Gönül, insanın vücudunda diğer organları gibi bir organ değildir! Gönül, kalbi iman dolu denilirken anlatılan ve kalp ile tasvir edilen idrak sahibinin, imanını ilahî aşkla tevhit etmesiyle, kendi varlığını Muhammedî ahlak ve irfaniyet ile tecelligâh haline dönüştürmesi sonucu, varlığın bütünlüğüdür. Kısaca Gönül, Allah’ın “Kulum” diye zikrettiği insanın, tevhit dilindeki ismidir. Mü'minum suresinin 78. Ayeti kerimesinde,
O, sizin için kulakları, gözleri ve Gönülleri yaratandır. Ne de az şükrediyorsunuz!
denilmektedir. Her insan Gönül olma özelliğinde doğar ama Gönül olmayı hak etmesi gerekir. Cenab-ı Allah’ın peygamberler ve son peygamber Hz. Muhammed Efendimiz vasıtasıyla biz insanları davet ettiği tevhit olan İslam, kendimizi Gönül eyleyebilelim diyedir. Bir insan kendi öz varlığını, Gönül ehlinde benliğinin terkiyle, ahlak ve irfaniyet tezgahından geçerek, kendisinde görülür kılmadan Gönül ehli olamaz. Gönül insanı, Allah’ın velisi, mana sultanı Niyazî-î Mısrî Hz.
Ey Gönül gel gayrıdan geç aşka eyle iktida
Zümre-i ehl-i hakikat anı kılmış mukteda
(Ey Gönül, gel, zulmaniyetten, egodan, benlikten geç, ilahî aşkla imana tâbi ol. Ehli hakikatte iman ile kul olanlar ilahî aşkı rehber edinmiştir.)
demektedir. Zulmaniyette, egosuyla benlik üzerine imandan, kulluktan uzak yaşayanı, iman üzerine tevhit ehli kul olmaya davet ederken, ona Gönül diye seslenmesi davet edilenin insan olmasıyla varlığını, Gönül denileni iç âleminde taşıdığından dolayıdır. Evet, her insan Gönül denilen kulluğu iç âleminde taşıdığından, Gönül ehli olma özelliğindedir ama bu alanda hizmet ederek hak etmesi farzdır. Bu, her insanın doktor olma özelliğini kendi içinde taşıması ama tıp alanında tahsil görüp doktorluğu hak etmesi gibidir. Yine bir başka Allah dostu, varlığını Gönül eylemiş evliya zatlardan Yunus Emre Hz.
Aşk imamdır bize Gönül cemaat
Kıblemiz dost yüzü daimdir salât
diyerek nasıl Gönül ehli olunacağına işaret etmektedir. Aşk imamdır bize demekle, aşka eyle iktida demek aynıdır. Kıblemiz dost yüzü demekle Zümre-i ehli hakikat aynıdır. Anı kılmış mukteda demekle daimdir salât aynıdır. Ey Gönül gel gayrıdan geç demekle Gönül cemaat demek de aynıdır.
Her iki beyandan da anlıyoruz ki, ilahî aşka tâbî Gönül erine tâbî olmadan, sunulan Gönül zevklerini hale dönüştürmeden yani kulluk olan Muhammedî ahlak ve irfaniyetle yaşamadan Gönül ehli, Gönül ehli olmadan da Allah’a kul olamayız. İsterse başımız seccadeden kalkmasın, isterse yılın tüm günlerini oruçlu geçirelim, isterse her yıl hacca gidelim bu gerçek önümüzde tüm farziyetiyle durmaktadır. Çünkü, Gönül olmadan yani, ilahî aşkla ahlak ve iman olmadan yapılan ibadetler de yaşamın içinde yaptığımız her şey de Allah rızası için şehadet üzerine olmak yerine benlikle egoyla yapılır ki asıl şirk olan benliğimizi ilah olarak görmek, kibir sahibi olmaktır. Bu sebeple Gönül olmadan içinde şehadet bulunan kulluk Allah’a değil egoya, emmareye olur. Cenab-ı Allah, Al-i İmran suresinin 103. Ayeti kerimesinde,
Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, Gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.
buyurarak iç âlemimizdeki Gönül özelliğimizi kendimizde zahir edip iman üzerine kullukta buluşmamızı, kardeşler olmamızı ve bunun yolunun da yeryüzünde Kendi ipi olan Gönül erlerine tâbilik olduğunu beyan etmektedir. Kıblemiz dost yüzü ve Zümre-i ehli hakikat denilerek işaret edilenle, Cenab-ı Allah’ın ayetinde Kendi ipi olarak zikrettiği aynıdır. Rad suresinin 28. Ayeti kerimesinde,
Bunlar, iman edenler ve Gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.
denilmektedir. Gönlümüzün Allah’ın zikriyle sükûnete ermesi, Allah’ın zikrinin ise kendi bildiğimiz gibi değil, Cenab-ı Allah’ın Nahl suresi 43. Ayeti kerimde,
Andolsun ki senden önce de gönderdiğimiz ve kendilerine vahyettiğimiz kimseler, insandı. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.
buyurarak işaret ettiği gibi ehline tâbilikle ehlinin tarif ettiği gibi olmasıyla mümkündür. İşte Gönül, kendimizde ve tüm âlemde Allah’ın zikriyle, zikirle birlikte iman üzerine yaşamakla oluşan kutsî değerdir. Gönlün içinde şehadet imanı vardır. Şehadet, Allah’tan başka ilah olmadığına tüm yaratılmışlıkta şehadet olduğundan, varlığını Gönül haline dönüştürmüş olan iman ehli, yaratılmışlığa şehadet üzerine nazar kılandır. Onun bildiği ve gördüğü ayrı değildir. Onun namazında kibir değil iman, orucunda kibir değil iman, haccında kibir değil iman vardır. O Gönül ehli, Cenabı Resulullah Efendimizin,
Size bakanlar Müslüman olmak istemiyorsa siz henüz iman etmemişsiniz
hadisinde belirttiği gibi iman etmiş ve kendisine bakanın Müslüman olmak istediğidir. Gönül ehli olmayan ise diliyle ve şekliyle Müslüman olurken aslında Müslümanlık olan Peygamber ümmetliğine zarar vermektedir. Bugün, Müslüman âleminin yaşadığı sıkıntıların sebebi Gönül ehli olmayışlarındandır. Cenab-ı Allah kutsî hadisinde,
Ben, kâinata, yere göğe sığmadım, fakat müminin gönlüne sığdım
diyerek, ancak Gönül ehlinin mümin olduğunu ve Gönül ehli müminin Kendi tecelligâhı olmasıyla kendisinden razı ve “Kulum” dediklerinden olduğunu beyan etmektedir. Bizler yani Allah’a inanan ve inancını imana dönüştürme gayretinde olanlar için Gönül ehli mümin kul olmak farzdır. Bu sebeple, Gönül eri olmak için yapılması gereken Allah’tan başka ilah olmadığına dünyada yaşarken her yüzde şehadettir. Şehadeti olmayan Gönül eri değildir. Gönül sultanı Yunus Emre Hz.
Yunus Emre der hoca, gerekse var bin hacca
Hepsinden iyice bir Gönüle girmektir
diyerek bizleri, içinde kibir bulunan, şirk içinde şekli ibadet etmekten, şehadet ehli Gönül eri mümin kul olmaya davet etmektedir.
www.ozkangunal.com
ozkangunal@ozkangunal.com