1920’li yıllarda ‘milli marş’a duyulan ihtiyaç üzerine, o zamanın Genel Kurmay Başkanlığı (Erkan-ı Harbiye) 'milli azmi ve kararlılığı gösteren bir marşın yazılması' için Millî Eğitim Bakanlığı’na (Maarif Vekaleti) teklifte bulundu. Millî Eğitim Bakanlığı da 20 Kasım 1920’de ‘Milli Marş Yazma Yarışması’nı, kazanan şaire 500- lira mükafat verileceği de belirtilerek bütün yurda duyurdu.
Türk Milleti’nin irade ve kararlılığını, imanını anlatabilecek yüksek seviyede, siyaset ve edebiyat tarihimizde ahlak ve dürüstlük timsali, milli heyecan şairi Mehmet Akif Ersoy vardı. Güçlü yeteneği, derin tecrübesi, aziz vatan topraklarımızın var olma mücadelesi verdiği bir dönemde millet adına sesini duyurabilen, içimizden biri, büyük vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy, en tecrübeli şairimizdi. Ama O, milli marşın yazılması için mükafatın kaldırılmasını istiyor, kaldırılmadığı takdirde yarışmaya katılmayacağını beyan ediyordu. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, para konusunu kaldırarak M. Akif’in de yarışmaya katılmasını sağladı.
TBMM’nin 26 Şubat 1921 tarihli oturumunda ‘milli marş’ın ele alınacağı bir komisyon kuruldu. Komisyon, gönderilen 724 şiir arasından 7 şiiri seçti. Balıkesir Milletvekili Hasan Basri Bey’in isteği üzerine 1 Mart 1921 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın Başkanlık ettiği oturumda, şiirlerin okunmasına Akif’in şiiri ile başlandı. Şiirin her mısraı büyük alkış ve yoğun tezahürat ile karşılanınca, diğer altı şiirin okunmasından vazgeçildi. Böylece 12 Mart 1921 tarihli oturumda istiklal Marşı ‘milli marş’ımız olarak oylanmak suretiyle kabul edildi.
Gerçekten İstiklal Marşı’mız; Türkçe’nin en güzel şekilde kullanıldığı, Türk Milleti'nin milli karakterini edebi olarak ortaya koyan, dünyada eşine az rastlanılan büyük bir eserdir. Türk Milleti’nin en önemli ortak kodlarını birleştiren, milli sözleşme veya anlaşma diyebileceğimiz bir metin olup, bu gerekçelerle de Anayasamızın değişmez maddeleri çerçevesinde değerlendirilen önemli bir kültür mirasımızdır. Vatanımız ve bağımsızlığımız için, milletimizce duyulan endişelere cesaret ve metanetle verilen bir cevaptır.
Vatanımızın bekası, milletimizin ve istiklalimizin geleceği için yegâne kaynağımız olan İstiklal Marşı’mızı korumak ve yaşatmak, Türk Milleti’nin bütün fertlerinin birinci görevidir. “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!” diye her yerde çalışmalı, önlemler alınmalı ve kaybettirilmek istenen “İstiklal Ruhu” gelecek nesillere aktarılmalıdır.
Millî Mücadelemizin dayandığı iki temel unsurdan biri MİLLİ HAKİMİYET, diğeri de İSTİKLAL-İ TAM’dır. Yani Milli Egemenlik ve Tam Bağımsızlıktır. Bu iki ilkemizden asla vazgeçmeyiz. Anayasamızın 3. Maddesinde “DEVLETİN BÜTÜNLÜĞÜ, RESMİ DİLİ, BAYRAĞI, MİLLİ MARŞI VE BAŞKENTİ” açıkça belirtilmiştir. “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli Marşı ‘İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır”
Anayasamızın 1, 2 ve 3. maddeleri, değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez hükümler arasındadır.
Mehmet Akif Ersoy 100 yıl önce kabul edilen İSTİKLAL MARŞI’nı ‘KAHRAMAN TÜRK ORDUSU’na ve ‘BÜYÜK TÜRK MİLLETİ’ne ithaf etmiştir. Hak’kın ve Halkın Şairi olan Mehmet Akif “İstiklal Marşı’nı Milletimize ve Ordumuza hediye ettik. Zaten o Milletin malıdır” diyerek İstiklal Marşı’nı “SAFAHAT”ına koymamıştır. “İstiklal Marşı’nı niçin Safahat’e koymadın?..” diyenlere de açıkça “İstiklal Marşı benim değil, yani bana ait değil, milletimizin marşıdır” diyerek, düşüncesini berrak bir şekilde açıklamıştır.
(Devam Edecek)