Ağaç, yaptığı meyvenin kimin yiyeceği ile ilgilenmez. Meyvesini bu hakketti, bu iyi insandır diye ayırmadan dağıtır. İyilik yapan kişi beklenti içindeyse, fedakarlık yaptığını düşünüyorsa, hesaplamalar içindeyse iyilik; yapay ve zoraki bir davranışa dönüşür. Doğal ve akışkan olma hali zedelenir.
Yukarıdaki girişi bir yaşanmışlıkla sizlere örneklemek isterim:
İstanbul’dan Gürcistan’a gitmek için iki minibüs ile buluştuk. Bulunduğum araçta, iki İranlı, bir Fransız ve bir Hırvatistanlı vardı. Konaklamak için Sapanca’nın yolundan tepelere tırmanmadık. Öndeki arkadaş çıkarken, bizim aracımız yoluşu çıkamadı, durduk. Ne yapacağımızı düşünürken ilerideki evlerde oturan beylerden biri yaklaştı, ne olduğunu sordu. Arkadaşlar hemen bir Türk olarak beni öne sürdüler!
-Yokuş çıkamadık, ne yapalım diye düşünüyoruz. Bir gece çadır kuracaktık.
Adam bana yaklaştı:
-Cehennemin dibine git!
Bu cümle, nereden geldiğini hemen anlamadığım bir tokat gibiydi. Yargılamış ve idam etmişti beni. Arkadaşlara geri gidiyoruz dedim ve arabaya bindik. Pencereden elimi uzatıp:
-Hoşça kal arkadaş, dedim.
Koca bir tükürükle yanıt verirken arkadaşlara bozgunluğumu göstermemeye çalıştım. Esasında “hoşça kal, yaratık demeliydim!” Hendek’e devam edip bir köy yolunda arabada konaklayalım dedik. Bu sefer de köylüler “yolda duramazsınız” dediler. Merkeze gelip çift şeritli bir yerde durduk. Arkamızdan bir araba yaklaştı ve içindeki genç:
-Orası benim yerim, ama ben öne alayım. Soran olursa bu evin misafiriyim dersiniz.. dedi.
Henüz neden öyle dediğini anlamamışken arkamızda bir polis arabası belirdi. Kimlik ve pasaportlar alındı sorgulandı, fotoğrafları çekildi, uzun sorgulama ve arama yapıldı. Polis, Fransız olan ama Çinli anneye benzeyen genç kızla ilgilendi. Uzun sohbetten sonra, merkezden “yabancı şubeye” götürülmemiz emri geldi. Ben polise dönüp “bunun için bir sebep gösterin, arkadaşlara nasıl bir açıklama yapayım, böyle bir hakkınız yok” dedim. Polis bana dönüp:
-Ben sizi tanıyorum, adalarda bulundunuz mu?
-Evet çok, hatta Büyükada’da GÜZELLİĞİN ÇOĞALTILMASI grubu olarak etkinlik de yaptık.
-Sizi oradan hatırladım Leyla Hanım.
Tekrar merkezle konuşup karşıyı ikna etti. Gece bizi rahatsız ederlerse polis karakolunu aramamızı ve oraya gidiş yolunu açıkladı, gitti. Sabaha kadar komşularımız tarafında gözlendik. Sabah ise el sallayarak, şaşkınlık, hayranlık ile uğurlandık!
Grubumuz yıllardır sokak etkinlikleri yapmakta ve sanatla gelişebileceğimize inanmaktadır. Boyalar, tuvaller cepten karşılanır, karşılık beklenmez. Hatta bu çalışmalara “İYİLİK” diye bir niteleme de yapmak aklımıza gelmemişti. Ama bu olayla severek ve beklentisiz yapılan her işin etkisini, aklımızla tahmin bile edemeyeceğimiz ortadadır.
Geçenlerde bir etkinlik sonu grup arkadaşlarıma anlattığımda iki güzellik, “Hatırlamadın mı Leyla? Polis gelip seninle inatlaşmıştı, sen de iki kolunu çapraz yaparak uzatmış, resim yapıyoruz diye tutuklayın, demiştin.” Bundan sekiz yıl önceki bir yaşanmışlığı hatırlamıyordum.
Bir ağaç gibi 'doğal meyve verecek' hale gelmek dileğimizle..