23 Haziran’daki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimini geride bıraktık.
Ekrem İmamoğlu’nun, rakibi Binali Yıldırım’a 800 binin üzerinde fark atarak, yüzde 54.21 oy oranıyla başkan seçilmesinden acaba taraflar gerekli dersi çıkardı mı?
Özverili çalışmalarıyla seçimin kazanılmasında büyük katkısı olan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun, geçmişteki bazı sosyal medya mesajlarından dolayı yargılanmasına tepki gösteren sanatçılar şöyle diyor:
‘25 yılın ardından İstanbul’un yönetimini kaybeden iktidar, dün nasıl Geziruhunu anlamaya yanaşmamışsa, bugün de 31 Mart ve 23 Haziran’da ortaya çıkan iradeyi analiz etmekten inatla uzak durmaktadır. Gezi nasıl ki iktidara yönelik; ötekileştirilmeye, yok sayılmaya, hayat tarzına müdahaleye karşı özgürlük talebiyle tüm yurdu dalga dalga saran güçlü bir uyarı idiyse, 31 Mart ve 23 Haziran sonuçları da iktidarın kutuplaştırıcı söylemine karşı barışın, kardeşliğin, farklılıklara rağmen, bir olma talebinin halkta karşılık bulmasıdır.’
CHP eski Genel Başkan Yardımcılarından Prof. Dr. Oğuz Oyan da, konuyu değerlendirirken, TBMM’deki muhalefetin AKP’den koparak partileşecek gruplarlarla ittifak arayışına girmemesi gerektiğini söylüyor:
‘AKP sadece seçim haksızlıklarının/hukuksuzluklarının faili olarak kaybetmedi. Türkiye’yi bir yarı-açık cezaevine çeviren uygulamaların faili olarak da -gecikmiş- bir siyasi bedel ödedi. Bu haksızlıklar biriktikçe, buna ekonomik/sosyal eşitsizlikler eklendikçe, hem toplumsal tepkiler hem de karşılığında ödenen siyasi bedeller büyüyecektir. Kuşkusuz cerahat kolay akmayacaktır. İktidar partisi toplumun özlemleriyle ters düşüp siyasi tercihlerine saygıda kusur ettikçe, siyasi muhalefetin kararlı tepkileri karşılık bulacaktır….İktidar partisinin kendi içinden bölünmesi hayırhah bir gelişme sayılabilecektir. Ancak Meclis içi muhalefetin, kendi iktidar hedeflerini bırakarak, neoliberal ve pro-amerikan tercihleri daha vurgulu olması beklenebilecek iktidarın muhalif kanadıyla ittifak arayışlarına gitmesinin vebali büyük olacaktır.’
Eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk ise, 2023 seçiminin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sonu olacağını savunuyor:
'Cumhurbaşkanı Erdoğan, metal yorgunluğu içinde siyaset eğik düzleminden aşağıya doğru kaymaya başlamıştır. 2023 yılında yapılacak TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimi, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'in anlamını pekiştirecektir. 9 Temmuz 2018'den bu yana uygulanan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin sonunu getirecek ve yeniden parlamenter sistemin kurulmasının yolunu açacak bir sonuç verecektir.'
***
Bütün bu açıklamalar, 23 Haziran seçiminin ardından Siyasi Partiler ile Türk siyasi hayatında yeni bir değerlendirme ve dalgalanma döneminin başladığını gösteriyor.
Bu konuda ilk değerlendirmeyi AKP başlattı. Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Zirvesi’ne katılmak için Japonya’ya gitmeden önce, yeni sistemin bir yıllık uygulamalarına ilişkin kapsamlı bir çalışma başlattıklarını söylemişti. AKP Grup Başkanı Naci Bostancı da, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin rehabilite edilmesi gerektiğini vurgulamıştı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın başkanlığında bakanlar, kurumlar, akademisyenler, medya mensupları ve ilgili tüm kesimlerin katılımıyla yapılmakta olan bu çalışma kapsamında bakanlıkların yapısı, sayısı ve TBMM ile ilişkileri de değerlendiriliyor.
Erdoğan’ın, bu değerlendirme sonuçlarını Saray’da ve AKP’nin yetkili organlarında ele almanın yanı sıra MHP Lideri Devlet Bahçeli ile de paylaşarak görüş alış verişinde bulunacağı belirtiliyor.
***
CHP'de de, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun girişimiyle, yerel yönetim stratejisini hayata geçirmek ve yerel yönetimlerde başarı sağlamak için bir dizi toplantı yapılacak. İlk olarak bu hafta başında, milletvekillerinin de katılımıyla yapılan Parti Meclisi toplantısında 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinin sonuçları analiz edildi. Toplantıda, "Vatandaşın belediye başkanları ve CHP'den beklentileri", "partiye yönelik eleştiriler", "sahada karşılaşılan sorunlar" ile "parti içi eleştiri ve öneriler" değerlendirildi.
Parti Meclisi üyeleri ve milletvekillerinin görüşlerini derleyen CHP lideri, Temmuz (bu ayın) sonunda ise 11’i büyükşehir, 10’u il olmak üzere toplam 252 belediye başkanını kampa alacak. Kampta, CHP'li bütün belediyelerin, kurulma aşamasında olan ve yönetiminde Murat Karayalçın ile İlhan Tekeli gibi isimlerin yer alacağı Yerel Yönetimler Koordinasyon Merkezi’yle uyum içinde çalışmasına yönelik bilgilendirme ve sunumlar yapılacak. Belediyelerin bu adımları ise kamp sonrası düzenlenecek bir çalıştay ile olgunlaştıracak. Yerel Yönetimler Çalıştayı’nda açıklanacak sonuç bildirgesiyle de vatandaşa yönelik atılacak adımlarla ilgili taahhütlerde bulunulacak.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), partinin programını yenileme kararı da almıştı. Bu kapsamda, koordinasyon çalışmaları için CHP Genel Başkan Yardımcısı, siyaset bilimci Fethi Açıkel görevlendirildi. Programda, otoriterlikten çıkış ve tek adam rejiminin Türkiye’ye yansımaları ayrıntılı olarak işlenecek. Ayrıca, Avrupa başta olmak üzere tüm merkez sol ve sosyalist partilerin programları incelenerek rapor halinde partililere sunulacak. Hazırlanacak, ’21’inci Yüzyıl Türkiye’sine uygun ve Cumhuriyetçi Program’, 2020 yılı Şubat ayında yapılması planlanan Büyük Kurultay’da son şeklini alacak
***
Bu siyasi tartışmalar ve gelişmeler yasal düzenlemelere de yansıyor. Süresi geçen 11. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın gecikmeli olarak TBMM’ye getirilmesi birinci tartışma konusu. Sporda şiddet yasa önerisi ile yazılı basına verilen bazı resmi ilanların kaldırılması girişiminin de tartışma yaratması bekleniyor.
Meclis Adalet Komisyonu’da kabul edilen, sporda şiddetin önlenmesine ilişkin teklif yasalaşırsa, taraftar elektronik bilet almak için pasaport türü bir tür biyometrik uygulamaya tabi tutulacak. Bu yöntem ile taraftarlar parmak izi, avuç izi, retina, ses tanımlama, yüz tarama ve hatta DNA aracılığıyla takip edilebilecek. Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe takımlarının taraftar grupları, 'Terörist değil taraftarız' diyerek söz konusu düzenlemeye karşı çıkıyor.
***
Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı Yargı Reformu Strateji Belgesinde, gazeteleri de çok yakından ilgilendiren bir madde yer alıyor. Düzenlemeye göre, yazılı basını ayakta tutan en önemli gelir olan resmi ilan statüsündeki icra ilanlarının, yaygın/yerel gazetelerde yayınlanma zorunluluğu kalkacak. Böylece, kağıt ve döviz kurundaki artış nedeniyle zor günler geçiren yazılı basın şimdi de, en önemli gelir kaynağı olan resmi ilanlarda kesinti riskiyle karşı karşıya kalacak. Konuyla ilgili olarak Aydınlık'a konuşan Basın İlan Kurumu (BİK) Genel Kurul üyeleri, gazete temsilcileri ve meslek örgütü yöneticileri, ‘bu madde dışarıdan beslenen, başka amaçlara hizmet eden basının önünü açar. Kağıt fiyatlarındaki artış nedeniyle zorlanan gazeteler bir de ilan gelirlerinden olursa, ayakta kalan gazeteler de batacak, meydan yabancılara kalacak’ diyor.
---
İYİ HAFTALAR
remzidilan_48@hotmail.com