürtmesini bekliyorlar gibilermiş sanki.. Ve barıştılar işte..
Ben de böyle cici, dünya tatlısı arkadaşlarımın barışmalarına vesile olduğum için çook mutlu oldum.. O kadar basit konular için kırılmanın anlamsızlığını onlar da anladılar ve teşekkür ettiler.
Uzun süredir bu küslük ortadan kalktı diye çok sevindim..
Aslında değer mi böyle kırgınlıklara..
Yarın ne olacak, kim sağ, kim selim Allah bilir..
Çağ hergün değişiyor; ömürler kısa ve insanlar arası dostluklar da gittikçe yapaylaşıyor.. O eski sağlam dostluklar zor yakalanıyor ve sonradan edinilen arkadaşlıkların dostluğa kolay kolay dönüşemediği de ortada.. Tüm bu yönleri de düşünerek eski arkadaş ve dostlarımıza daha sıkı sarılmamız gerekmez mi ?
Sizleri seviyorum arkadaşlarım, dostlarım..;
Kısacık hayat küsmeye değmez.
Birbirimize incindiğimiz konuları karşılıklı konuşabilsek, belki de yanlış anlaşılmalar ortadan kalkacak, kırgınlıklara fırsat verilmeyecektir. Bu çevremizin de hoşuna gider Allah’ın da..
Dilerim herkes barış içinde olsun..;
Evimizde, mahallemizde, toplumumuzda barış; hülasa “yurtta barış, dünyada barış” olsun...
Sıcacık dostluklara, sevgi ve saygıyla..