Yüce yaratıcının Âl-i İmrân 85’te ifade ettiği şekli ile; "Allah katında tek makbul din İslam'dır. İman edenlerin tek adı da Müslümandır”.
Bütün nebiler İslam'ı tebliğ etmişlerdir.
"Kim İslam'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahrette hüsrana uğrayanlardan olacaktır." Denilmektedir.
Tek din İslam ise, bugüne kadar Allah'tan inen isimleri Yahudilik ve Hıristiyanlık olarak bildiklerimiz ne olacak? Sorusu akla gelebilir.
* Aslında Allah'ın
Yahudilik diye bir dini yok!
Musa as. Kavmi sonradan Yahudileşti.
Hıristiyanlık diye de dini yok.
İsa as. Kavmi hemen akabinde Hıristiyanlaştı.
Sünnilik, Şiilik diye de bir dini yok.
Bunların alt versiyonu tarikat / cemaat dinleri de yok!..
Evet dostlar;
Hz. Adem’den Allah Resulüne kadar, Allah’ın bütün peygamberlere vahyettiği dinin hepsinin ortak adı “İSLAM”dır. Tevhit anlayışı da aynıdır. Bundan dolayı bütün Resullere indirilen kitaplara iman ederiz.
Hakikate imanla birlikte insanlığın anayasası saydığımız insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen ADALET, EHLİYET, LİYAKAT, MUAMELAT, AHLAK. MEŞVERET VE ALLAH'IN KENDİSİNE FARZ KILIP KULLARINA EMRETTİĞİ MERHAMET’e uygun davranmayı da her ümmete tavsiye etmiştir. Geçmiş kavimlere inen dinlerde yukarıda bahsedilen şeyler ortak iken, sadece şeriat kurallarının bir kısmında farklılıklar olmuştur.. Mesela, yüce yaratıcı, Musa as. ümmetine abdestte ayaklarını yıkamayı farz kılmış, bizlere de ayrıca "mesh etme" kolaylığını da getirmiş, yine aynı ümmete Cumartesi günü çalışmayı, iç yağ yemeyi men etmiş, bize bu yasakları kaldırmıştır. Zekerriya as. “konuşmama orucu” tutmuştur. Zaten, Kuran’da nesihle ilgili ayetler bu değişikliklerin ifadesidir. Yoksa birilerinin iddia ettiği gibi haşa Allah bir ayeti yanlışlıkla göndermiş, sonra yanlışı fark edip hükmü kaldırmış değildir. Öyle olsa idi hükmü kaldırılan ayetlerin Kuran’da işi olmazdı.
Bu tür iddiaların konusu rivayetlerin dilindeki nesih anlatımıdır! Bu Kuran ile haşa Allah ile dalga geçme gibidir!
Hz Muhammed'den 30 yıl sonrasında başlayan kavmiyetçilik ve siyasi kavgalarda dini kullanan Müslümanlar, itikadı ve ameli gruplara, parça parça fırkalara bölünüp Kuran’ın metninde aynı kalırken, her grup kendine özgü kabullerini "hadisleri kullanarak" Kuran’a söylettiler. Yani Kuran’da anlam olarak tahrif ettiler.
*Aynı Allah'a, aynı Kuran'a, aynı Resul'e inanılmasına rağmen indirilen dine paralel belki binleri aşkın farklı din anlayışları üretildi..
Yüce yaratıcı, geçmiş ümmetlerin şeriatındaki zorluğu Muhammed ümmetine kolaylaştırırken, bu paralel dinler geçmiş ümmetlerdeki gelenek ve hurafe anlayışlarını İslam’a taşıyarak din çekilmez hale getirdiklerini görüyoruz!
Bunlar nedir denilirse, Çoğunluğu Yahudilerin tefsir kaynağı talmut ve hadis kaynağı mişnadan olmak üzere, bizim hadis ve tefsir kaynaklarına yapışan illetlerden bazıları;
Zina eden kadınların rejimle yani taşlanarak öldürülmesi, evlilikte bakire olmayan kızların ikinci sınıf muamele görmesi, hayızlı kadınların mundar sayılması, ibadetlerde giyilen özel kıyafetler.. Misal; imamların giydiği kıyafet, ibadette erkeklerin ve çocukların takke ve sarık kullanması, kalpak, şalvar gibi…
Başka!
Kadınlar ve erkeklerin farklı yerlerde ibadet etmeleri, Kuran’ı hatim indirme adeti, cenaze defninde mezara sıra ile toprak atılması, Mehdi’nin zuhuru, Deccal, Ye'cüc-Me'cüc, Duhan mucize ve keramet beklentileri, Camilerde "Minber" denilen Kuran’ın okunduğu kısımın aslında eskiden Yahudi Sinagoglarında var olması, her ayın 13.14.15′ inci günlerinde oruç tutulması gibi…. Saymakla bitecek gibi değil!
İslam’ın maksadına aykırı olan farklı kültür ürünlerini Allah Resulü söyledi dersek, O ahlakı güzide olan insana büyük iftira olur. Elbette O’nun yolunda Kuran'daki dini yeterince anlama derdi içinde olan tevhidi Kuran ehli müminler de var. Bunlar da, 1400 yıldan beri gücün ve şirkin baskısıyla kıyıda köşede horlanarak varlıklarını azınlık olarak sürdüre gelmişler..
Hakikatin peşinde olan tüm müminlere selam olsun.