Evet Sevgili Okuyucularım, bu defa da farklı bir konuyla sürdürelim sohbetimizi.
Türkiye’mizin her yeri ayrı bir güzel, fakat İstanbul deyince doğa ve tarih kokulu güzel mega kent bir başka güzel.. Yeditepe İstanbul sen ne güzelsin.
Kızım Boğaziçi Üniversitesinde öğrenciyken her zamankinden daha sık gittim İstanbul'a.. Bunu çifte şans olarak görüyordum. Hem kızımın iyi bir üniversitede öğrenci olması, hem de İstanbul'a sıklıkla gitme fırsatım doğduğu için.
Her gittiğimde farklı yerlerini, müzelerini, adalarını, tarihi yerlerini gezmeye çalıştım. Yine bir gidişimde Eyüp ilçesinin Haliç'e bakan sırtlarındaki Pierre Loti tepesine uğramıştık. Kahve fincanlarının keyfiyle manzarayı seyrediyoruz. Sanki Yahya Kemal Beyatlı'nın dizelerinde gibiydik;
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer..
..
Bahçede yan masada dört kişi sohbet ediyor ve ara ara kahkaha atıyorlardı.
Ünlü fotoğraf sanatçısı Ara Güler ve arkadaşlarıydı.. O sevimli, yaşlı sanatçıyı tanımıştık. Bunu anlamış olmalı ki “Merhaba gençler” diye selamladı ve yanımıza gelerek aramıza katıldı. Uzun uzun sohbetler ettik.
Derken bizlere bir soru sordu: “Çocuklar, sizce fotoğrafı sanat haline getirmek nedir?..”
Ben de: “Bir daha yakalamanın zor olduğu sahneleri çekme sanatıdır” dediğimde... “Aferin çocuk, sizleri sevdim” dedi gülerek..
Fotoğraf sanatıyla ilgili minik minik bilgiler verdi bize.
Keyifli bir sohbetti, daha sonra masasındaki diğer sanatçı arkadaşları da bu sohbete katıldı.
Vedalaşırken, bizlere hayata dair bir nasihatte de bulunmuştu;
“Hayatta beğenmediğiniz manzaraların fotoğraflarını bir daha, bir daha çekmeyin!..”
Işıklar içinde uyu Ara GÜLER (Aram Güleryan)..
..
Ankara'ya döndüğümde profesyonel bir fotoğraf makinesi aldım ve fotoğrafçılık kursuna kaydoldum. Haftanın belli günleri kursa gidip fotoğraf çekmenin tekniklerini öğrenmeye çalışıyordum. Sadece hobi olarak, amatörce yürüyeceğim güzel bir uğraştı benim için... Usta sanatçı Ara Güler'in sohbet sırasında tetiklemesi çok da etkili olmuştu bu merakıma..
Büyük bir hevesle başladığım fotoğrafçılık kursunun dördüncü haftasıydı. Fakat park yerinde otomobilimin camını patlatıp, fotoğraf makinamı kap kaç yapan gaspçıların o ürkütücü fiilleriyle, ne hevesim kaldı ne de neşem..
..
Bu şanssız olayla yarıda bıraktığım teşebbüsüm yıllardır hep aklıma takılıp kalmıştı. Hani derler ya "hevesi kursağında kaldı" diye. Öyle gibi sanki... Bir de şu virüs salgını nedeniyle "Evde Kal" süreci teşvik etti sanıyorum. Birkaç gün önce tekrar profesyonel bir fotoğraf makinesi aldım ve kursa kaldığım yerden devam edeceğim.
Ara Güler olmak falan gibi bir iddiam yok, olamaz da zaten.. Ancak yeni bir hevesle bekliyorum kurs günlerimin başlamasını. Kaldığım yerden devam edip, eğitim sürecini tamamladığımda hobimi devam ettireceğim.
Amatör bir ruh ve amaçla, ancak profesyonel tekniklerle doğa, hayvan, insan, manzara vs. fotoğraflar çekmek istiyorum.. Bu kez çok daha azimliyim ve umarım adım adım gerçekleştireceğim.
Sağlıkla, saygıyla, sevgiyle kalın..