Deccal, İlâhî dinlerde, ahir zamanda, kıyamet alâmetlerinden sayılan ve insanları doğru yoldan saptırmaya çalışacağı kabul edilen olağanüstü güçlere sahip bir kişi olarak algılanır. Bu sebeple insanlar Deccal adında bir adam geleceğine inandıkları için bu adamın gelmesini beklerler. Bu yanılgıdır ve kabul görüp sürdürülmesi, insanların imanî her konuda olduğu gibi bu konuda da kendisini işin işinden sıyırıp ötekileştirme düşüncesinden gelir. İnsanlar, kendileri için doğru ve faydalı olacağını sandıkları her şeyi doğru kabul edip araştırmamaya, sorgulamamaya meyillidirler.
İslam dini, imanî her konuyu inandım diyen insanın kendisinde, kendisine bildirip ötekileştirmeden uygulanmasını ister ve mesuliyetini kişiye yükler.
Deccal, sonradan bizim dışımızda dünyaya gelecek bir adam olmayıp zulmaniyetle oluşmuş bir zihniyetin ismidir. Bu sebeple Deccal’in aslını anlayıp Deccal’likten arınmalıyız! Deccal, Arapça bir kelimedir, “Decl” kökünden gelir. Deccal, yalancı, hilekâr, sahtekâr, iyi ile kötüyü, hak ile bâtılı birbirine karıştıran, batılı süsleyip Hak gösterme sonucu gerçek yüzünü gizleyen, Allah’ın rızası olmadık her türlü söylem ve eylemi doğru kabul edip doğru olarak sunan zihniyetin adıdır. Bu hakikati Peygamberimizin, Kendi dünyevî zamanında Deccal olarak Süfyan’ı göstermesinde görebiliriz ve Peygamberimiz Deccalı, “Muhatabını aldatmak gayesiyle güzel sözler söyleyen, bir kaşı ve gözü bulunmayan kötü kimse” olarak tanımlamıştır.
İnsan iki kaşlı ve iki gözlü bir varlıktır. İki olması insanın iki yönünün olmasına işarettir. Bu yönler, dünyevî ve imanî olarak tanımlanır. İnsan, dünyevî yönüyle dünya yaşamında beşeriyet halinde bulunup yaşarken, yaşantısı imanî değerler içinde olmalıdır. Eğer bir insan imanî değerlerden uzak tek taraflı sadece dünya için beşeriyetini egoyla, zulmanî vasıflarla, maddeye sahip olmakla besleyerek kendisini ilahlaştırıyorsa tek kaşlı ve tek gözlü olmuştur. Bu tip tek kaşlı ve gözlü insanlar yani zihniyeti Deccal olanlar, kendi menfaatleri gereği bulunan, çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapan ve yapmaktan sakınca görmeyen, yaptığını ve zihniyetini doğru olarak gösterip sunan, kendilerince her zaman haklı sebepleri olan insanlardır. Onlar, yalan söylemekten, hile yapmaktan, sahtekârlıktan, iyi ile kötüyü birbirine karıştırıp kötüyü iyi olarak görüp göstermekten, görev, mevki ve makamlarını halka hizmet yerine kendi çıkarlarına uydurmaktan, devletin, toplumun, bireylerin kendilerine verdiği yetki ve gücü kendileri için kullanmaktan, dünyevî zenginliğin mecnunu olmaktan ve dini kişisel çıkarlarına alet etmekten, yaptıklarını süsleyip güzel göstermekten, gerçek duygu, düşünce ve yüzlerini gizlemekten, Allah’ın rızası olmadık her türlü söylem ve eylemi uygulamaktan sakınca duymazlar ve bu haller üzerine yaşarlar. Onlarda, nefret, öfke, kin, haset, intikam, cimrilik, gurur, kibir, zulüm eksik olmaz! Onlar, gerçek ortaya çıktığında var olamayacakları yani Deccal olarak bulunamayacakları için gerçeği örterler, gizlerler, gerçek olarak kendi tanımlarını ortaya sürüp yalanı çoğaltma sonucu gerçeğe dönüştürürler.
Bu tanımlamalarla baktığımızda Deccal, kafir, münafık, müşrik olarak karşımıza çıkmaktadır. Peygamberimizin, Süfyan’ı Deccal olarak göstermesinin sebebini anlayabiliyoruz. Her kim bu özelliklere sahipse bilsin ki o, Deccal’dir. Burada bir parantez açmalıyız. Peygamberimizin döneminde O’nunla mücadele edip öldürmek ve İslam’ı yok etmek isteyen, bu uğurda ömrünü harcayan ve yaşamdaki tek gayesi bu olan ve “Müşrikler” diye isimlendirilenler, Süfyan ve Süfyan ailesi olan Emevi’lerdir yani o dönemin Deccalleridirler! Deccal’in nesli olan ve Deccal olarak yetiştirilen bir Deccal’in, Hakk’ı gasp edip katlederek İslam devletinin başına geçmesi, Deccal sistemini kurup yaygınlaştırmasının sonucuyla başbaşayız. Bakara suresi 90. Ayeti kerimede,
Ne kadar çirkindir o uğruna kendilerini sattıkları şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütuf ve kereminden vahiy indirmesine kafa tutarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler. İşte bu yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar. Can yakıcı azap asıl kâfirler içindir.
denilerek anlatıldığı gibi Deccal zihniyetinde olanlar, tek taraflı dünyevî yaşam ve zenginlik için Allah’ın rızası olmadık, emirlerine karşı çıkılan ve bunlar yapılırken, aslında Allah’a kafa tutulmuş olan her türlü işin içinde olmayla egoları uğruna kendilerini satarlar. Onlar, kendilerini iman ehli mümin kul yapacak olan ayetlerle belirlenmiş olanları inkâr ederler. Yalan söylemeyin ayetine kafa tutup yalan söylerler, çalmayın, dürüst olun, merhametli olun, zulmetmeyin, görevi kötüye kullanmayın, Hakk’ı batılla örtmeyin ayetlerine kafa tutup tam tersini yaparlar. Onlar, kafir olmayla Deccal, Deccal olmayla kafir olmayı seçenlerdir. Oysa ki, Tövbe suresi 32. Ayeti kerimede,
Allah’ın nurunu, ağızlarıyla söndürmek istiyorlar; halbuki kâfirler hoşlanmasa da Allah mutlaka nurunu tamamlayacaktır.
denildiği gibi Allah, onlar ne kadar isterlerse istesinler, Hakk’ı yok etmek için kendi çıkarları doğrultusunda ne yaparlarsa yapsınlar nuru tamamlayacaktır yani yeryüzünde her iki kaşı ve gözü açık olan iman ehli salih kulların yaşadığı mümin kulluk olan tevhit üzerine olmayı tamamlayacaktır. Gerçeğin anlatımını kulaklarını tıkayarak susturamazlar. Sadece anlatılan gerçeği kendileri duyamaz hale gelirler. Allah, Kendi gerçeğini her an haykırmaktadır işitenlere! Cenab-ı Allah, Ali İmran suresi 71. Ayeti kerimede,
Ey Kitap Ehli! Neden Hakk’ı bâtıl ile örtüyor ve bildiğiniz halde Hakkı gizliyorsunuz?
buyurarak bu hakikate dikkat çekmektedir. Hakk’ı batılla örtmek yani Deccal olmak? Bakara suresi 256. Ayeti kerimede,
Dinde zorlama yoktur. Doğruluk sapıklıktan tamamen ayrılmıştır. Kim Tağut’u inkâr edip Allah'a iman ederse en sağlam kulpa yapışmış olur. Onun kopması söz konusu değildir. Allah duyandır, bilendir.
buyrularak Tagut olarak tanımlanmıştır. Tâğut olmak, Deccal olmaktır. Cenab-ı Allah bizlerden, Tağut’u inkâr etmemizi yani Deccal zihniyetiyle yaşamaktan iman üzerine yaşamaya geçmemizi istemektedir. Çünkü Deccal bizim dışımızda bir adam olmayıp Tağut, kafir, müşrik, münafık gibi isimlerle tanımlanan zihniyetin ismidir. Eğer bizlerde bu zihniyet varsa bilmeliyiz ki bizler de birer Deccalızdır! Kendi Deccallığımızdan arınmadan İslam’ın şartı olan Allah’tan başka ilah olmadığına kendimizde ve her yüzde şehadet edip iman ehli mümin kul olamayız. Allah’ın kulu olma farzı şehadet ehli olmak, şehadet ehli olmanın farzı Deccallığımızdan arınmaktır.
www.ozkangunal.com
ozkangunal@ozkangunal.com